15 Temmuz darbe girişiminden itibaren ekonomik, siyasi ve askeri yönden çok hızlı gelişmeler yaşanıyor. Hem Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) hem de Meclisten geçen yasalarla, 15 Temmuz öncesinde çıkarılması zaman alacak, klikler arası çelişkilerden dolayı belki yapılamayacak (mesela Kuvvet Komutanlarının Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması) düzenlemeler peşpeşe yapılıyor.
R. T. Erdoğan’ın başında bulunduğu klik, devlet kurumlarında ve askeriyede yaptığı gözaltı, tutuklama ve açığa alma operasyonlarının sonucunda ortaya çıkan zaafı hızlı bir şekilde aşmaya çalışıyor. Bu adımların önemli bir kısmının ekonomide yaşandığını görüyoruz. Yerli ve yabancı sermaye gruplarına sözler verilmekte, büyük destekler sunulmaktadır. Öyle ki, Sabancı Holding’in ortağı İngiliz sigorta tekellerinden Aviva’nın Avrupa CEO’su, Bireysel Emeklilik Sigortası’na (BES) verilen % 25 devlet katkısı için “Dünyada böyle destek görmedik” açıklaması yapmaktadır.
Sermaye gruplarına bu şekilde bol kepçe ile dağıtım yapabilmenin en önemli koşulunun, halktan toplanacak vergilerin artırılması, artı-değer sömürüsünün katlandırılması, ulaşımdan eğitime, sağlığa her alanın pahalılaştırılması olduğunu biliyoruz. Bunların da peyderpey gerçekleşeceğini biliyoruz.
“Yatırımcıları üzecek bir şey yapmayız!”
Varlık Yönetim Fonu: Fonlar, her zaman için devletin açıklarını kapatma ve sermayedarlara para aktarma işlevini görmüştür. Devletin piyasaya müdahale edebilme araçlarından biridir. “İşsizlik Fonu”, “Konut Edindirme Fonu” gibi ezilenlerin çıkarınaymış gibi gösterilenler de dahil olmak üzere, hep bahsettiğimiz işlevini görmüştür. Bütün fonların gelir kaynağı da, emekçilerden çeşitli isimler altında yapılan kesintilerdir. Nitekim Varlık Yönetim Fonunun da en önemli kaynağını aşağıda açıklayacağımız Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)’ine zorla dahil edilecek emekçiler olduğu açıklanmış durumdadır.
Varlık Yönetim Fonlarının, daha çok petrol gelirleri fazla olan ve/ya cari açık veren Körfez ülkeleri, Rusya, Norveç, Çin gibi ülkelerce kurulduğunu biliyoruz. Türkiye’de ise çok büyük bir cari açık mevcuttur. Yani, kurulacak fon, en baştan “fonlanmayı” beklemektedir. BES’ten elde edilecek gelirlerin yanı sıra İşsizlik Fonu’nda biriken paranın da bu fona aktarılacağı belirtiliyor.
Hükümetin böyle bir fona bu kadar çok ihtiyaç duymasının en önemli nedenlerinden birinin, bütçenin denetlenebilir olma özelliğinin getirdiği zorluklardan kaçmak olduğunu söyleyebiliriz. Zira söz konusu yasa tasarısında da denetime dair hiçbir ifade bulunmamaktadır. Fonun kullanımının tamamen Bakanlar Kurulu’na bırakılması hedefleniyor. Varlık Fonundan yapılacak olan proje bazlı yatırımlara diğer kanunlarda getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans, tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler için Bakanlar Kurulu ile istisna getirilebilecek.
Tasarıda fonun amacı, sermaye piyasasının derinleşmesi ve İslami finansman varlıklarının kullanımının artışı olarak açıklanıyor. Buradan özellikle Körfez ülkelerinin sermayelerinin daha fazla çekilmek istendiği sonucuna varılabilir. Fonun özellikle, otoyol yapımı, Kanal İstanbul, havaalanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine finansman sağlanması bekleniyor. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun kararı ile proje bazlı desteklenmesine karar verilen yatırımlardan alınacak kurumlar vergisi sıfırlanabilecek. Yatırıma ilişkin enerji tüketim bedelinin yarısı ve yeni istihdam için ödenmesi gereken sigorta primi işveren hissesinin tamamı 10 yıla kadar devlet tarafından karşılanabilecek.
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES): Varlık fonunu destekleyecek şekilde meclise sunulan yasa tasarısında, BES’e 45 yaş altındaki herkes zorunlu olarak katılacak. Bu en az 15 milyon kişi demektir. Alınan ücretlere göre kademelendirilecek kesintiler de yapılacak. Asgari ücretliden her ay 50 lira kesilecek. BES üzerinden yılda 9 milyar liralık “tasarruf” (soygun) hesaplanıyor. Bu sistemle, emekçilerin itiraz hakkı olmadan hesaplarından kesinti yapılmaktadır. 2 ay sonunda sistemden çıkılabileceği belirtilse de bu iki ay içinde yapılacak toplam kesinti miktarı da önemli bir tutardır.
Vergi Barışı: 22 Temmuz’da Meclise sunulan yasa tasarısı ile geçmiş beş yıl için vergi incelemesi kaldırıldı. Bundan ilk yararlanacak olan da Koç Grubu oldu. Koç’un 2011 ve 2012 mali yıllarına ait 79 milyon liralık vergi cezası bu kapsama girecek.
Varlık Barışı: Darbe süreci öncesinden tartışılmaya başlanmıştı. O dönem CHP de buna itiraz etmekteyken meclisten hızlı bir şekilde geçti. Bu yasaya göre yurtdışından Türkiye’ye getirilecek para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye araçları gibi varlıklar için herhangi bir vergi incelemesi, herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma vs. yapılamayacak. Hiçbir şekilde vergi cezası ve idari para cezası kesilmeyecek. Son anda tasarıya yapılan bir ek ile “başkaca bir neden ile gerekli olması halinde” denilerek soruşturma yapılması keyfi bir hale büründürülmüştür.
Varlık Barışı tartışmaları, Panama Belgelerinin açıklanmasından sonra hızlı bir şekilde Türkiye’nin gündemine gelmişti. Hatırlanacağı üzere Panama Belgelerinde R. T. Erdoğan’a ve AKP’ye yakınlıklarıyla bilinen pek çok kişinin adı geçmişti. Belgelerin açıklanmasıyla uluslararası alanda takibata uğrama olasılığı olan bu kişiler, böylelikle “gönül rahatlığıyla” Türkiye’ye paralarını getirecekler. Bunlar arasında 17-25 Aralık’ta “sıfırlanan” paraların olması da kuvvetle muhtemeldir.
Sermaye gruplarına sağlanan kolaylıklar artarken emekçiler cephesinde tersi durumlar yaşanmaktadır. BES’te zorunlu kesinti yapılması kararı bunun örneklerinden biridir. Ayrıca 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirme yükümlülüğü Temmuz 2016 yerine Temmuz 2017’ye kaydırıldı. Sermaye sahiplerine yönelik yapılan çeşitli vergi indirimleri ile vergi yükleri % 5’e kadar inerken, emekçilerin vergi yükü dolaylı vergilerle birlikte % 45’e kadar çıkmaktadır. Yaygın olarak emekçiler tarafından da kullanılan cep telefonlarından alınabilecek Özel Tüketim Vergisi oranı 40 liradan 160 liraya çıkarılmıştır. Tüm bunlarla birlikte kamuya kadrolu çalışan alma döneminin bitmiş olduğunu görmekteyiz. Zira kamunun tüm sektörlerine sözleşmeli çalışan alınacağı peşpeşe duyurulmaktadır.
Sömürü düzeni emekçilerin mücadelesiyle bitecek
Darbe girişiminin hemen sonrasında TOBB öncülüğünde Bosch, Boeinğ, Samsung, Vodafone gibi dünya tekellerinin CEO’ları ve temsilcileri R. T. Erdoğan’la buluştu. Dünya tekellerinin bu toplantıda istediği daha fazla teşvik unsuru, vergi indirimi ve ekonomik kararlarda söz hakkı hızlı bir şekilde yerine getiriliyor. Erdoğan’ın “Yatırımcıları üzecek hiçbir işe kalkışmayız” sözü yerini buluyor, zaten uluslararası tekellere bu güvenceleri vermeleri ve gereklerini yerine getirmeleri dışında da bir seçenek bulunmamaktadır. R. T. Erdoğan Yenikapı mitinginde “yeniden devlet inşasını gerçekleştireceği” sözlerinde ve yukarıda saydığımız uygulamaların içinde hal için yeni olan bir şey yoktur. Yeni olan tek şey, R. T. Erdoğan’ın “eyyy…” seslenmelerinin dozunun inmiş olması, elinin kolunun nasıl bağlı olduğunu daha iyi görmesidir.