Uzun süredir T. Kürdistanı’nda Cizîr, Sur, Beytüşşebap, Bismil, Nusaybin vs. başta olmak üzere birçok bölgede sokağa çıkma yasakları ile Kürt halkına yönelik katliamlar gerçekleştiren TC devleti, aynı zamanda bu katliamları boşa çıkaran yurtsever, devrimci ve demokrat kamuoyuna yönelerek sindirme politikalarını sürdürmektedir.
Geçtiğimiz günlerde polis yine özgür basına yönelik terör estirerek Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabirinin, haber takibi sırasında kafasına silah dayayıp ölümle tehdit etti; JİNHA muhabirini kaçırarak ölümle tehdit etti. Egemenler, basın emekçilerini ölümle tehdit ederek gerçekleri halktan gizlemeye, katliam, hırsızlık ve yolsuzluklarının üstünü örtmeye çalışmaktalar. Ancak özgür basın, pratiğiyle geçmişten bugüne halkın gerçekleri öğrenmesinin önüne ket vurulamayacağını defalarca gösterdi/göstermeye devam etmektedir.
Devrimci gazetecilik!
Bu cevaplardan bir tanesini de, özgür basına yönelik saldırılara karşı hayatının her anını örgütlülüğe çeviren Suzan Zengin vermiştir. Özgür Gelecek çalışanı Suzan yoldaş gazetecilik yaptığı süre zarfında devrimci, sosyalist basın kimliği ile işçi dire-nişlerinin bir parçası olmuş ve objektifini işçi sınıfından yana çevirmişti. Emeği ve geleceği için direnen işçi sınıfının her daim sesi olan Suzan, profesyonel gazetecilik değil devrimci gazetecilik yaptığı için katledilen basın emekçilerinden bir tanesi oldu.
28 Ağustos 2009 sabahı evi polis tarafından basılarak bir komplo sonucu tutuklanan Suzan, yaklaşık iki yıl boyunca tamamen keyfi ve hukuksuz bir şekilde Bakırköy Kadın Kapalı Hapishane’de tutuklu kaldı. Tutsak olduktan sonra kalp rahatsızlığına yakalanan Suzan tecritle mücadele ettiği gibi hastalığıyla da uzun zaman mücadele etti. Çıktıktan sonra 17 gün direnen Suzan, iki yıl boyunca kaldığı hapishanede uygulanan tecrit politikaları ve hasta tutsakların tedavisini engelleyerek onları ölüme terk eden zihniyet tarafından 12 Ekim 2011’de katledildi.
Özgür basına yönelik saldırılara karşı Suzan Zengin olmak…
Gazetecilik yaptığı süre boyunca boş zaman kavramı literatüründe olmayan Suzan yoldaş, işçi direnişlerinin bir parçası olduğu gibi, işçilerin ziyaretlerine giderek gittiği her haberi örgütlülüğe çevirirdi. Özellikle gazetecilik yaptığı Kartal bölgesinde ne kadar işçi direnişi varsa hepsinden haberi olan Suzan yoldaş, basına yönelik baskılara inat, işçilerin taleplerini, isyanlarını gazetesine nakış nakış işleyen devrimci bir gazeteciydi. Ezilen ve emeği sömürülen işçi sınıfının yanında olduğu için, patron yanlılarınca özel hedef seçilen Suzan, devrimci gazeteciliğin nasıl olması gerektiğine verilen bir yanıttır da aynı zamanda…
Özgür basın alanlarının ezilen ve yok sayılan halk kitlelerinin mücadelesiyle var olduğu su götürmez bir gerçekliktir. Geniş halk kitleleri üzerinde uygulanan baskı, emek sömürüsü, katliam ve saldırılara karşı özgür basın alanında Suzan Zengin olmak özgür basına yönelik sansüre ve baskılara da yanıt olmaktır.
Mao’nun “Düşman saldırıyorsa durum iyidir” sözünü özgür basın alanına uyarlamak tam da yerinde olacaktır. Düşman özgür basın alanlarına saldırıyor. Çünkü özgür basın düşmanın pişmiş aşına su katıyor. Çünkü yapmış oldukları katliamlara, hırsızlıklara, hak gasplarına, yalanlarına, talanlarına, halk düşmanlıklarına ayna tutuyor özgür basın. Buradan doğru, bulunduğumuz her alanda doğal muhabirlik yaparak egemenlerin korkularını büyütmeyi bir vazife olarak görmek zorundayız. Çünkü özgür basın alanında, ezilen halk kitlelerinin seni duyuracak kamerasını ve kalemini halktan yana kullanacak militan ruhlu Suzan Zenginlere ihtiyaç var…