Makaleler

İştebrak’ı tanıklarından dinlemek

Katliamın tarifini yapmak kadar zor ne vardır. Ya da kaçımız bir katliamı yeteri kadar tarif edebilir. Evet katliam kelimesi kelime itibari ile vahşeti tarifler ancak bu vahşetin psikoloji nasıl tanımlanır. Yıllardır Ortadoğu’da durulmak bilmeyen bir katliam gerçekleşmektedir. Mezhepçiliğin tırmandırılması ve bu sayede emperyalist politikaların bölgesel entegrasyonu sağlanmaya çalışılmaktadır. Türk devletinin ABD ile imzaladığı ve resmi iştirakinde Suudi arabistan’ın bulunduğu ancak gayr-ı resmi olarak İsrail , Ürdün ve Katar’ında dahil olduğu eğit-donat-(Katlet) politikası ile suriye’de cihatçı çeteler tırmandırılmaya çalışılıyor. Kendi çıkar ve imtiyazları doğrultusunda ayrılık geçiren ve Suriye’de bu nedenle ciddi kırılmalar yaşayan tekfirci çeteler bahsini ettiğimiz ülkelerin protokolü ile tekrar birleştirildi. Bu birleşmenin sonucu mu ne? Hepimizin bildiği üzer yine katliam yine katliam…

25 Nisan günü Hatay’ın yanı başındaki Cisr eş-Şuğur kentini ele geçiren el-Kaide’ye bağlı Nusra ve Çeçen-Kafkas çeteleri  kentin 3 km güneyindeki İştebrak köyüne girmiş ve katliam gerçekleştirmişti. Hamza’nın “Enæ Alevi”( ben aleviyim) sözleri ile akıllarımıza kazınan katliam hala tazeliğini korumaktadır.

Eğit-Donat( Katlet) programı çerçevesinde Ürdün’de eğitilenler Suriye güneyine, Türkiye’de eğitilenler ise Suriye kuzeyine(İdlip’i de kapsıyor) El-Kaide’nin emrine veriliyor. İştebrak’ta katledilenlerin yanı sıra toplumsal sosyal ve pedagojik bir psikolojiyi akıllarına işleyen ve kaçarak yaşama şansını kazanan yüzlerce köylü bulunuyor. “Allah-u Akbar” sloganları ile bölgeyi adeta cehenneme çeviren tekfircilerin kaçan köylüleri rastgele kurşun ve füze yağmuruna tuttuğu bu çetelerin yayımladıkları videolarda görülüyor.

İştebrak’ta yaşanan katliamın ardından tepelere kaçarak kurtulan alevi köylüler birçok haber kanalına çıkarak konuşan yüzlerce köylü yaşadıklarını anlattı. Köylüler yaşadıkları katliamın diğer katliamlardan farksız olmadığüını belirtiyorlar “İştebraklılara  yönelik saldırının, Şengal’den Kobanê’den hiçbir farkı yok.  İştebrak’ta IŞİD yerine Nusra ve Çeçenler vardı. Ezidilerin yerinde de Aleviler.”

İştebrak Halkı Sözcüsü Samer Hadira uluslararası toplumu ve insan hakları örgütlerini, katliamı ve izlerini görmeleri amacıyla köye davet ediyor. Samer Hadira bu katliamda ailesinden kayıplar vermiş. İştebrak katliamında hayatını kaybedenler için kurulan taziye çadırında başsağlığı dileklerini de kabul eden İştebrak halkı sözcüsü Hadira, şunları söylüyor. “Uluslararası toplum ve örgütleri, İştebrak’ta yaşanan vahşi katliamı gözlemlemeleri amacıyla köye davet ediyoruz. Muhalif grupları ilgilendiren herhangi bir olayda bütün örgütleri ve medya araçları ile oraya yoğunlaşan uluslararası bir toplum var. İştebrak’ta yaşanan, kadın ve çocukların katledildiği hakiki katliamı görmeye davet ediyoruz. Şu ana kadar bu katliamla ilgili herhangi bir insan hakları örgütünün bir şey yaptığını görmedik.

