Devrimci olmak her şeyden önce kendinden, doğru olanı yapmak için vazgeçmek demektir. Bireysel kurtuluşun değil, kitlelerin, toplumun kurtuluşu için savaşmaktır devrimci olmak. Asıl önemli olan ise devrimci mücadele içerisinde örgütten kopmayıp kendinle ve sistemle olan savaşını sonuna kadar sürdürmektir. Kendi hayatımdan bazı örnekler vererek örgütlülüğün öneminden bahsetmek istiyorum.
Örgütlenmeden önce, yaklaşık 1 sene boyunca teorik kitaplar okuyarak, araştırmalar yaparak belli bir birikim elde ettim. 68 kuşağının önderlerinden tutalım da büyük ustalara kadar araştırdım, okudum. 68 kuşağının önderlerini tek tek incelediğimde yaptığı tahlillerle önder İbrahim Kaypakkaya’nın yolundan, onun yoldaşı olarak yürümeye karar verdim. Ve daha da yoğun araştırmalarımdan sonra Türkiye’de İbrahim Kaypakkaya’nın yolundan giden tek harekette örgütlenmeye karar verdim. Bu zaman kadar yapmış olduğum çalışmalar neticesinde edindiğim teorik birikimin pratikte karşılığının olmaması mevcut birikimin bir öneminin olmadığını öğrendim. Bu açıdan pratiğin ilk adımının örgütlenmek olduğunu kavradım.
İdeolojik olarak ne kadar örgütün ideolojisini, politikasını bilsem de örgüt kültüründen, örgüt bilincinden uzaktım. Bu ilk başlarda tabi biraz zorlanmama sebebiyet verdi. Örgüt kültürünü yeni yeni yavaş yavaş tanımaya, öğrenmeye başladım. Bu öğrenme de, aktif olarak pratiğin içine girmek, faaliyete yoğun olarak katılmak önemli bir noktada duruyor.
Pratik faaliyet içerisinde daha çok yer almalı ve örgüte olan sorumluluğumuzu yerine getirme çabası içerisinde olmalıyız. Bu durum bizim devrimci gelişimimiz açısından önemlidir. Bu gelişim süresinde bazen kısa zamanlarda dahi fazlasıyla yol kat edebiliriz.
Gelişme noktamızda en önemli hususlardan biri de birlikte faaliyet yürüttüğünüz alandaki yoldaşlarımızdır. Özellikle deneyimli yoldaşların pratik içerisinde yanındaki yoldaşlara öğrettikleri onları geliştirmede, örgüt içerisinde ilerletme de önemli bir noktada duruyor. Onların deneyimleri ile birlikte aktarımları gelişimimiz açısından, bu gelişimi hızlandırmak açısından değerlidir. Tabiî ki burada bizim kendi öğrendiklerimizi de diğer yeni yoldaşlara öğreterek onların gelişiminde yardımcı olma gibi mutlak bir görevimiz vardır. Her an, her dakika öğrenmeye açık olup, öğrendiklerimizi de yoldaşlarımızla paylaşmamız gerekmektedir.
Kişi geliştikçe, kendi gücünün farkına vardıkça daha çok sorumluluk almaya, daha fazla inisiyatifleşmeye başlıyor. Sorumluluk almak, inisiyatifleşmek görev bilincimizi artırarak örgüte bağlılığımızı sağlamlaştırır. Daha çok pratiğe girdikçe kendimize güvenimiz artar, bu da doğal olarak sorumluluk almayı, inisiyatifleşmeyi yanında getirir. Bir şeyi başardıkça kendimizi ondan daha iyisini yapmaya şartlandırmamız gerekir. Bir noktada çakılı kalan kişi eğer ileriye doğru gitmezse belli bir zaman sonra geriye doğru gitmesi kaçınılmaz olacaktır.
Her gelişme bazı süzgeçlerden de geçiyor. Yaşadığımız çelişkiler, yaşamamızda her daim karşımıza çıkabilmektedir. Bazı zamanlarda bireysel hareket etmek gibi, örgütten kopuk davranışlar da olabiliyor. Tabi ki bunda hayatımızda sürekli olarak karşımıza çıkan zaaflarımız, sistemin üzerimizdeki etkilerinin devamlı olarak bulunması vardır. Unutmamamız gerekir ki insanın bilincini şartlar oluşturur. Bu şartlar değişirken bizimde bilincimizde değişimler oluşabilir. Değişen şeyler içerisinde bizim yürüdüğümüz yolda engebeler, çukurlar da vardır. Bu tarz engebelerle karşılaşmamız, tökezlememiz normaldir önemli olan çelişkilerimizi yenme iradesini gösterebilmektir. Bazı bireysel yanlarımız zaman zaman ortaya çıkabiliyor. Bazen devrimci mücadeleden kopma noktasına bile geldiğimiz durumlar olabiliyor. Önemli olan bu durumlarda dahi örgüte bağlanmamız için çaba sarfetmemiz, çelişkilerimizi yoldaşlarımızla beraber aşabilme iradesi göstermemizdir.
Yaşadığımız sıkıntıları aşamamak, bizim üzerimizde içgüdüsel olarak tepkiselleşmeye de yol açabiliyor. Tepkiselleştiğimiz zamanlarda yanımızdaki yoldaşlarımızla olan ilişkilerimizde belli sıkıntılar ortaya çıkıyor. İçgüdüsel olarak sürekli bir savunma yapma halimiz doğuyor. Eleştirilere kendimizi kapatıyoruz ve sürekli savunmaya geçiyoruz. Bu yoldaşlarımızla olan ilişkilerimizi etkiliyor ve olumsuz bir etki yaratıyor.
Sürekli olarak değişimin içerisinde olduğumuz için bazı zamanlarda farklı yollara ve düşüncelere savrulabiliriz. Devrimci yolda bazen ileriye doğru adımlar attığımız kadar geriye doğru da düşebiliriz. Bunlar her daim olabilecek şeylerdir, önemli olan bu durumlarda bunları değiştirmektir ve sağlam bir devrimci irade koyabilmektir. Burada bunları yenmenin en büyük yolu yoldaşlarımızla ve kolektifle olan ilişkilerimizdedir. Biz ne kadar örgütlü bir şekilde hareket edersek, ne kadar yoldaşlarımızla daha fazla zaman geçirirsek küçük burjuva zaaflarımızdan çok daha kolay bir şekilde kurtulabilir, bunları yenebiliriz. Zora düştüğümüz durumlarda, yaşadığımız sıkıntılarda bunları yoldaşlarımıza açarak, onlarla beraber fikir yürüterek bu çelişkileri yenebilmeliyiz. Bireyselliğin önüne her zaman örgütlü yaşamı, örgüt bilincini çıkarmamız gerekiyor.
Birde burada diğer yoldaşlara da görev düşüyor, karşımızdaki yoldaşın bu tarz tepkisel, eleştiri kabul etmeyen hareketleri arttığında bizde aynı tepkiyle ve ya sert yöntemlerle karşılık vermemeliyiz. Böyle bir şey karşımızdaki yoldaşın örgütten daha da kopmasına yol açar. Bizim görevimiz, yoldaşımızın derdini, sıkıntısını, çelişkisini onunla konuşarak, bunları ortaya çıkararak birlikte çözmektir. Bizim önce kendimizden başlayarak insanları değişip dönüştürme gibi devrimci bir sorumluluğumuz vardır.
Örgüte ve devrime bağlılıkta örnek alacağımız en önemli şey şehitlerimizdir, şehitlerimizin hayatıdır. Çelişkilerimin yoğunlaştığı, örgütlü yaşamdan uzaklaştığım zamanlarda şehitlerimiz için yazılan kitapları okurum. Şehitlerimizin hayatı beni örgütlü mücadeleye, devrimci mücadeleye daha çok bağlıyor. Çünkü onların hayatlarından öğreneceğimiz çok şey var. Onların mücadelelerindeki kararlı duruşları, devrime, kitlelere, özgür geleceğe olan inançları kuşkusuz bizi de etkilemektedir. Bu etkiyle beraber mücadeleye de daha çok sarılmayı bilmeliyiz. Onlar bu yolda özgür bir gelecek için, devrim mücadelesinde şehit düştüler. Onların hayatlarından öğrenecek çok şeyimiz vardır. Devrim mücadelesini, şehitlerimizden aldığımız güç ile yukarılara taşımalıyız, mücadeleyi zafere kadar sürdürmeliyiz.
Bireyselliği yenmek için örgütlü mücadeleye daha çok bağlanmak, yaşadığımız sıkıntıları örgüte, yoldaşlara açarak çözüm üretmek gereklidir. Tavrımızı her daim örgütten yana kullanıp, kendimizi sistemin küçük burjuva zaaflarından arındırmalıyız. Kolektife ve örgüte olan bağlılığımızı, inancımızı hiçbir zaman kaybetmemeliyiz. (Bir Özgür gelecek Okuru)