Dersim’de inşa edilen Pembelik Barajı’nın suları altında bırakılan yaşam alanları, kutsal değerleri ile birlikte Armenak Bakırcıyan’ın mezarı da Dersim halkının özverili çalışmaları sonucu daha yüksek bir alana taşınarak Ermeni Soykırımının 100. yılında inşa edilmiş, törenle açılışı yapılmıştı. Armenak’ın mezarı Ermeni aynı zamanda devrimci olmasından kaynaklı şimdiye kadar çeşitli defalar saldırıya uğramıştır. Ama her seferinde, düşmana inat yoldaşları ve halk sahiplenmiş, tekrar inşa etmiştir. Dileğimiz ve arzumuz artık bunun son olması idi ama yanılmışız.
Türkiye devrimci hareketinde mezarı bu kadar saldırıya uğramış başka bir olaya şimdiye kadar rastlanılmadı. Resminin ve Ermenice isminin yazılı olduğu mezar taşına önce el konuldu, sonra mezarın olduğu abide yıkıldı. Bu zulüm, bu topraklardan unutturulmak istenen, varlığına dahi tahammül edilemeyen, mezar taşları, semboller, kutsal değerler, kin ve nefret ile dolu faşizmin ölülerimizden korkusunun ifadesidir. (…)
Sözcü gazetesinin muhabirlerinden Saygı Öztürk’ün “Türkiye’de Ermeni terörist için anıt mezar diktiler” başlıklı haberinden sonra Tunceli Valiliği Armenak Bakırcıyan’ın anıt mezarının yıkılması kararı verdi. Yandaş medyanın ve kalemlerinden kan akan uşak basın mensuplarının, tetikçilerinin bugünlerde istemedikleri kişileri veya kurumları hedef göstermelerine artık sıkça rastlamaktayız. 1915 Ermeni soykırımı 100. yılı anmalarında Dersim halkının özverili çalışması ile 2015 yılında inşa edilen anıt mezar, yurtdışında yaşayan ırkçı, milliyetçi, faşist grubun anıt mezarı hedef gösterilmeye başladı. Aralarında faşistlerin, sözde sivil toplum örgütlerinin, Azerbeycan’dan yazar ve siyasetçilerin, Talat Paşa Komitesinin elemanlarının oluşturduğu emekli askerlerin girişimiyle, Dersim Valiliğine yapılan çağrı karşılık bulunca valilik kararıyla mezar yıkıldı. Anıt Mezar’ın yıkılmasını ‘’Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Müslümanlara’’, ‘’Azerbeycan’da, Karabağ’da Ermeniler tarafından öldürülen Türklere’’, ‘’öldürülen Türk diplomatlara’’ adıyoruz diye açıklamalarda bulunularak da ‘’bu hepimizin başarısıdır’’ denilmiştir. Gazete aynı zamanda Ermeni ulusal kahramanı olan enternasyonal devrimci, aslen Amerikalı olan Monte Melkonyan’ın resmini basarak hedef göstermiştir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’a, Karabağ parlamentosu karar alıp bağlanmak istemiş, yüzde yüz Ermenilerden oluşan topraklarda başlayan savaşta ilkin düzenli ordusu olmayan Ermenistan’ın direnişi bölgesel grupların, direniş komitelerinin savaşmaları ile olanaksızlıklar içerisinde olan, arkasında Türk işgalci güçlerinin desteği ile savaşan Azerbaycan ordusuna karşı savaşı kazanmasını bilmiştir.
Bu savaşta öne çıkan iki halk önderlerinden olan Monte Melkonyan ile Leonid Azdgaldyan savaşın gidişatını değiştiren savaşçılardır. Bu yüzden ulusal kahraman olarak anılmaktadırlar. TSK’nın Azerbaycan ordusuna askeri, siyasi, lojistik ve eğitim alanında her türlü desteği sağlarken, Karabağ savaşında Türkiye’den getirilen ülkücüler de savaşa katılmışlardır. Ama her türlü desteğe rağmen savaşı kaybetmişlerdir. Enternasyonal devrimci, Amerikan vatandaşı olan Monte’nin ve bir bilim insanı, fizikçi olan Leonid’in mücadeleleri düşman cephesinde onarılmaz yaralar açmıştır. Bu yüzden bu insanlar hedef tahtasına konulmuştur.
Halk tarafından sevilen adeta tapılan önderler, 1915 Ermeni Soykırımında ölüme çaresiz mahkum olarak değil savaşarak, direniş örgütleyerek Van’da, Muş’da, Sasun’da, Diyarbakır’da, Bitlis’ de… İttihat ve Terakki çetelerine karşı savaşan Ermeni halkının değerli evlatları, kahramanları olan Antranik Ozanyan’ların, Serop Paşa’ların Ağpür Serop’la rın, Sultanahmet’te idam edilen devrimciler Paramazların direniş ve mücadelelerini, anılarını bugün devam ettiren önderler olmuşlardır. Yurtdışında, ülkede birleşen Azeri-Türk faşist çetelerinin kirli emellerinin bir ve aynı olduğu bellidir. İki devlet, tek millet şeklinde sloganlaşan, Kafkasya’ya hakim olmak, ardından Enver Paşa’nın ülküsü olan Türk cumhuriyetlerine açılma politikası Karabağ savaşında yenilgiye uğramıştır(…)
1915 devam ediyor…
100. yılında dikilen tüm mazlumların, soykırıma uğramış tüm halkların, uçurumlardan atılan, dipsiz kuyularda öldürülen, Munzur’da, Fırat’ta, Kemah boğazında sulara atılan isimleri ve mezar taşları olmayan bu insanlar adına dikilen bu anıt mezar Türkiye’de bir ilk olma özelliğini taşımaktaydı.
Antranik Paşa’dan, Paramazlara sonra Armenak Bakırcıyan’a gelene kadar kan revan haline getirilen Anadolu topraklarında Gomidas’ın çığlığının, adının, anıtlarda 100 yıl geçmiş olsa dahi bu topraklarda yaşatılmasına tahammül edemedikleri için yıktılar. Hiçbir zaman Ermeni halkının değerlerini kabul etmeyen, bunu elinden gelen her fırsatta yok etmeye çalışan, kiliseleri, tarihi dokusunu, mezarları yıkan… bu ülkede hiçbir ize tahammülü yoktur. Hiçbir yazı, resim ve sembole kutsal değerlere izin vermemiş yok etmiştir(…)
2015, Ermeni Soykırımının 100. yılı olması dolayısıyla önemli bir tarihi süreçti. Türk devleti yeni bir yüzyılın başında işlediği insanlık suçunun telafisi için özür dileyerek dünyaya dağılmış olan Ermenilerin acısını hafifletebilirdi. Ama bu dahi yapılmadı. Özür dileyerek, demokratikleşmenin ilk adımı atılmış, diaspora ile ilişkilerin yeniden düzenlenmesi için bir vesile olabilirdi. Ama olmadı. Henüz yapısal değişikliklerin zemininin oluşmadığını, siyasal yapının köklü değişikliklere ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. 2015, halen tek devlet, tek millet, tek dil, tek bayrak olan resmi zihniyetin Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür şeklinde kendini gösteren anlayış, Ermenilerden özür dileme bir yana, Kürtleri çökertmek, dize getirmek ve yok etmek planının devreye sokulduğu, uzun bir dönem Kürt sorununun çözümü için yapılan görüşmelerde, Erdoğan tarafından ‘’masanın devrildiği’’ yıllardır. 1915’de Ermeniler için ‘’yabancı devletlerle işbirliği yaptılar ‘’, 1938’de Dersim soykırımında ‘’devlete isyan ettiler’’, 2016’da Kürtler için ‘’barikat ve hendek kazdılar’’ diyerek katliam ve soykırımları yalanlarla gerekçelendirmeye çalıştılar. (…)
Devletin Ermeni düşmanlığı resmi ağızlardan hiç eksik olmamış her dönem sıkça kullanılır olmuştur. Erdoğan ‘’benim için çok daha çirkin söyleyenler oldu, Ermeni dediler’’, daha dün Numan Kurtuluş ‘’bizim için bağımsızlık gavura gavur diyerek karşısına dikilebilmektir’’ sözleriyle tepki alınca yanlış anlaşıldığını söyledi. Meral Akşener ırkçısının bakanlığı döneminde söylediği nefret söylemi ‘’Ermeni dölü’’ ise hala unutulmadı. Eskiden Ermeni ve Yahudilerin ticaret merkezi olarak yoğunlukta olduğu Eminönü bölgesine İstanbul müftüsünün Yeni Camiinin tanıtımında söylediği skandal sözler ‘’o bölge pis bir Yahudi ve Hristiyan mahallesiydi’’ açıkça Ermeni düşmanlığıdır.
2015, Nisan ayında İmralı’da müzakere masasının devrilmesiyle arkasından Kürt illerinde başlayan yıkım ve katliamlar Ermeni, Boğos Nubar Paşa’nın sözleri ile bugün ispatlanmış oldu. ‘’Bize yapılanlar yarın siz Kürtlerin de başına gelecektir. Sözümü unutma, siz de sıranızı bekleyeceksiniz’’ dedi. Kürt halkının haklı ve meşru davasında uluslararası alanda kabul edilen, Türkiye’nin de kabul ettiği bütün sözleşmeler rafa kaldırıldı. Sivil yerleşim alanlarının yıkılması, bombalanması, sivillerin topluca yakılarak öldürülmesi, gerillaların savaşta kimyasal gazla öldürülmeleri, yaşlı, bebek, kadın ayırımı yapılmadan hedef seçilip öldürülmesi, IŞİD-El Nusra gibi çeteleri militarist güç olarak kullanılması hele hele son zamanlarda artan kutsal olarak görülen, savaşta dahi dokunulmayacak mezarlıkların, şehitliklerin parçalanmaları asla kabul görülmeyecek suçlardır. Bu uygulamalar savaş suçu sayılmaktadır.
***
Armenak’ın mücadelesi ve anıları bu topraklarda hiç bir zaman unutulmayacak, sonsuza dek yaşayacaktır.
Ermeni Devrimciler