Makaleler

KATLİAMLARINIZ HALKIMIZI SİNDİREMEYECEK!

Bir emekçi mahallesi olan Gazi Mahallesi’nde içinde 5 gencin bulunduğu aracın polis tarafından taranması sonucu Barış Kerem ve Oğuzhan Altürk adlı iki gencin katledildiği, bir gencinde ağır yaralandığı katliamın ardından polis -asker infazları- katliamları bir kez daha gündeme geldi. Aslında polisin yaptığı bu katliamın münferit bir olay olmadığını ve bu katliamların gündemden düşmediğini görmek için hafızamızı ufacık yaramamış yeterli. Daha bu katliamdan yaklaşık bir ay önce Amed Newroz’una katılmak için okuduğu üniversitenin bulunduğu şehirden Amed’e gelip miting meydanında bulunan polis arama noktasında “üzerinde bomba var” yalanı ile (ki daha sonra görüntüler ortaya çıkınca devlette bu iddianın yalan olduğunu kabul etmek zorunda kaldı) Katledilen Kemal Korkut’un polis tarafından vurulma görüntüleri hala aklımızda. Ya da ondan önce yine bir başka emekçi mahallesinde yine bir başka özel harekât bozuntusu bir katil tarafından sırf ayağına galoş giymesini söylediği için katlettiği Dilek Doğan’ın ailesinin gözü önünde vurulma görüntüleri aklımızdan çıkmış değil. Aynı şekilde Sur’da polis tarafından kurşunlanan avukat Tahir Elçi’nin, evinin önünde arkadaşları ile oyun oynarken yine başka bir polis tarafından katledilen Kürt çocuğu Nihat Kazanhan’ın katledilmesi, Taybet Ana’nın polis-asker tarafından sokak ortasında katledilmesi ve daha birçok sivil halktan insanın yaşlı-genç-çocuk, kadın-erkek demeden devletin kolluk güçleri tarafından katledilmesi zihnimizdeki yerlerini koruyor. Ve tüm bu polis-asker-korucu tarafından yapılan bu katliamlar ve sonunda yaşanan süreçler tüm bunların faşist devletin sistemli bir politikası olduğunu gösteriyor. Gazi’deki bu katliamda, diğerlerinin devamıdır. İçinde eğlenceden dönen gençlerin bulunduğu araca tam 26 kurşun isabet etmiş, olay yerinde bulunan kovan sayısı ise 35! Yani polisin araçta bulunan 5 gencide katletmek için ateş ettiği görülüyor. Oysa aracı durdurup kontrol edebilecekken polis, aracı silahla tarama yolunu seçmiş! Nasıl olsa ne suç işlerse işlesin devleti kendisini “korur”, zaten “hiç çekinmeyen, silah kullanın” minvalli açıklamalarla polisin bu yolları “gönül rahatlığı ile kullanmasını sağlayan bu faşist devletin başındakiler değilmiydi?” Zaten bu gençlerde Gazi mahallesinin gençleri değilmiydi? Kürt ya da Alevi gençleri yoksul halkın gençleri değilmiydi? O zaman onları öldürmekte de bir sakınca yok! İşte faşist devletin ideolojisi doğrultusunda şekillenen polisin mantığı bu!

Gazi’de ki bu katliamla bir kez daha polisin emekçi mahallelerde insanlara nasıl düşmanca baktığı gözler önüne serildi. Kafaları, bedenleri tamamen faşist ideolojinin kontrolüne geçen bu caniler, sivilde olsa ezilen Kürt, Alevi, yoksul halklarımızın evlatlarını öldürmekte sakınca görmüyor. Ama biz, halkımız bu katillerin, canilerin, suç ortaklarının, bu faşist devletin olduğunu, bu katliamların, faşist devletin ezilen halklara dönük sürdürdüğü topyekün saldırıların bir parçası olduğunu çok iyi biliyoruz. Faşist devletin bu katliamları yapan polis-asker-korucu “cezasızlık politikaları ile hatta ödüllendirmelerle nasıl diğer katil sürülerinide bu katliamlara teşvik ettiğini de biliyoruz. Ezilen halkımızı çocuk-yaşlı demeden her bireyini kendine düşman olarak gören egemen sınıfların faşist ideolojisinin TC’nin kuruluşundan beri polis-asker güruhunu nasıl bu ideolojinin şoven-gerici safsataları ile bu güruhları birer katil sürüsüne çevirdikleri, egemen sınıfların çıkarları, onların devletinin “bekaları” için her türlü pis işi yapabilecek birer tetikçi haline getirdiği görünüyor. Ama tüm bu katliamların esas sorumlusu Gezi İsyanı’nda 10 kişiyi katledip, yüzlerce insanı yaralayan, işkence yapan polisin “destan yazdığını” söyleyenlerin, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de ve diğer Kürt kentlerini yakıp-yıkıp, insanları diri diri yakan, sokak ortasında infaz eden, işkenceden geçiren, polis-asker-korucu sürülerinin, bu yaptıkları ile ne büyük “kahramanlık (!)” gösterdiklerini anlata anlata doymayan egemen sınıflardır. Ve tüm bu katliamlar, kurşunlamalar Kürt, Alevi, emekçi halkımızın muhalif duruşunu bozmak onları sindirmek için yaptıklarınıza biliyoruz. Ancak daha önce defalarca başvurdukları bu yöntemin işe yaramayacağını, halkımızı sindiremeyeceklerini kendileri de çok iyi biliyorlar.

Şimdi de bu katliamların üzerini örtmek için, kendi faşist ideolojileri ile yarattıkları bu katil polisleri, “aklamak” için türlü, türlü oyunlara başvurduğu basına yansıyor. Davayı kolayca “anlayabilmek” için ilerici-devrimci avukatların dosyaya bakmasını istemiyor, bunun içinde aileleri arayıp “örgüt avukatları tutmayın” tehditleri ediyor, aynı şekilde polislerin avukatları soruşturmada gizlilik talep ediyor. Devlet ne kadar bu oyunlarla kendini ve polislerini “aklamaya” çalışırsa çalışsın, işledikleri tüm suçlar devrimcilerin, halkın bilincinde kaydediliyor ve hesabı sorulacaklar listesine ekliyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu