16 Kasım günü TBMM Genel Kurulu’na sunulan cinsel istismar ve tecavüzü meşrulaştıran önergenin kadınların tepkisi ile geri çekildiği bir haftayı geride bıraktık. Ezilen her kesimin üzerinde sindirme politikalarının azami olarak uygulandığı OHAL sürecinde bu politikaların hedefinde olan kadınların sokağa çıkışı ve önergeye olan başkaldırısı, beraberinde erkek devletin geri adım atışı kadınların gücünü bir kez daha açığa çıkardı. Kadın siyasetçileri tutuklayan, kadın alanlarını mühürleyerek-kapatarak yok etmeye çalışanlara bir cevap niteliğinde olan kadınların tepkisi, kadın mücadelesinin dört duvar arasında olmadığını gösterdi.
Diğer yandan aynı süreçte heteroseksist-cinsiyetçi dilin ne menem bir şey olduğuna yine şahit olduk. Çeşitli mecralarda önerge üzerinden yapılan tartışmalarda, niyet önergeye karşı çıkmak olsa bile kullanılan dil, erkek egemen sistemin yaşamın her alanına sinmesinin somut anlamda karşılığı oldu. Ensar Vakfı’nda çocuk istismarını örnek vererek “Ensar’da cinsel istismara uğrayan erkek çocukları ne olacak peki?” diyerek önergeye karşı çıkanlardan faili mağdura aitleyerek “tecavüzcüsü-tacizcisi” diyenlere liste uzatılabilir… Sözün özü heteroseksist- cinsiyetçi dilden muzdarip toplumun belli bir kesimi değil, erkek egemen anlayışın her alanda etkisinin olduğunu göz önünde bulundurursak her kesim için geçerli, bu durum.
Bir diğer örnek ise Fenerbahçe-Galatasaray maçında yaşandı. Erkek egemen sistem tarafından erkekliğin en çok üretildiği alanlardan biri olarak kullanılan spor dallarından futbol, yine cinsiyetçi bir söylemle karşımıza çıktı. Tam da önergenin tartışıldığı, binlerce kadının sokağa taştığı günlerde önergeyi savunanlar, Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasında “17 yıldır illegal, bundan sonra legal +18” yazılı pankart açtılar. Galatasaray’ın 17 yıldır Kadıköy’de Fenerbahçe’yi yenememesine atıfta bulunarak, önergeyle bağlantı kurularak açılan pankart, önergeyi savunanlar cephesinden erkek egemen anlayışın yeniden üretilmesi şeklinde can buldu. Futbol ve erkekliğin iç içe geçmişliği, bu pankartın açılması ile tekrar açığa çıkarken kadın alanlarının oluşturulması ve bu alanların erkek egemen anlayışa karşı mücadelesinin önemi bir kez daha akıllarımıza kazındı.
Belirttiğimiz üzere cinsiyetçi dil, erkek egemen sistemin temas ettiği her alanda hakim. Bu alanların da yaşamımızın tümünü kapsadığı gerçeğini görmeliyiz, ancak kabul etmemeliyiz! Kabul etmemek, doğallaştırmamak, alışmamak ve buna karşı mücadele edebileceğimiz alanlar oluşturmak kadın mücadelesinin vazgeçilmezi olmalıdır.
Açıktır ki önerge karşıtı olan-olmayan her kesimde cinsiyetçi dilin araç olarak kullanılması erkten arınmış alanların zorunluluğunu bizlere bir kez daha sunmaktadır.