Makaleler

“İyi Parti” gerçekten “iyi” bir parti mi?

Meral Akşener, Koray Aydınlar, Ümit Özdağlar, Yusuf Halaçoğlu ve daha onlarca eski MHP’linin başını çektiği “İYİ Parti” 25 Ekim 2017 tarihinde Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde kuruluşunu ilan etti. Türkiye’deki mevcut sağ ve ırkçı partilerin yeni bir versiyonu olan “İYİ Parti”nin kuruluşuyla birlikte, oldukça iddialı bir çıkış yapan Meral Akşener ve ekibi, 2019 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı, milletvekili ve belediye seçimlerinde daha şimdiden “kilit parti” olduklarını ilan etmiş bulunuyor.

“İYİ Parti” de kurulan her yeni parti gibi “demokrasi, insan hakları, eşitlik” vb. hiç kimsenin karşı çıkmayacağı söylemlerle toplumda kendisine yer arıyor. Bir partinin ne söylediği önemli olmakla birlikte, dünya görüşünün ne olduğu, ülkenin can alıcı sorunlarına nasıl yaklaştığı da bir o kadar önemlidir. AKP de ilk kurulduğunda “3Y” (yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklara) karşı mücadele edeceğini söyleyerek hükümet olmuştu. Keza, kurulduktan birkaç sene sonra “Türkiye’de Kürt sorununu” çözeceğini defalarca söylememiş miydi? Fakat ne oldu? Söylediklerinin tam tersini yaptı. En çok yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar AKP döneminde oldu. Erdoğan her fırsatta “çocuk da olsa kadın da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacaktır” diyerek Kürk düşmanı bir parti olarak sayısız katliam yaptı.

“İYİ Parti”nin söylemlerinin sadece kendisini meşrulaştırmaya yönelik olduğu açıktır. Zira, “İYİ Parti”yi kuranların hepsi tanınan ve bilinen faşist ve ırkçı şahsiyetlerdir. Bazıları bakanlık yapmış, milletvekili olmuş, Meral Akşener ise İçişleri Bakanlığı yapmış biridir. Koray Aydınlar’ın Marmara depremi döneminde yaptığı yolsuzluk hala hafızalardadır. Ümit Özdağlar ve Yusuf Halaçoğlu’nun televizyon programlarında, Kürtler hakkında neler söylediği, demokrasiye nasıl baktıklarını yaptıkları konuşmalarda defalarca dinledik.

 

“İYİ Parti”yi kurduktan sonra onun genel başkanlığına getirilen Meral Akşener kimdir?

Neler yapmış, neler söylemiş bir de ona bakalım:

Akşener, gençlik yıllarından başlayarak MHP içinde çalıştı. Daha sonra MHP ile yollarını ayırarak DYP’ye geçti ve 1994 yılında DYP’den Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldu. Seçimi kazanamayan Meral Akşener daha sonra DYP’den milletvekili adayı olarak seçime girdi. 20 ve 21. dönem DYP milletvekili olan Akşener, Tansu Çiller’in sağ kolu olarak sürekli yükseldi.

1996 yılında Necmettin Erbakan’ın başkanlık ettiği Refah Partisi ve DYP Türkiye’nin 54. Hükümeti’ni kurdular. Bu hükümet döneminde 3 Kasım 1996 tarihinde tarihe “Susurluk Kazası” olarak geçen olaydan sonra, Türkiye’de yaşanan “faili meçhul” cinayetler, JİTEM ve kontra faaliyetlerinin orta yere saçılmasıyla birlikte, istifa etmek zorunda kalan Mehmet Ağar’ın yerine İçişleri Bakanlığı’na getirilen Meral Akşener İçişleri Bakanı olduktan sonra Türkiye, yeni bir karanlık döneme girdi. Faili belli katliamlar hız kesmeden devam etti. Derin devlet yeniden ve daha güçlü bir şekilde reorganize edildi. Kontra faaliyetler artmaya başladı. Kürt köyleri yakıldı. İşkence ve sokak infazlarına her geçen gün yenileri eklendi.

Refah Partisi ve DYP ortak koalisyon hükümeti “28 Şubat”ta Kemalistlerin ordu içindeki güçleri kamuoyuna yayınladıkları bir deklarasyon sonucu 1997 yılında Erbakan başkanlığındaki koalisyon hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. Hükümetin düşmesinden sonra görevi biten Meral Akşener, devlet içindeki kontra ve JİTEM elemanlarıyla olan ilişkisini hiçbir zaman bitirmedi. 1998 yılında Alaattin Çakıcı’ya “Deşifre oldun, yerini değiştir” diyen yine Meral Akşener’di.

1999 genel seçimlerinde DYP’den yeniden Kocaeli Milletvekili seçilen Meral Akşener, 2001 yılında DYP’yle yollarını ayırarak Fazilet Partisi’nden ayrılan ve kendilerine “yenilikçiler” diyen Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, A. Latif Şener’in yeni oluşumuna katıldı. Akşener’in bu oluşumda ömrü fazla sürmedi ve “yenilikçilerin” “Milli Görüş çizgisini sürdürdüğünü ve hayal kırıklığına uğradığını” açıklayarak kopup geldiği gerçek saflara, MHP’ye geçti. 2004 yılında MHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkanı adayı olarak girdiği yerel seçimi kaybetti. MHP, Meral Akşener’i 2007 ve 2011 yılında milletvekili adayı göstererek seçilmesini ve 2015 yılında yeniden İstanbul Milletvekili adayı göstererek seçilmesini sağladı. Ancak, AKP’nin seçimi kaybetmesi ve 1 Kasım 2015 tarihinde erken genel seçimde MHP bu sefer Meral Akşener’i milletvekili adayı göstermedi.

Bu tarihten sonra Bahçeli’yle karşı karşıya gelen Meral Akşener, MHP içindeki diğer muhalif kanatla birleşerek MHP’yi yapılacak olağanüstü bir kongrede ele geçirmeye çalıştı. Bahçeli ve ekibi buna karşı harekete geçerek MHP içindeki iktidarını korudu. 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan darbe girişimi sonrasında AKP’nin yanında yer alan Bahçeli, Erdoğan’a yaslanarak Meral Akşener ve ekibinin MHP’yi olağanüstü bir kongreye götürmemeleri için destek istedi. AKP, verdiği destekle Meral Akşener hareketini yasal yollardan önlerini kesti. Bahçeli, bu fırsatı iyi kullanarak Meral Akşener ve diğer muhalifler, “MHP parti tüzüğünün 11. maddesini ihlal ettikleri” gerekçesiyle ihraç edildiler. AKP, bu ihracı ellerinde tuttuğu mahkemeler vasıtasıyla onaylatarak resmi bir hale getirdi ve MHP’nin tam güvenini sağladı. Bu güvenle ilerleyen iki parti, 2019 yılında yapılacak çoklu seçimde, MHP, Erdoğan’ın “cumhurbaşkanı olması için” şartsız destek verirken, milletvekili ve belediye seçimlerinde ise bağımsız olarak seçime girmesi ve otomatik olarak barajı aşması için AKP’yle “ittifak kurdu”.

 

Akşener bir dönemin katliamlarından sorumlu tam bir Kürt düşmanıdır!

Meral Akşener’in İçişleri Bakanı olduğu dönem Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biridir. Akşener bu dönemde işlenen yüzlerce cinayetten ve katliamdan sorumlu olan biridir. Derin devletle özdeşleşmiş JİTEM ve kontra faaliyetlerini örgütleyen, devlet, resmi olarak sorumlu olmasın diye onlarca devrimciyi ve Kürt yurtseverlerini JİTEM’e katlettiren, Kürt köylerinin yakılmasında, köylülerin zorla göç ettirilmesinde Akşener’in imzası vardır. Akşener daha yakın dönem kadar yaptıklarını övünerek şöyle savunmuştur. “Ben, İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde tarihin en uzun, en geniş, en kapsamlı sınır ötesi harekâtına imza atmış bir bakanım. Utanarak söylüyorum bazıları diyor ki sosyal medyada ‘Meral Akşener MHP’ye genel başkan olmasın, faili meçhullerin sorumlusu odur’ diyorlar. Ne derseniz deyin hepsi kabulümdür. Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey yapılması gerekiyorsa yapmışımdır, sorumluluğunu da sonuna kadar alıyorum.”.

