İzmir: İzmir’de Yeşildere Caddesi ile Sahil Yolu’nu birbirine bağlayan Konak Tünelleri’nin açılışı, yarın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilecek.
Merkezi yönetimin yerel yönetime müdahalesinin son örnekleri arasında gösterilen tüneller Sit alanı üzerine yapılaması nedeniyle açılan karşı davaya rağmen devam ettirildi.
Uzunluğu bin 674 metre olan ve yerleşim alanlarının altından geçen tüp geçitlerin yapımına 2012 yılında başlanmıştı, bu çalışma toplamda 310 milyon liraya mal oldu.
Proje yapım aşamasında da tartışmalara neden oldu. Meslek odaları, tünellerin yapıldığı bölgenin kentsel, tarihi, arkeolojik, doğal Sit Alanı ve korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapıların bir arada bulunması nedeniyle projeye karşı dava açmıştı.
“Ben yaptım oldu mantığı”
Projeye karşı açılan dava sürecini takip eden TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Melih Yalçın, yapım sürecinde izlenen yolun yanlış olduğunu düşündüklerini söyledi. Yalçın, “Bu proje Büyükşehir Belediyesinin haberi dahi olmadan merkezi hükümet tarafından planlandı, yapımına başlandı. Biz bu nedenle bu projeye ‘gecekondu projesi’ dedik” şeklinde konuştu.
Kentlerde projelerin net ihtiyaçlardan kaynaklanması gerektiğini ve kentin master planları ile uyumlu olması gerektiğini kaydeden Yalçın şöyle dedi: “Ulaşımla ilgili böyle bir proje kentin ulaşım master planlarında tanımlanmalı, yapılacağı yerde her türlü bilimsel etütler yapılmalı. Tünelin geçtiği bölge Kentsel Sit, Tarihi Sit, 2. ve 3. Derece Arkeolojik Sit ile 2. Derece Doğal Sit Alanının ve korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapıların bir arada bulunduğu bir alandır. Böyle bir alanda tünelin yol açacağı tahribatın araştırılmasını bırakın; teknik etütler bile yapılmadı, ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla tünel çalışması başlatıldı.”
Yalçın, tünellerin kentin ulaşımına ne yarar getireceğini merakla beklediklerini kaydetti.
HDP İzmir Milletvekili Adayı Ertuğrul Kürkçü de, yarın açılışı yapılacak tünelin “merkezi yönetimin yerel yönetime müdahale etmesinin örneği” olduğunu söyledi.
Projenin yapım sürecinin yanlış olduğunu belirten Kürkçü, “Proje AKP’nin kentlere, tarihe, kültürel bellek ve birikime, demokrasiye bakış açısını sergilemesi açısından son derece önemli bir örnek” dedi.
Konak-Yeşildere arasındaki tünel çevresinin yerleşim yerleriyle dolu olduğunu hatırlatan Kürkçü, “Böyle bir projeye başlamadan önce kentte yaşayanların bilgisine başvurulması, görüşlerinin alınması gerek. Yani kentte yaşayanlar kullanacakları hizmet hakkında fikir belirtebilmeli. Ancak görüyoruz ki, kent yönetimi de dâhil kentliye hiçbir şey sorulmadan, hatta onlara rağmen yapılan bir iş var. Kent ulaşımına faydalı dahi olsa, biz kentlinin özgür idaresinin karşısında bu şekilde bir dayatmayı kabul etmiyoruz” dedi. Kürkçü, meslek odaları, tünelden zarar gören semt sakinlerinin tünelin neden olduğu zararlar konusunda davalar açtığını da hatırlattı.
HDP’nin yeni yaşam bildirgesinde yer alan özerklik tanımının bu tür projeler bakımından önemli olduğunu söyleyen Kürkçü şöyle devam etti: “Demokratik özerklik işte tam da burada devreye giriyor. Demokratik özerklikte, yerinden yönetimde, yerellerin güçlendirilmesinde söz konusu ettiğimiz budur. Biz bu tür yatırımlara kentlinin karar vermesinden yanayız” dedi.
Kent halkı ile ilgili meslek odaları ve üniversitelerin güçlendirilmiş yerel yönetimlerle projeyi tartışması gerektiğini kaydeden HDP İzmir milletvekili adayı Kürkçü, “Sonuca böyle ulaşılmalı. Kentte yaşayanlar, yaşadıkları kent hakkında söz sahibi olmalı” şeklinde konuştu.
Baskıcı merkezi yönetime karşı yerel özerkliği bu nedenle savunduklarını kaydeden Kürkçü, şöyle dedi: “Bunu Türkiye’nin her tarafı için istiyoruz. İzmir için, İstanbul için, Diyarbakır için, Konya için. Yani demokratik özerklik yeni bir devlet arayışı değil, yerellerin kendi kaynaklarını kullanarak ve merkezin desteği ile kendisini yönetmesidir, yerinden, yerelden yönetimdir. Demokratik özerklik, Türkiye’nin demokratikleşmesinde, toplumsal barışın gerçekleşmesinde, halkların özgür ve gönüllü birliğinde önemli bir rol oynayacaktır diyoruz.”