Biliyorum çok magazin bir başlık oldu, ama gerçek bu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı dün hem ABD Başkanı Donald Trump’u hem de Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’i telefonla arayarak aşağı yukarı bu lafları söyledi ya da söylemek istedi.
“Bırakın da Afrin’e gireyim, Şehba’yı istila edeyim, şu Kürtleri sınırlarımızın dibinden süpüreyim” dediğini tahmin etmek zor değil.
Tabii “Kürtleri ezeyim” dememiştir. Belki “Süpüreyim” de dememiş ya da diyememiş olabilir.
Kuzey Suriye’ye müdahale etmek istediğini tabii söylemiştir. Bu, ne zamandır en fazla istediği şey. Ama mutlaka başka gerekçeler ileri sürmüş ve başka kelimeler kullanmış olmalıdır.
Hatta Trump’a belki de bundan hiç söz bile edememiş olabilir. Çünkü ilk gelen bilgilere bakılırsa 40 dakika (Çevirileri düşersek 20 dakika) süren görüşmede Erdoğan’la Trump ağırlıklı olarak Katar meselesini görüşmüşler. Kısaca Suriye konusuna da değinmiş olabilecekleri söyleniyor. Ama Katar meselesinin şu sıralar Erdoğan için özel, hatta hayati bir önem taşıdığı da muhakkak…
Kaldı ki Kuzey Suriye’ye operasyon, kaç gündür konuşulan bir konu. Yandaş medya, operasyonun ayrıntılarını bile veriyor.
Erdoğan da bir süredir operasyona ilişkin düşüncelerini hiç saklama endişesi taşımadan her yerde telaffuz ediyor. En son Urfa’da yaptığı konuşmada bu planlarını açıkça beyan etmişti.
Özetle şunları söylemişti:
“Bu ülkenin ve milletin bekası için gerektiği kadar sabrederiz. Ama nihayetinde Rabbimize sığınarak ateşe atılma pahasına ecdadın emanetlerinden vazgeçmeyiz. Bu, bin yıldır omuz omuza verdiğimiz mücadelede ödediğimiz son bedeldir. Şayet terör örgütleri, Urfa’nın, Mardin’in, diğer şehirlerimizin sınır bölgelerinden tamamen çekilip her şehri kendi halkına bırakmazsa bu operasyonlar devam edecektir.”
Erdoğan neredeyse operasyonun kapsamını da açıklamıştı:
“Birecikli, Suruçlu kardeşlerimiz için Cerablus kendi canlarından bir parça değil mi? Harranlı, Akçakaleli kardeşlerimiz için Tel Abyad, Rakka kendi canlarından bir parça değil mi? Ceylanpınar’la Resulayn’ın, Haseke’nin ayrı düşünülebilmesi mümkün mü? Öyleyse buraları asla terör örgütlerine terk edemeyiz. Adı ister DEAŞ, ister PKK/PYD olsun hiçbir terör örgütünün sınırlarımızın dibinde bayrak sallamasına izin veremeyiz.”
Bu konuşmadan sonra Suriye sınırında tansiyon yeniden yükseldi. Hatta Efrin’e yönelik topçu atışları başladı.
McGurk önce Rakka sonra Ankara’da
Önceki gün ise ilginç bir gelişme oldu.
Trump’un IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Rakka’da savaşan Suriye Demokratrik Güçleri’ni ziyaret etti. IŞİD’den kurtarılan bölgeleri gezdi. Rakka Sivil Meclisi Eş Başkanı Leyla Mustafa ve diğer yöneticiler ile görüştü. Ayrıca McGurk, gittiği yerlerden Twitter üzerinden fotoğraf paylaşımında da bulunarak adeta orada bulunuşunu özellikle bazı çevrelere duyurmak istedi. SDG’ye ve Kürtlere desteklerinin sürdüğünü belgelemeyi amaçladı.
McGurk dün de Ankara’ya geçti ve neredeyse Erdoğan’ın Trump’ı telefonla aradığı saatlerde Milli Savunma Bakanlığı’nda bazı temaslarda bulundu. Bu temasların, Erdoğan’ın son açıklamaları ve Silahlı Kuvvetlerin Afrin’e yönelik bombardımanıyla ilgili olabileceği söyleniyor.
Yine dün, IŞİD Karşıtı Koalisyon’un sözcüsü Albay Ryan Dillon Türkiye’nin YPG’yi vurması konusunda endişeli olduklarını, bunun IŞİD ile mücadeleye zarar verebileceğini söyledi.