Meral Akşener, fiili olarak yaptığı katliamların yanı sıra yaptığı her açıklamada Kürt ve Ermeni düşmanı olduğunu hiçbir zaman gizlemedi. İçişleri Bakanı olduğu dönemde, 27 Mart 1997’de Meclis’te yaptığı bir konuşmada Abdullah Öcalan için kullandığı “Ermeni dölü” ifadesini hala hafızalardadır. Aynı Meral Akşener, TC’nin yaptığı Fırat Kalkanı Operasyonu’nda “Kahraman Mehmetçik, Aslan Mehmetçik!” söylemleriyle Kürt düşmanlığına devam ederken, aynı söylemleri bugün Efrin işgali için dile getirmektedir. Meral Akşener’in benzer söylemlerini “İYİ Parti”nin diğer kurucu üyeleri de katıldıkları her televizyon programında dile getiriyorlar.

 

“İYİ Parti”, Türkiye’deki diğer faşist ve ırkçı partilerin bir versiyonudur!

Adının ‘’İYİ Parti’’ olmasından başka, hiçbir söyleminin ve programının iyi olmadığı bu ırkçı ve faşist partinin, programına serpiştirdiği ‘’adalet, eğitimde eşitlik, işkenceye son, yargıda bağımsızlık’’ vb. söylemleri sadece kendi kötülüklerinin üstüne örtülmüş ‘’İYİ’’ güzellemelerden başka bir şey ifade etmiyor. Tüm kurucuları ırkçı ve faşist olan bu parti tesadüfen hükümet olması durumunda, AKP’den daha aşağı olmamak üzere, ülkede her türlü katliamı yapmaya açıktır. Bir dönemin yüzlerce cinayet ve katliamdan sorumlu Meral Akşener, eline geçen yeni bir fırsata “Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey yapılması gerekiyorsa yap”maya hazırdır.

Bu faşist ve ırkçı partinin programına bakmak bile yeterlidir. Programına aldığı hedefleri ve amaçlarında açık ve net olarak ırkçılığı esas aldıklarını gizlemiyorlar. “İYİ Parti Programı”nın “ilkeler” bölümünde “Türk milletine güveni esas almak” ve aynı bölümde “milliyetçiliği kültürel ve ekonomik alanlara taşımak” ve keza, “Amacımız” bölümünde ise “cumhuriyetin kuruluş felsefesini, değerlerini üniter yapıyı korumak”, aynı anlama gelmek üzere “İYİ Parti” tüzüğünün “Parti”nin Amaç ve İlkeleri” bölümünün “Madde 2” başlığında “İYİ Parti; Türk Milletinin ülkesi ve devleti ile bölünmez bütünlüğünü korumayı; Kurtuluş Savaşımızın eşsiz kahraman başkomutanı, cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk’ün ilkelerini esas almayı; Türkiye Cumhuriyeti’ni milliyetler topluluğunun bağımsız egemen, şerefli ve itibarlı bir üyesi olarak etkin bir bölgesel güç ve lider ülke yapmayı; böylece bölge ve dünya barışına katkıda bulunmaya amaç edinir. Cumhuriyetimizin kurucu iradesine bağlı olarak, Anayasa’nın ilk dört maddesinde yer alan temel niteliklerin varlığını devletimizin bekasının teminatı olarak kabul eder” denmektedir.

Peki, “Anayasa”nın ilk dört maddesinde yer alan temel nitelikleri” neyi ifade ediyor bir de ona bakalım:

“1. Madde

Devletin Şekli

Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

2. Madde

Cumhuriyetin Nitelikleri

Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

3. Madde

Devletin Bütünlüğü, Resmi Dili, Bayrağı, Milli Marşı ve Başkenti

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı “İstiklal Marşı”dır.

Başkenti Ankara’dır.

4. Madde

Değiştirilemeyecek Hükümler

Anayasanın 1 .inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2.nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

Bu ilk dört madde Türk devletinin niteliğini belirleyen içeriğe sahiptir. Türkiye’de Türkler dışında hiçbir ulusun yaşamadığını, herkesin Türk olduğu, Türkçe dışında hiçbir dilin kullanılamayacağını, eğitim dili olarak sadece Türkçe’nin kabul edildiği bir anayasadan söz ediyoruz. Anayasanın bu değişmez ilk dört maddesini elbette sadece “İYİ Parti” savunmuyor. Türkiye’deki tüm burjuva partilerin varlık nedeni anayasanın bu ilk dört maddesinde ifadesini buluyor.

Sonuç olarak; “İYİ Parti”nin Türkiye ye hiç de iyi gelmediği, gelemeyeceği açıktır. Bu faşist partiyi her fırsatta teşhir etmek, halkı uyarmak devrimci bir görevdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu