Gençlik

Eğitimde çözümün (!) yeni formülü: “Biz TEOG’la mı geldik!”

Türkiye’de ortaöğretime geçişte merkezi sınavlar hep var oldu ve var olmaya devam edecektir. Ancak bu sınavların yöntemleri farklılıklar gösterse de devlet tarafından bu sistemlerle öğrenciler rekabet içinde kontrol altından tutma istekleri hiç bitmeyecektir. Liselere Giriş Sınavı (LGS), Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), Seviye Belirleme Sınavları, Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ve son olarak Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı adları altında uygulanan farklı sınav sistemleriydi. 2000’li yıllarda sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarına LGS ile yerleştirme yapılırken, 2004 yılından itibaren OKS’ye geçilmiş, 2008 yılında son kez yapılan OKS ile bu sistem de terk edildi. İlköğretim 6, 7 ve 8’inci sınıflar için düzenlenen SBS’lere ise 2008 yılında geçildi, bu yılda sadece 6 ve 7’nci sınıflar için SBS düzenlendi. 2009 yılından itibaren ise bu sınav ilköğretim 8’inci sınıflara uygulandı.

MEB, SBS sınavlarına geçişin sebeplerini açıklayan bir kitapçık hazırlayarak, değişikliğin müfredattaki yenilenmeye bağlı olarak, farklı bir ölçme sınavının yapılmasına gereksinim duyulduğu dile getirse de altında yatan asıl gerçek halen uygulanabilir bir sistemin arayışında olmamalarıdır. İlerleyen süreçte SBS’ler kademeli olarak kaldırıldı ve sadece ilköğretim 8’inci sınıflara uygulanır hale geldi. SBS ise 2012-2013 eğitim öğretim yılında son kez yapıldı. Daha sonra ise Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı uygulanmaya koyuldu. Merkezi ortak sınavlar her dönem için iki oturum şeklinde planlanmıştır. Lakin bu sistemin daha tutmayacağı önceden belirtilmişken iktidar yine bildiğini okuyarak eğitim sistemi bir kez daha çıkmazlığa sürüklendi.

TEOG sisteminin uygulanmaya koyulmadan önce bu sistemin tutmayacağını, işin sadece ekonomik boyutunun baz alınarak planlandığını söylemiştik. TEOG sisteminin kaldırılmasında devlet her ne kadar “çocuklarımız küçük yaşta sınav bunalımına giriyor” naraları atsa da yazının başında yazdığımız sistemleri bu benzeri sistemlerin ardılı gibidir.

Yapılan her yeni değişikle öğrencileri öncelik olarak ele aldıklarını dile getirseler de işin aslında ekonomik kaygılar yatmaktadır. Çünkü 2014 tarihinde itibaren TEOG sisteminin uygulanması ile birlikte özel okul sayılarının hızlı bir şekilde arttığı görülmektedir. Özel okul adı altında ders veren bu kurumlar ise devletin teşvikleri ile kendilerini ayakta tutabiliyordu. Şimdi ise sınavın kalkması TEOG için açılan bu kadar kurumun kapatılması düşünülse de, aslında dönüşüm adı altında yeni gelecek sistemde tekrar kullanılacaktır. Gelecek sistemle birlikte öğrenci artık 8 yıl boyunca derslerindeki başarı, sosyal aktivitelere katılım ve okul içindeki düzene uyma gibi şartlar baz alınarak liseye yerleşecektir.

Durum böyle olunca özel okullardaki öğrencilerin bu sistemden hemen hemen dolaylı yoldan muaf olacağı ise daha önceki özel okullardaki öğrencilerin puanlarındaki tutarsızlığıyla kendini gösteriyor. Yani öğrenciler arasındaki rekabetin aslında hiçbir zaman devlet tarafından bitirilmeyeceği yıllar boyunca eğitimde yapılan değişimlerdeki çıkmazlığı bunun somut göstergesidir.

Durumu bir de şöyle ele alalım: Eğitimde sorumlu bakanların değişimi ve geçmişine bakıldığında dahi gelecek süreçteki sorunları görebiliyoruz. Geçtiğimiz yıl Milli Savunma Bakanı olan İsmet Yılmaz bu yıl MEB bakanı oldu. Daha önce yapılan kabin değişikliğindeki sorunlu gerçek bunun devamı gibidir. Ya da TEOG sistemin kaldırılma anına bakmak bile durumun vahametini gösteriyor. AKP’nin başındaki zat “biz TEOG’la mı geldik. Bir defa söylerim, bakanlarım gereğini yapar” sözleri; iktidarın eğitimde yeniliğin peşinde olduğunun değil; Erdoğan’ın sadece bir gövde gösterisinden ibaret olduğunun ve Erdoğan’ın bir sözüyle milyonlarca insanın hayatıyla nasıl oynayabildiğinin açık kanıtlarıdır.

Yapılan değişikliklerin sadece sınav sisteminde olmadığı da bilinmelidir. 15 Temmuz’dan sonra ülkemizde ilan edilen OHAL’den öğrenciler de nasibini aldı. Özellikle devrimci demokrat öğrencilerin bulunduğu okullar devlet tarafından riskli bölgeler ilan edilip okul öncelerinde polis noktaları oluşturulması kararlaştırıldı. Yaptıkları her değişiklikte “çocuklarımız için yapıyoruz” deseler de temelde hedef muhalif öğrencileri sindirmek ve eğitimdeki yapılan değişiklerde olduğu gibi yapılan haksız durumlar karşısında öfkeli gençliği kontrol altından tutmaktır. Elbette sadece bunlarla bitmeyecektir. Sürecin yoğun baskılardan geçmesi bizleri zaman zaman geriletebilir ama unutmayalım ki sorunlara müdahale etmeme yeni sorunlara zemin hazırlar. Bu bilinçle yapılan her saldırı karşısında sürecin kendi dinamiklerini yaratacak örgütlülükler oluşturmak bizler açısından vazgeçilmez bir durumdur.

(Bir YDG’li)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu