Almanya’da uzun zamandır kriz içinde olan mevcut hükümet 6 Kasım’da başbakan Olaf Scholz’un (SPD) maliye bakanı Christian Lindner’i (FDP) görevden almasıyla birlikte dağıldı.
Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller Partisi ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan hükümet birçok noktada sorunlar yaşıyordu. Bu sorunlar, işçilere, emekçilere, göçmenlere, kısaca ezilen halklara yönelik saldırıların, kısıtlamaların yoğunlaşacağı, tekellere yeniden mali desteklerin planlanması girişiminden kaynaklanmaktadır.
Hükümet başbakanı O. Scholz’un Kasım başında Almanya Sanayi Üreticileri Birliği başkanı ve çeşitli tekellerin temsilcileriyle yaptığı toplantıda birçok konuda talepler üzerinde tartışmaların olduğu basına yansımıştı. Bundan hemen sonra 6 Kasım’da maliye bakanının görevinden azledilmesi krizi derinleştirdi. Görünen o ki yapılan toplantıda bu konu özgülünde taraflar arasında ortak bir mutabakat ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Mevcut hükümetin krizi yönetmede yetersiz kaldığını görmekteyiz. Uluslararası alanda tekellerin rekabet edebilmesi için belirli sübvansiyonların sağlanması gerekiyordu. Özellikle de tekellerin üretim maliyetini düşürmesi için, işçi ücretlerinin düşürülmesi ya da sabitleştirilmesi, çalışma saatlerinin esnekleştirilmesi, toplu sözleşmelerde değişikliklere gidilmesi, tekellerin enerji ücretlerinin düşürülmesi, alım gücünün yükseltilmesi için elektrikli arabalara verilen sübvansiyonların tekrar verilmesi gibi konularda mevcut hükümet adım atması gerekiyordu, bunu yapamadı. Tüm bu konularda 2025 yılı mali bütçesi oluşturulurken pratik kararların alınması gerekiyordu ve koalisyon ortaklarının bu noktalarda hem fikir olmamaları, yönetim krizini de derinleştirdi.
Aynı zamanda uluslararası gelişmeler ve emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkilerin derinleşmesi de önemli bir etkendir. Ortadoğu’da İsrail’in emperyalistlerin desteğini alarak sınırları yeniden çizme iddiasıyla geliştirdiği saldırganlık; Rusya’nın Ukrayna işgali ve Ukrayna’nın emperyalistlerin her türlü desteğine rağmen bu savaşı daha fazla yürütmedeki yeteneğini kaybetmesi ve Asya pasifikte Çin’e karşı yeni bir cephe arayışının yoğunlaşmasında Almanya’nın güçlü bir hükümetle süreçte yer alması ihtiyacı da, hükümetin dağılmasında önemli bir etkendir.
Maliye bakanının görevden alınmasının ABD’deki seçimlerle aynı güne denk gelmesi çok da tesadüfü olmasa gerek. Çünkü Almanya birçok açıktan demokratların adayını desteklemiştir. Trump’ın seçilmesi geçmişte kendi aralarında var olan çelişkileri daha da derinleştireceğinden buna karşı daha güçlü bir hükümetin oluşturulması gerekiyordu.
Süreç Nasıl İşleyecek?
Meclisin dağılmasıyla birlikte Başbakan Scholz, CDU-CSU başkanlarıyla görüşmeler yaparak, sürecin ‘daha fazla’ zarar görmeden atlatılması konusunda ortak bir düşünce birliğine vardıktan sonra yeni seçim tarihi açıklandı. Buna göre, 16 Aralık’ta mecliste güven oylaması yapılacak ve ardından 23 Şubat’ta erken genel seçimlere gidilecektir.
Yeni seçim sürecine hazırlanırken, güncel olarak burjuva partiler içinde kamuoyu araştırmalarına göre faşist AfD’nin oylarını en çok yükselten partidir. Yapılan istatistiklere göre; CDU-CSU yüzde 33, AfD yüzde 19, SPD yüzde 15, Yeşiller yüzde 12, FDP yüzde 5, BSW yüzde 7, Die Linke yüzde 3.
AfD’nin ikinci parti olması, mevcut siyasi atmosferde pekte şaşırtıcı değil.
Saldırganlığı Yönetecek Hükümet Oluşturulacaktır
Avrupa ülkelerinde seçimler yeni gerçekleştirildi ve tümünde de ırkçı ve faşist partiler oy oranını en çok yükseltenler oldu. Bu partilerin birçoğu şu an hükümeti oluşturan koalisyonlarda yer almaktadır. Burjuvazi dışa yönelik saldırganlığı geliştirmek için bölgesel savaşları geliştirirken, içeride de ırkçılığı, milliyetçiliği ve militarizmi geliştirmektedir.
Bunun için ülke bütçelerinin önemli bir oranını silah sanayisine ve askeri giderlere ayırmaktadırlar. Almanya’da da geçtiğimiz yıllarda silah sanayisine ve askeri harcamalara büyük rakamlarda bütçeden pay verildi. Aynı şekilde yeniden zorunlu askerliğin yasallaştırılması için tartışmalar sürerken, okullarda gençler içinde askere gitmeleri için yoğun propagandalar yapılmaktadır. Almanya Savunma Bakanı Pistorios, birkaç ay önce yaptığı bir açıklama da “Almanya 2029 yılında yeni bir dünya savaşına hazır hale gelmelidir” belirlemesinde bulundu. Bunun içinde birçok konuda yeni yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Ayrıca, başta otomotiv sanayi ve onların tedarikçisi şirketler yeniden yapılanmaya gitmektedirler. Endüstri 4.0, yani 4. sanayi devrimi sürecine uygun olarak; üretimin daha merkezileşmesi, çalışma süreçlerin daha esnek olması, üretim alanlarında yapay zekadan kaynaklı işçi gücüne daha az duyulacak ihtiyaçtan dolayı, birçok işletmede işten çıkartmalar yoğunlaşacaktır. Almanya sanayi üreticileri birliğinin yaptığı araştırmaya göre önümüzdeki 10 yıl içinde yaklaşık 300 bin işçinin işinde olması söz konusu olacaktır.
Bir diğer etki de uluslararası pazarda rekabetin giderek kızışmasıdır. Özellikle otomotiv sanayisinde, Çin’de üretilen araçların daha ucuza pazara sürülmesinden dolayı rekabet için yeni adımların atılması gerekiyor.
Bu yönelimlerini hayata geçirmek için ilk saldırdıkları işçilerin toplu sözleşmeden doğan haklarıydı. Almanya’nın en büyük otomobil üreticisi Volkswagen(VW), toplu sözleşmeye göre 2029 yılına kadar iş yeri garantisi olmasına rağmen, bu sözleşmeyi bu yılın sonuna kadar sonlandıracağını ve 3 tane üretim alanının kapatacağını açıkladı. Fabrikaların kapatılması sonucu on binlerce işçi işinden olacaktır.
Gene Almanya’nın en büyük demir çelik üreticisi Thyssen Krupp Stahl, yaptığı açıklamada üretimi düşüreceğini açıkladı. Üretimin düşürülmesi demek, binlerce işçinin işten çıkartılacağı anlamına gelmektedir. Aynı şekilde otomotiv yan sanayisinde birçok şirket gelecek yıllarda binlerce işçiyi işten çıkartacağını açıkladı.
Bunlarla birlikte göçmenler, özelde de göçmen mülteciler üzerinden ırkçılık ve milliyetçilik hat safhaya çıkartılmaktadır. Mültecilerin geldikleri ülkelere geri sürülmesi için yeni kararlar alınmaktadır. Başta mülteciler olmak üzere, sosyal yardıma muhtaç olanlara verilen mali yardımlar gelecek dönem daha da kısıtlanmak istenmektedir.
Tüm bu sayılanlardan dolayı gelecek dönem, burjuvazinin çıkarlarını daha iyi temsil edecek ‘güçlü’ bir koalisyona ihtiyaç duyulmaktadır. Bu koalisyon savaş hükümeti gibi çalışacak ve gerekli tüm yasal değişiklikleri hayata geçirecek güçte olması istenmektedir. Alman burjuvazisi, dışa yönelik saldırganlığı, içe yönelik de baskıları uygulayacak bir hükümete ihtiyaç duymaktadır. Yaşanan kriz ve gelişmeler bu pratiğin hazırlık sürecidir.