İştebrakın tanıklarından yaşlı bir teyze yaşananları şu şekilde tarif ediyor. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. İnsanlar sabah 7 sularında panik halinde kaçışıyorlardı. Traktörler ve arabalarla kaçmaya çalışıyorlardı. Bizim ev köyün merkezinde değil köy civarında. Biz de çıktık üzerimizde ne varsa panik halinde kaçmaya başladık. Üzerlerimize ateş açarlarken ağlıyor ve çığlık atıyorduk. Vurulan bir adamı taşıyamadılar, yol kenarına bıraktılar. Ölen insanlar öylece bırakılıyordu. Bir süre sonra bir araca binebildik. Köyden çıkan son araçtaydık. Araç içinde giderken işte kızım sırtından ve ellerinden vuruldu. Aracın içinde birbirimizin üstüne çöktük. Birçok insan bu şekilde öldü.”

Bir başka tanık ise şunları ifade ediyorBen televizyonlarda bile yolda yaşadıklarımıza benzer bir sahne görmedim. Köyden kaçarken üzerimize yağmur gibi ateş açıyor ve roket atıyorlardı. Araçlara binmeden önce açılan ateş sonucu elimizin altında ölenler oldu. Öylece bıraktık. Yolda ceset kümeleri vardı. Araca bindik. Tepelerden vurmaya devam ettiler. Konvoydan çıkan, konvoyu takip edemeyen ve vurulan araçlar oldu. Akıbetleri nedir bilmiyoruz. Ailelerden tamamen katledilenler var. Komşularımızdan el-Nasır Fahro ve ailesi ile el-Hassan, eşi ve çocukları tamamen katledildi”

İdlib’den kaçanlar arasında kentin çok küçük bir bölümünü oluşturan Hıristiyanlar da bulunuyor. Hristiyanlar Lazkiye’ye kaçmış. Rum Ortodoks Kilisesine sığınan Hıristiyanlar şunları ifade ediyor. “Kaçarken keskin nişancılar tarafından hedef alındık. Cisr eş-Şuğur’un çok küçük bir bölümünü oluşturuyoruz. Bir yerden başka bir yere göç etmeye devam ediyoruz. Katliam sırasında çok hızlı bir şekilde kaçtık. Kendimizin ve çocuklarımızın hayatını kurtardık. Saldırı sırasında papaz Papaz İbrahim Farah’ın kaçırıldı.”

Bölgede olan ve yakın bir mesafeye gizlenerek yaşananları anlatan bir köylü şu ifadeleri zorlukla sarf ediyor. “Sabah ansızın ‘Allah-u Akbar’ sesleri ile uyandım. Pencereden baktığımda herkesin kaçıştığını gördüm. Ben ve ailem üzerimizde ne varsa değiştirmeden kaçmaya başladık. Ailemin köy çıkışında bulunan mahzene sığınmasını sağladım. Ben kaçamadım. Hemen köyümüzün içinde bulunan üstü sacla örtülü lağıma saklandım. Yaşananları araladığım bir delikten izledim. Köyümüze gelenlerin dışarılardan geldiği çok netti.  Onları dillerinden anladım. İçlerinde Afgan, Suudi, Mısırlı Libyalı, Türkiyeli ve Çeçen teröristler vardı. Başlarında da bir şeyhleri vardı. ‘Alah-u Abar’ diye bağırarak teröristleri katliam gerçekleştirmesi için teşvik ediyordu. Birçoğunun elinde kılıçlar vardı. Özellikle yaşlı kadınların karınlarını deşiyorlardı. Bebekleri de kılıçlıyorlardı. İki gruptan oluşuyordu. Birinci grup yakaladıklarını öldürüyor, ikinci grup ise kaçanların üstüne roket ve silahlarla ateş ediyorlardı. Hiç durmadan ‘Allah-u Akbar’ diye bağırıyorlardı. Ve sürekli ‘İslam emirliğinde sizlere yer yok’ bağırıyorlardı. Bunların Allah’la Müslümanlıkta bir alakası yok. Bunar İslamiyet’e uzaktır. Müslümanlıkta böylesi bir katliam yok. Yakalananların hiçbiri ellerinden kurtulamadı. Sadece insanlar değil ağaçlar hayvanlarda kurtulamadı. Her şeyi yok ettiler. Ateş ettiler. Hamile bir kadını köy meydanına getirip karnını deştiler ve bebeğini çıkardılar. Bebeğini de kılıcın uzuna taktılar.”

Bu yazıda: el- Menar televizyonundan yararlanılmıştır

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu