Kültür&Sanat

“Zer”in yönetmeni Kazım Öz ile sanata saldırıları konuştuk

“Zer”in yönetmeni Kazım Öz ile sanata saldırıları konuştuk

Kazım Öz’ün Bakanlık tarafından kimi sahneleri sansürlenen son filmi Zer’in özel gösterimleri sürerken Öz ile biraraya geldik. He Bû Tûne Bû, Dûr gibi birçok filmi olan Öz, özellikle genç kesimde büyük ilgi toplayan Bahoz (Fırtına) filminin ardından bir yolculuk üzerinden Dersim katliamını hatırlatan ZER filmi ile kitleye ulaştı. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Öz ile Zer filmi üzerinden Dersim katliamını, sanatı, sanatın işlevini ve AKP’nin kültür sanata baskısının nedenlerini konuştuk.

– Zer’in çıkış noktasından başlayalım, hikayesi nasıl başladı

– Zer Kürtçe’de sarı demek, bu filmde bir kadının ismi, aslında şarkının ismi yani şarkının içinde bir kadının ismi. Bir aşk destanına dayanıyor yani kırık, gerçekleşmemiş bir aşk destanına dayanıyor. Bir çoban ile bir kadının aşkı gerçekleşmediği için bir efsaneye dönüşmüş durumda. Bu şarkının farklı melodileri, farklı sözleri var köy ve kasabalarda. Esas hareket noktası bu filmin. Benim 2005 yılında yaptığım bir belgesel vardı Dûr diye, belgesel çekerken bu şarkı vardı, hatta belgeselin ilk versiyonunda da var. 2005 yılında belgesel bitmişti tabi, ben 90’ların sonunda tanıştım şarkı ile. Sonrasında bu şarkıyı arama hali bir filme dönüşür mü diye düşündüm çünkü ben de bir dönem aradım bu şarkıyı gittiğim yerlerde. Başlangıçta biraz benim hikayemdi ama sonrasında epey değişti. Daha sonra coğrafya olarak daha uzak bir noktaya gitti, başkasının karakterinin hikayesine dönüştü. Dersim’in tarihi ile kültürü ile coğrafyasıyla birleşen bir hikâye oldu.

– Filmde Dersim katliamını nasıl ele aldınız?

– Bir amacı da o. Dersim deyince katliamı es geçemezsiniz. Dersim maalesef katliamla gündeme geliyor. Filmi yaparken aradan neredeyse 100 yıl geçmesine rağmen, soykırımla yüzleşmeyen bir devlet, bir iktidar belki de halklar olduğu için bu projenin bir amacı da bu yüzleşmeyi deşmek, buna hizmet etmek oldu aynı zamanda. Aslında Yahudi katliamından geri kalır bir yanı yok. Dünya çapında çaba göstermek, görünür kılmak için, bir tarihi yüzleşmeye hizmet etmek için yazdığım bir hikâye aynı zamanda.

– Filmlerinizde toplumsal birçok meseleyi işliyorsun. Buradan hareketle kültür sanatın ezilen kesimlerin bir mücadele aracı haline getirilmesine dair ne düşünüyorsunuz?

– Ben sanatı temel bir araç olarak görmüyorum. Sanat araç mıdır amaç mıdır tartışması var, biliyorsunuz. Ben sanatı toplumsallıktan ayrı bir amaç olarak da görmüyorum. Bu konuda güzel bir söz var, Alman bir şair Rılke’nin “Sanat ne araçtır ne amaçtır. Sanat bir yoldur” diye, bu bana yakın bir cümle. Ama tabi örneğin sınıf çelişkilerinin ya da ulusal çelişkilerin, cinsiyet çelişkilerinin, doğa çelişkilerinin olduğu bir yaşamda sanat da doğal olarak politik bir araçtır. Çok yoğun çalışan mevsimlik işçilerin, (Zer’den önce mevsimlik işçilerin bir filmini yaptım), yaşadıklarına Türkiye gerçeği içinde baktığınızda sınıf çelişkilerinin zirvede olduğu, en çıplak göründüğü bir işçilik durumun ile karşı karşıya kalıyorsunuz.  Tabii ki burada sanat bunun mücadelesini veren politik hareketlerin aracı haline gelebilir. Ama yeri geldiğinde de o politik hareketlerin eleştirisini yapan bir araç haline gelebilir. O açıdan sanat bir yoldur ve her şeyden önce belki de insanın vicdan organına hitap eden, onunla hareket eden, referansına onu alan bir olay ya da eylem biçimidir.

