2008 ekonomik krizi patlak verdiği günden bugüne tam 7 yıl geçti. Burjuva iktisatçıların bile ortaklaştığı nokta, bu krizin uzun yıllar süreceği yönündeydi. Finans sektöründen başlayarak kapitalizmin genel bunalımına dönüşen ekonomik kriz en çok yarı-sömürge ve bağımlı kapitalist ülkeleri etkiledi. İrlanda’dan sonra bugün Yunanistan iflasın eşiğine geldi. Son beş yılı ekonomik krizle geçiren Yunanistan’da halk, kemer sıkmı politikalarına karşı olan Radikal Sol Syriza’yı seçti, fakat gelinen aşamada Syriza da, kaçınılmaz bir şekilde kemer sıkma politikası izlemeye doğru yol alıyor.
Syriza’yı bu duruma sürükleyen, 1.6 milyar Euro’luk IMF borcunu zamanında ödemek için ihtiyaç duyduğu krediyi Troyka’nın serbest bırakmaması. AB Komisyonu, AB Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Troyka, 7.2 milyar Euro’luk “kurtarma paketini” serbest bırakmak için Yunanistan’a kemer sıkma politikası dayatıyor. Syriza, buna karşı çıkarak yeni teklifler sunuyor. Bu teklifler de Troyka tarafından reddediliyor. Yunanistan 1.6 milyar Euro’luk IMF borcunu ödeyemezse, ülke iflas etmiş olacak.
Yaşanan gelişmelerin genel görünümü bu olurken işin özü Avrupalı emperyalistlerin Yunanistan’ın tüm zenginliklerini sömürmek ve yağmalamak istemesidir. Bugüne dek yaptıkları yatırımları kurtarmak da cabası. Yunanistan yönetici sınıflarına ve AB politikalarına karşı bir devrim dalgasıyla iktidara taşınan Syriza, sınıfsal-ideolojik duruşuna da uygun bir şekilde çözümü, bu dalganın ruhuna uygun olarak sistemi altüst etmekte aramıyor. Emperyalistlerle anlaşma çabası bugün Yunanistan’ın emperyalist tahakküm altında borç ödeme krizi içinde olmasının en önemli nedenidir.
A. Chipras yönetiminde 6 aydır Troyka ile müzakere yürüten Syriza’nın geldiği nokta, emperyalit dayatmaları kabul edip etmemeyi Yunanistan halkına sormaktır. Oysa ki Yunanistan halkı Haziran ortasında yapmış olduğu Syriza’yı destek mitinginde “Artık kontrol bizde, memorandumlara karşı hep birlikte mücadele edeceğiz”, “Korkmuyoruz, geri adım atmıyoruz” sloganlarını haykırarak tavrının ne olduğunu göstermişti.
Bu destek mitingi aynı zamanda Yunan halkının emperyalist sömürü ve talana karşı duyduğu tepkinin bir ürünüdür. Fakat Syriza Yunan halkının haklı öfkesinin bir adım gerisinde hareket ederek emperyalistlerle anlaşmaya çalışıyor. Borcun ödenmesi gereken son gün geçerken Syriza’nın Troyka’ya sunduğu teklif A. Chipras’ın Alman Tagosspiegel gazetesinde yayımlanan yazısında ayrıntılarıyla anlattığı ve sosyal harcamalardaki kesintinin tüm toplumu etkileyeceğini, kabul edilemez olduğunu vurguladığı noktalarda kesintiyi ön görüyor. Sunulan teklifte reform taahhütlerinin yanı sıra, KDV oranının yüzde 23’e çıkarılması; emekli maaşlarında yüzde 6, çalışanların maaşlarında yüzde 2 kesinti yapılması; enerji ve temel gıdalarda yüzde 13, ilaç ve kitaplarda yüzde 6 vergi artırımı yapılması vardı. Troyka bu teklifi, Syriza’yı hem köşeye sıkıştırmak hem de tam teslimiyeti dayatmak amacıyla reddetti. Bu ret emperyalizmin çözüm olmadığını açık ve net olarak bir kez daha göstermiş oldu.
Syriza’nın Troyka karşısındaki geri adımı ya da tavizi, yürüdüğü yolun kaçınılmaz sonucudur. Yunanistan’ın 242 milyar dolar milli gelirine karşın 450 milyar dolar dış borcu var. Bu dış borç yükü emperyalizme bağımlılığı sonucunda oluştu. Bu borcu ödemek ve krizden çıkmak için 5 yıl içinde IMF’den 34.7 milyar Euro borç alındı. Fakat ne borçlar bitti ne de emperyalizme bağımlılık son buldu. Borcun borçla ödendiği, borcun bir emperyalistten alınıp diğer emperyalistin borcunun kapatıldığı bir politika emperyalizme bağımlılıktır. Borcu ödemek için emperyalist dayatmaları kabul edip kemer sıkmak da emperyalizme bağımlılıktır. Syriza’nın “onursuz”, “küçük düşürücü” dediği koşullar dediği Troyka dayatmalarının, Syriza’nın istediği düzeye çekilerek yapılacak bir anlaşmada özünde emperyalizme bağımlılığın anlaşması olacaktır. Zira, Syriza kapitalist-emperyalist sistemi reddetmiyor.
İflasın eşiğine getirilen ve kemer sıkma politikası dayatılan Yunanistan, borcu ödeyemediğinde Euro bölgesi dışına çıkarılacağı tehdidi yapılıyor. Bu tehdit emperyalist tahakkümden kurtulmak için bulunmaz bir zemin fakat Syriza’nın böyle bir pespektifi olmadığı ise başka bir gerçeklik. Yunanistan’ın Euro bölgesi dışına itilmesinin kuşkusuz ekonomik sonuçları olacaktır. Fakat emperyalizme durmadan borç öderken çekilen zorluklar, veya son beş yıldır sıkılan kemer politikalarının bedelinden daha ağır olmayacaktır. Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkarılmasının sadece ekonomik sonuçları olmayacak, politik sonuçları da olacaktır. Rusya daha şimdiden Yunanistan’a yanaşmış ve Türk Akım Projesine Yunanistan’ı dahil etmiş durumda. Keza Çin emperyalizminin de Yunanistan liman işletmelerine yöneldiği biliniyor. Avrupalı emperyalistler, burunlarının dibinde Rus ve Çin emperyalizminin himayesinde bir Yunanistan’a razı olmayacaklardır. Syriza son sınırına dek zorlanacak ve emperyalist tahakküm sağlanacaktır.
Syriza’nın Troyka ile anlaşma politikası Yunan halkı tarafından “direniş” olarak algılanıyor fakat varacağı nokta, Angela Merkel’ın ifadesiyle Yunanistan’ı sömürecek olan “sancılık reformlar”dır. Yunanistan’ın kurtuluşu emperyalizmle yapılacak anlaşmalar, borç ertelemeleri, ekonominin emperyalistler tarafından kurtarılması vs. vs. değildir. Kurtuluş bağımsızlık ve sosyalizmdedir.