İzmir: Çiğli’de Gürmak Amortisör Otomotiv Sanayi fabrikası işçileri yürüttükleri sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarıldı.
Çelik-İş Sendikası’na üye oldukları ve sendikal faaliyet yürüttükleri için işten çıkarılan işçiler fabrika önünde direnişe başladı. İlk etapta 4 sendikalı işçiyi işten çıkaran fabrika, diğer işçilerin arkadaşlarının işe geri alınması için yaptıkları 3 günlük üretimi durdurma eyleminin ardından diğer işçileri de işten attı.
7 aydır süren sendikal örgütlenmeyi fark eden fabrika yönetimi, ilk önce sendikal çalışmaya öncülük eden işçileri işten çıkardı. Bunun üzerine 91 işçinin çalıştığı fabrikada işçiler, arkadaşları geri alınana kadar üretimi durdurdu. 3 günlük süre zarfında fabrika yönetimin baskıları ve tehditleri sonucu bazı işçiler yeniden çalışmaya başladı. Geriye kalan 40 işçi ise işten atılırlarken direnişlerini fabrika önünde sürdürüyorlar.
Bizde direnişteki işçilerin yanına giderek onlarla bir röportaj gerçekleştirdik.
– Süreçle ilgili bize bilgi verebilir misiniz?
Enes Durmaz: Bu süreç 2014’ün yaz aylarında başladı. Biz sabahları sıcak su ile sallama çay içiyorduk. Patron bir gün bize sıcak suyu bile reva görmedi, mutfağı kapattı. Biz de bu yüzden işbaşı yapmadık. Daha sonra çay hakkımızı kazandık.
Kötü çalışma koşulları ve uğradığımız haksızlıklara dur demek için arkadaşlar olarak toplanmaya başladık ve komite kurduk. Daha sonra arkamızda sendika olursa daha iyi olur diyerek sendika ile birlikte yürümeye karar verdik. Çelik-İş Sendikası’nda karar kıldık ve üye olduk. Sendikaya üye olduktan sonra diğer arkadaşları da yavaş yavaş üye yapmaya başladık. İçimizden sızıntı oldu ve sendika çalışmamız patronun kulağına gitti.
19 Ekim günü sendika üyesi iki arkadaşımız işten çıkarıldı. 21 Ekim günü ise bu sendikal faaliyete öncülük eden iki arkadaşımız daha işten çıkarıldı. Biz de arkadaşlarla bu duruma tepki olarak üretimi durdurma kararı aldık. 15 Ekim Perşembe günü saat 14.50 itibariyle fabrikanın %98’i iş başı yapmadı. Patrona isteklerimizi belirttik. İlk olarak işten atılan arkadaşlarımızın geri alınmasını istedik. Ondan sonra bu üretimi durdurma eylemimizden dolayı hiç bir arkadaşımızın mağdur olmamasını istedik. Ayrıca ücretlerimizin iyileştirilmesini ve sosyal haklarımızın da genişletilmesini talep ettik. Bunların bir sözleşmeyle protokol altına alınmasını ve şahitler huzurunda imzalanmasını talep ettik. Fakat patrondan bize karşı herhangi bir cevap gelmedi.
Ondan sonra 3 gün daha iş bırakma eylemimizi devam ettirdik. Yalnız bazı cayan, korkan veya yönetim tarafından tehdit edildiği için işbaşı yaptığını düşündüğümüz arkadaşlar oldu. Eyleme devam eden arkadaşlar olarak 19 Ekim’de toplu bir şekilde işten atıldık. İşten atıldıktan sonra da görüldüğü gibi eylemimize devam ediyoruz.
Biz, Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bildiriler basıp dağıtıyoruz. Çiğli’nin, İzmir’in, Türkiye’nin bütün işçi arkadaşların bize destek vermesini bekliyoruz.
– Çalışma koşullarınızı anlatabilir misiniz?
Yusuf: Çok ağır şartlarda ve kalitesiz ortamda çalışıyoruz. Yani ben bir buçuk seneye yakın bir süredir fabrikadayım. Fabrika genelinde kazalara önlem alınması için konulan işaret levhaları yok. Ben bu işe sağlam bir şekilde girdim, şimdi bel ağrısından duramıyorum. Yere eğilemiyorum, çorabımı kendim giyemiyorum ayrıca yatağa yattığımda da belli bir süre belimin ağrısından uyuyamıyorum. Ben 7 ay boyunca 20-30 tane koliyi her gün tek başıma taşıyan biriyim. Ben hastaneye rapor almaya gittiğimde doktor bana “senin kesinlikle hafif bir işte çalışman lazım” dedi. Bunu fabrika yönetimine iletmeme rağmen beni başka bir bölüme almadılar.
Şu an bir süreç yaşıyoruz. Bizim isteğimiz ilk etapta iş koşullarının düzeltilmesiydi. Biz bu amaçla sendikal mücadele yolunu tuttuk. Çalışma şartlarımızın düzeltilmesini fabrika bize sağlamak zorundadır. Çünkü patrona para kazandıran işçidir. Bu yüzden işçinin çalışma koşulları iyileştirilmelidir. Türkiye’de açık bir şekilde işçiye değer verilmediği ortadadır.
Sendikal mücadeleden dolayı işçilerin işten atılması gerçekten komik bir durum. Çünkü işçinin hakkını araması kadar dünyada daha doğal bir şey olamaz.
1000 liraya, 1100 liraya bu şartlarda çalışacak insan var mı? Sabah 8’den akşam 8’e varsa çalışacak olan insanlar buyursunlar getirsinler.
Hüseyin arkadaş burada 14 senedir kanını, canını vererek çalışmasına rağmen aldığı maaş sadece 1200 lira. Ağır bir işte ve kimyasal maddelerin içinde çalışıyoruz verilen ücret yetersiz.
– Uzun süredir bu fabrikada çalışan biri olarak yaşadıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
Hüseyin Yeşilbağ: Hemen hemen 13-14 senedir bu fabrikada çalışıyorum. Gürmak fabrikası bana hiç bir şey vermedi ama benden çok şey aldı. Yani bu İzmir’deki bütün hastanelere gitseniz benim orada mutlaka bir kaydım vardır. Boğazım olsun, kolum olsun, boyun fıtığım olsun bir sürü sıkıntı yaşadım. Ağır şartlarda, kötü koşullarda, düşük ücretlere çalışıyoruz. Verdikleri ücretle karnımızı zor doyurabiliyoruz. Zam istemeye gittiğimiz zaman bize tek bir şey söylüyorlardı: “Kapı orada”. Bize hep kapıyı gösteriyorlardı ama şunu unutuyorlardı ben burada 14 senedir çalışan biri olarak kapının, bacanın nerde olduğunu onlardan iyi biliyordum.
Kışın bizden bir çayı bile esirgediler. Baktık ki böyle olmayacak bizde çözüm aramaya başladık. Arkadaşlarla oturduk, görüştük, tartıştık ve bir karar verdik. Sonrasında sendikal mücadele yolunu tuttuk. Sendikaya üye olduk diğer arkadaşları da sendikaya üye yapmak için çalışma yürüttük. Bunu duyduklarında bir kaç arkadaşımızı işten çıkarmaya başladılar. Biz de bunun üzerine üretimi durdurduk sonraki günlerde de toplu bir şekilde bizi işten attılar ve biz de direnişe geçtik. Şu bir gerçek ki hakkımızı aradığımız için bizi işten çıkardılar.