Buradan baktığımızda cins çelişkisi de pekala sanatın çok önemli bir konusu haline gelmiş olur. Bunu ortaya koyarken doğal olarak bir taraf durumuna gelmiş oluyorsunuz. Çünkü örneğin kadın erkek çelişkisinde kadının ezilme hikayesini anlattığınızda doğal olarak mevcut iktidarla karşı karşıya gelmiş olacaksınız. Aslında burada aynı zamanda bir sınıf eleştirisi yapmış olursunuz. Yine aynı zamanda bir egemen ulus eleştirisi yapmış olabilirsiniz, bir sistem eleştirisi yapacaksanız bu yönüyle düşündüğümüzde araçsal yanları da oluyor dönem dönem.

– Filme geri dönersek, filmde, konuştuklarımızla bağlantılı bakanlık tarafından sansürlenen ve sizin tarafınızdan bu kısımlar karartılarak teşhir edilen sahneler, sistemi veya mevcut iktidarı neden rahatsız etti?

– Sansür olayını son 1-2 yılla açıklamak gerekiyor. Devletin sözcüsü iktidarın son iki yılda girdiği durumunda, koyduğu hedeflerde aramak lazım. Geleneksel iktidar çözülme ile, iktidarını kaybetme durumu ile karşı karşıya kaldı. Çünkü bir takım başka gerekçelerde olsa “aldatmaca” demokrasi dönemi oldu. O dönemde “yalan demokrasi” dönemi yani kitlede bir özgürlük alanı da yarattığı söylenebilir. Sanat alanında da, siyasi politik alanda da oldu ve iktidar için tehlike, tehdit oluşturacak bir güce ulaştı. Örneğin HDP dönemi biraz bu anlama geldi,  6 ay hükümet kurulamadı. Bu süreç şunu anlattı, Türkiye’de gerçekten bir demokratik süreç yaşansa iktidar yıkılacak, dolayısıyla tekrar faşizmi azgın bir şekilde kullanma yoluna tekrar girdiler. Bastırma yöntemi ile sanat alanında sansür, siyasi alanda gözaltı tutuklama, engellemelerle bir “çözüm” bulma, iktidarlarını sağlamlaştırma yoluna girdiler. Biz de bundan payımızı alıyoruz. Filmin sansürlenmesi iktidarın durumuyla ilişkili.

 

İktidarın yöntemi…

İktidarın yöntemi şu; bazı hassas konularda film çekebilirsiniz ancak iktidarın hassasiyetlerini de göz önünde bulundurarak. Filmin tamamının sansürlenmemesinin nedeni bu. Somut  olarak film açısından da, sansürlenen sahnelerin birinde “Bütün devletler teröristtir” duvar yazısı vardı, yine “1938’de Dersim’de 10 binlerce Kürt Alevi vatandaş Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından katledildi” yazısı sansüre uğradı. Çünkü bu çok açık bir teşhir, aslında bu duruma somut olarak işaret eden, dolayısıyla yargılanması gerektiğini dile getiren bir vurgu. Bunlarla devlet ehlileştirilmiş, ılımlılaştırılmış, pasifize edilmiş bir sanat istiyorlar bizden. Filme önce destek çıkmasının nedenlerinden biri de bu. Yani onu kendine, kendi çizgisine çekerek, pasifize etmek ve konuları iğdiş etmek istiyorlar. Dersim 38 ile ilgili bir film çekiyorsan ve Dersim 38’de 10 binlerce Kürt Alevi vatandaş devlet tarafından katledildi diyemiyorsan aslında sen o konuya hizmet etmiyorsun, iktidara hizmet ediyorsun demektir. İşte kesilen nokta bu, ince bir çizgi o. O çizgide nerede durduğun önemli.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu