Kısa bir zaman önce birçoğumuz duyduk görsel ve yazılı basından veya sosyal medya üzerinden Amedsporlu futbolcu Deniz Naki’ye verilen cezaları. Suçu ise sahada “terör propagandası” yapmaktı. Yapmış olduğu zafer işareti ile “terörist” ilan edilen ve 12 maç sahaya çıkmama cezası alan futbolcunun ise esasta iki büyük “suçu” vardı. Bunlardan biri Kürt olması diğeri ise özellikle Kürt illerinde yapılan katliamlara karşı duyarlı olmasıydı (Amedspor’da oynamasının da etkisini hafife almamak gerekiyor). Bu konuya gelin önce bu cezaları verenlerin ikiyüzlülüğünden başlayalım.
Futbol sahalarında ideolojik işaretler yapmak Deniz Naki ile başlamadı. DAİŞ sakalı bırakanlardan tutun da kurt işareti yapan futbolculara, Ankara Katliamı’ndan sonra tribünlerde tekbir getiren seyircilere ve rabia işareti ile “mazlumun yanındayız” (siz bunu Tayyip olarak anlayın) mesajı verenlere ses çıkarmayanlar ve görmezden gelenler söz konusu Kürt olunca birden dilleri çözülmüş ve gözleri görür olmuştur. İşin özü ise zalime kör ve sağır olan devlet aygıtının yansıması doğal olarak futbol camiasına da sirayet etmiş ve resmi devlet ideolojisi kendini göstermiştir. Mesele maç sırasında yapılan zafer işareti değil, yapan kişinin kimliğidir.
Devletin Kürt alerjisi
Devlet Osmanlı’dan devraldığı katliamcı geleneği bugün de layıkıyla devam ettirmektedir. Kendi gibi olmayan, düşünmeyen herkesi yok etmek ya da kendine benzetmek devletin asli görevlerinden biridir. Özellikle Kürt illerinde kazılan hendekler ve o direnişten doğan güneş devletin alerjisini artırmış ve insanların ceza alması için adeta Kürt kelimesini kullanması yeterli olmuştur.
Akademisyenlerden tutalım da gazetecilere kadar, sivil toplum örgütlerinden ve sendikalardan tutalım da öğrenci ve işçilere kadar, her kim Kürt halkı ile dayanışma göstermişse devletin ateşinden nasibini bir şekilde almıştır. Ama Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğacak olan halkın dayanışması da devletin ateşini bir kez daha boşa çıkarmış ve her geçen gün direnişle devletin korkusunu büyütmüştür.
Devletin bu saldırganlığının altında yatan nedenlerden biri de bu korkudur. İşte tam da bu yüzden Deniz Naki sadece futbolcu kimliğinden dolayı değil Kürt kimliğinden kaynaklı yargılanmıştır.
Mesele “suç” değil, “suçu işleyen” kimliktir
Ankara katliamından sonra tekbir getirerek adeta katliamı kutlayan “taraftara” ceza neden yağmadı? Ya da sahalarda rabia işareti yapan veya kurt işareti yapanlara neden ceza verilmedi?
Gelin soruların kapsamını biraz genişletelim. Kan banyosu yapmak isteyen mafya liderlerine çok ciddi tepkilerden sonra neden savcılık zahmet edip de soruşturma açtı? Veya bazı basın yayın organları adeta hakaret ve tehditler yazarken neden “adalet” kör ve sağırdı. Çünkü bunlar egemen devlet anlayışının savunucularıydılar. Yani mesele “suçun” kendisi değil, mesele “suçu” işleyen kişi. Bu yüzden Deniz Naki sıradan bir futbolcu değil aynı zamanda potansiyel bir suçludur, çünkü Kürt’tür. Amedspor futbolcusu Deniz Naki şahsında bir kez daha Kürt kimliğine saldırmıştır devlet. Mesele Deniz Naki’nin kişisel meselesi değildir, bugün Deniz yarın bir başka isim çıkabilir karşımıza. Tam da bu yüzden “Hepimiz Kürdüz” şiarı ile direnişi bulunduğumuz her alandan selamlamalı ve Anka kuşu gibi küllerimizden yeniden ve yeniden doğmalıyız. Çünkü ateş her geçen gün büyümekte ve bu ateş egemenlere ecel terleri döktürmektedir.
(Bir ÖG okuru)