Düşünce her zaman pratiğin gerisinde kalarak onu izlemeye, anlamaya çalışır. Gerçeğin gerisinde kalan düşünce büyük bir çaba ve yoğunlaşmayla, dikkatli bir algılamayla onu kavramaya çalışarak, müdahale ve değiştirme gücünü artımaya çalışır. Önce pratik, maddenin hareket ve devinim hali sonra bunu anlamaya ve kavramaya çalışan güçlü bir bilinç ve irade gelir. Bu uzaklık yakınlaştırılarak, sonralık öncelikle doğru ve etkin bir diyalektik bağ kurarak, yaşanan ve ortaya çıkan fark kapatılabilir. Bu farklılık ve ortaya çıkan açı genişler ve büyürse “sürecin ve tarihin gerisinde kalma” durumu yaşanır.
Tarihin-sürecin ve hareketin gerisinde kalmamak için sürekli, yoğunluklu ve dikkatli bir izleme-gözleme-algılama ve kavrama pratiğini yaşamak ve yaşatmak gerekir. Yoksa kendiliğindenliğin peşinden akıp giden, yaşanan ve yaşanıyor olana bakan, izleyen ve pasifize olan bir durum yaşanır. Aktif ve etkin olmak, örgütlü bir güç durumuna gelmek için toplumsal-sınıfsal gelişmelere ve olaylara karşı devrimci duyarlılık-ilgi-bilgilenme ve vakit geçmeden harekete geçerek, müdahale gücü durumuna gelmek esas olandır.
Devrimin ve sınıf hareketinin öncü ve önderleri, güçlü ve gelişkin önsezileri ve sınıf güdüleriyle gelişmeleri önceden görebilme ve harekete müdahale etme gücünü ortaya koyabilme yeteneğine sahip olmuşlardır. Onların başarılarının yegane gücü “uygun zamanda gerekli müdahaleyi örgütlemek, özgün devrimci fırsatı önceden kavramak, sorunları çözmektir.” Gerçeğe olan tam inanç ve tüm bunları tamamlayan sarsılmaz bir iradeye sahip olmaktır.
Geç kalmak, en büyük tehlikedir. Düşüncede geç kalmak. Karar vermede geç kalmak. Harekete geçmekte geç kalmak. Eylem örgütlemede geç kalmak. Ortaya çıkan devrimin olanaklarını görme, anlama, örgütlü gücü harekete geçirmede geç kalmak. Randevuda geç kalmak, toplantı örgütlemede geç kalmak. Üstlenilen görevleri yerine getirmede geç kalmak. Eğitimde-hazırlanmada-örgütlenmede geç kalmak. Düşmanın hareketini ve konumunu anlamada geç kalmak gibi sayılabilecek sayısız sorun ve konularda karşımıza çıkan en büyük tehlikenin bu “geç kalmak” olduğunu görmek gerekir.
Dipten gelebilecek devrimci dalgayı görmek, tespit etmek ancak örgütü bu tespite uygun olarak örgütlmekte, harekete geçirmekte geç kalmak. Rojava’da, Ortadoğu’da hızla değişen ve gelişen olanakları görmek-okumak ancak hareket geçmede atıl kalmak, harekete geçmede geri kalmak bugün bu durumu devrimci hareketin, sınıf hareketinin en büyük tehlikelerinden biri olarak görmek gerekir. Büyük olanak ve anlamlı fırsatlar sunan Rojava devriminin olanakları her zaman aynı düzeyde bir yoğunluk ve sıklıkla yaşanmaz ve ortaya çıkmaz. Doğru zamanda, doğru yerde ortaya çıkan büyük olanakları önceden öngörüp-kavrayan bu kavrayışa göre kadro ve militanlarını harekete geçirip süreci örgütleyebilenler başarıya imza atabilir.
Bu gibi dönemlerde küçük ve etkin güçlerle yapılan müdahale ile sağlam, güçlü ve kitlesel örgütlenmeler yaratılabilir. Ancak kalıcı-statik yaşayan bulunduğu çemberin-alanın dışına çıkamayan kendi dışındaki büyük gelişmeleri, alt üstoluşları doğru okumayanlar sürecin ve hareketin gerisinde kalarak “GEÇ KALMA” halini yaşamaya devam eden atıl bir tutumla kitlesel büyük bir güç haline gelinemez.
Bugün Amed-Suriçi’nde, Nuseybin, Farqin’de, Gever (Yüksekova)de sokak-sokak, mahalle-mahalle, semt-semt düşman güçleriyle yaşanan silahlı çatışma ve direnişler, Rojava devriminde elde edilen savaş deneyimleri ve kazanımları üzerinden daha ileri ve gelişkin bir düzeyde yaşanmaktadır. Bu deneyim ve kazanımlar sadece Kürdistan’ın birkaç parçasında uygulanmak için geçerli değildir. Aynı zamanda düşmanın yumuşak karnı olmayan ancak yumuşak karnı haline getirilebilecek bölge ve alanlarda da yürütülebilir.
Eksik olan nedir? Eksik olan sınıf bilinci ve düşman algısıdır. Bugün düşman algısı ciddi düzeyde gerilemiş-zayıflamıştır. Düşmandan ideolojik- fiziksel-alışkanlık olarak kopamayan, onun kuşatması altında tutsak kalan, düşmana karşı savaşamaz. Düşman algısının zayıflığı ve eksikliği düşmana karşı savaşım fikrini ve örgütleme olanaklarını görmeyi, hızla harekete geçmeyi engelleyen bir gerçekliğe dönüşmüştür. Devrimci hareketin önünde duran en büyük engel düşman algısındaki zayıflık ve geriliktir. Bu algı güçlendiği ve devrimcileştiği oranda örgütsel-pratiksel müdahale ve değiştirme gücü ortaya çıkarak düşmana etkili ve güçlü darbeler vurulabilir. Düşmana vuruş gücünün arkasında ideolojik bir temel ve sağlam önderliksel gerçeklik yatar. Düşmana güçlü ve etkili vuranın düşman algısı güçlü ve etkilidir.
(Bir Partizan)