Sözcü, “Türk topçusu YPG hedeflerini vuruyor bu konuda bir endişeniz var mı?” sorusuna, “Biz de bu konudaki raporları gördük. Bu noktada kaygılarımız var. İster rejim güçleri ister başka bir güç olsun biz Rakka operasyonu noktasında dikkatimizi dağıtabileceği konusunda endişe duyuyoruz. Doğrudan sizin bahsettiğiniz faaliyet anlamında söylemiyorum ama IŞİD’e karşı operasyona zarar verecek herhangi bir girişim konusunda endişe duyuyoruz. Biz IŞİD’e karşı mücadeleye odaklandık ve bu şekilde devam etmek istiyoruz” dedi.
Albay Dillon, YPG-SDG’yi Türkiye veya Türkiye destekli güçlere karşı savunacak mısınız sorusuna ise, “O noktaya gelmeyeceğiz, spekülasyon yapmak istemiyorum” şeklinde yanıt verdi.
Bu açıklamalar, Erdoğan eğer Trump’la bu meseleyi konuşmuşsa nasıl bir cevap almış olabileceğini gösteriyor. Eğer konuşamamışlarsa da meseleyi bu açıklamalar ışığında değerlendirmek gerektiği ortada.
Türkiye’nin Afrin ya da başka bir bölgede Kürt güçlerine yönelik bir saldırısına ABD, en azından Rakka operasyonu sona erene kadar, hatta sona erse bile karşı. Türkiye, anlaşıldığı kadarıyla ABD’den bu konuda bir icazet alabilmiş değil. Alacağı da kuşkulu.
ABD, Rakka’dan, hatta IŞİD’in temizlenmesinden sonra da Kürtler ve müteffikleriyle ilişkisini devam ettirecek gibi görünüyor.
Putin’den Afrin’i işgal için destek mi istedi?
Erdoğan’ın Putin’le yaptığı telefon görüşmesi ise daha uzun sürdü. Öyle anlaşılıyor ki, Putin Trump’tan daha sabırlı. Ve öyle görünüyor ki, bazı politik manevraları için Erdoğan’a ihtiyacı var. Erdoğan da bunun farkında. Afrin’i istila planı için Putin’in desteğini istiyor. “Yeter ki, Kürtleri ezmem için beni destekle. Ben de hep senin yanındayım” diyor.
Bunun için de bir süredir Kürtleri desteklemek amacıyla Afrin’de bulunan Rus askerlerinin karakollarından çekilmesi ya da Türkiye’nin operasyonuna ses çıkarmamasını talep ediyor.
Talep ediyor da Rusya, Afrin’de Kürtlerin ezilmesine göz yumar mı?
Putin’in Erdoğan’ı destekleyeceğini varsayalım.
Afrin’i istila niyeti çantada keklik değil.
Nitekim PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, böylesi bir saldırının ancak Rusya, İran ve Suriye’nin onayı ile yapılabileceğine işaret ediyor. Dün yaptığı açıklamada Türkiye’nin daha önce de bazı tavizler vererek Cerabulus ve Bab’a Rusya’nın izni ile girebildiğini hatırlatıyor.
Karayılan, Türk devletinin Afrin’e saldırması halinde bunun AKP-MHP rejimi için bitişin başlangıcı olacağını, çünkü Afrin halkının direneceğini söylüyor.
Karayılan Şehba’nın ise Afrin’e bağlı bir alan olduğunu belirterek Türk devletinin Kürt, Arap, Türkmen halklarının yaşadığı bu topraklar üzerinde başka emelleri olduğunu ileri sürüyor ve “Saldırırlarsa burası onlar için Kobanê’ye döner” diyor.
Bir hatırlatma da bizden:
Erdoğan’ın saldırmayı düşündüğü Afrin, YPG’nin korumasında. YPG de Kobanê günlerindeki YPG değil. 20 bin kişilik, ağır silahlarla donatılmış bir ordudan, IŞİD’i dize getiren, neredeyse bitiren bir güçten söz ediyoruz artık.
Bakalım Erdoğan telefon diplomasisi ile Kürtleri ezmek için destek alabildi mi?
Varsayalım ki sadece Rusya’dan destek aldı, Rojava’ya, Suriye Kürdistanı’na girmeye cesaret edebilir mi?
Ederse ne olur?
Önceki yazımda iç-dış savaş konusunda, “Böyle bir şeyi düşünmek bile istemiyor insan” demiştim.
Yine aynı şeyi söylüyorum.
*Artı Gerçek. 1 Temmuz 2017