Gerek Lenin ve Stalin önderliğinde SSCB gerçekleşen sosyalist devrim, gerekse Mao önderliğinde Çin’de gerçekleşen Büyük Proleter Kültür Devrimi “Devrim kitlelerin eseridir” şiarının pratikteki somutlaşan birer örnekleridirler. Bu şiarı kendimize ilke edinmemizin üzerinde yaklaşık yarım asır bir süre geçmesine rağmen kitleler içerisinde neden halen istediğimiz düzeyde bir alan kaplayamadığımızın yanıtını aramak ve eksikliklerimize parmak basarak sınıf mücadelesinde istediğimiz seviyeye yükselmenin de önünü açmaya katkı sunacağı düşüncesiyle bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı doğmuştur.
Japon emperyalizminin Çin’i istila etme dönemlerinden kimi somut örnekler vererek, ezen ve sömüren sınıf temsilcisi iktidarların işgal ve istilaya, işgalci güçlere karşı tutumunun ne olduğu, buna karşılık komünist hareketin işgal ve istila altındaki ülkedeki tutumu ve bu durum karşısında izlediği taktik mücadele yol ve yöntemleri üzerinden ezilen geniş yığınlar üzerinde büyük bir etki yaratarak Demokratik Halk İktidarı’nın ilk kilometre taşlarını döşediğine tanıklık ediyoruz.
Japon emperyalizmi karşısında dönemin sömürücü sınıf temsilcisi Guomindang hükümetine başkanlık eden Çan Kayşek’in kendi elinde bulundurduğu iktidar gücünü kaybetmemek için Japon emperyalizmine ile işbirlikçilik yaparak kimi kirli pazarlıklar içerisine girmiş, halkın çıkarlarını hiçe sayıp, kendi kişisel menfaatlerini önde tutan bir tutum sergilemiştir. Bu tür ikiyüzlü politikaları emperyalist ve kapitalist kültürle vücut bulan siyasi anlayış temsilcilerinden beklememek elbette saflık olurdu.
Geniş yığınları demokratik halk devrimimizin parçası yapma bağlamında nasıl bir hareket tarzı geliştireceğiz önemle üzerinde kafa yorulması gereken noktayı esasta bu soruya vereceğimiz doğru yanıtlar üzerinden belirlemiş olacağız. Yoldaş Mao, Japon istilasına karşı komünist partisinin tutumunu ve yaklaşımını ortaya koyarken iki noktaya dikkat çeker. Birincisi tüm halkı işgal ve istilaya karşı harekete geçirmek. İkincisi ise; işgal ve istilaya karşı burjuva egemen sınıf temsilcileriyle, burjuvazinin tüm ikiyüzlülüğüne rağmen, komünist partisinin dönemin sömürücü sınıf temsilcisi Çan Kayşek önderliğindeki hükümet ile birlikte ortak hareket etmenin önemi üzerine ısrarla ve inatla durarak, Japon işgaline karşı Çin halkının büyük bir kesiminin ortak savaşım yürütmesini sağlamak.
Çan Kayşek bu süre içerisinde savaşın ekonomik yükünü ezilen halka yükleme politikasını izlerken, Mao Zedung yoldaş ise uyanıklığı ve kıvrak zekâsıyla, halkın çıkarlarını her dönem önde tutan bir tutum belirleyerek, savaşın ekonomik yükünün ağırlığını yoksul Çin halkına yüklemenin doğru olmayacağını belirten ve egemenlerin tutumunu teşhir eden bir politika yürütmüştür.
Mao yoldaş bu süreçte burjuvaziyle ittifak yaparak belli tavizler verip, belli tavizlerde kopararak Japon işgaline karşı Çin halkını tek vücut halinde savaştırarak uzun bir süreden sonra o dönem SSCB’nin de yadsınamayacak desteğiyle Japon istilasının önüne geçmeyi, Japon emperyalistlerini kendi topraklarından temizlemeyi başarıyor.
Çin’i Japon işgalinden temizledikten sonra Çan Kayşek yine komünist hareket üzerinde kimi yasaklara ve engellemelere başvuruyor. Mao Zedung bu durumu da uyanıklığı ve kıvrak zekasıyla karşılayarak Demokratik Halk Devrimine yürümenin zeminini güçlendiriyor. Çan Kayşek hükümetinin komünist partisi üzerindeki yasaklamalarına ve engellemelerine karşı Mao yoldaş gerici Çan Kayşek hükümetiyle kimi görüşmeler gerçekleştirerek, ülkenin savaştan yeni çıktığını bir iç savaşı daha kaldıracak ne ekonomik ne de psikolojik bir durumda olduğunu anlatmasına rağmen gerici Çan Kayşek hükümeti komünist partisi üzerindeki yasakçı ve engelleyici tutumundan bir an dahi geri durmuyor. Bu durum karşısında ÇKP önderliğindeki Halk Kurtuluş Ordusu sömürücü sınıfın iktidarını alaşağı etmenin savaşımını yürütüyor.
-Devam Edecek-