İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, 823. hafta eylemini Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirerek, gözaltında kaybedilen Abdullatif Yağızay’ın akıbetini sordu. 1995 yılında Nusaybin’de gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Yağızay’ın kayboluşuna ilişkin sorular, bu haftaki eylemin ana gündemini oluşturdu.
İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Ömer Saman, açıklamasında geçmişle yüzleşme ve onarıcı adaletin önemine vurgu yaptı. Saman, 15 Kasım 1937’de idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının hukuksuzca öldürülmesinin ardından, Kürtlerin yaşadığı tüm katliamların dönemin siyasal iktidarlarının çıkarları doğrultusunda araçsallaştırıldığını belirterek, “Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması ve itibarlarının iade edilmesi talebimizi bir kez daha tekrarlıyoruz” dedi.
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Yöneticisi Ali İhsan Demirtaş, 18 Kasım 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Abdullatif Yağızay’ın hikayesini paylaştı. Demirtaş, Yağızay’ın Nusaybin’in Akarsu Beldesi’ne bağlı Kurke Köyü’nde yaşayan ve 1995 yazında ilçe merkezine göç eden bir çiftçi olduğunu belirtti. 18 Kasım’da komşusu için çalışırken, sivil giyimli polisler tarafından gözaltına alındığını, ancak ailesinin önce Nusaybin Emniyet Müdürlüğü’ne yaptığı başvurularda, gözaltının reddedildiğini aktardı. Ailenin ısrarı üzerine, Yağızay’ın Mardin İl Jandarma Komutanlığı’na götürüldüğü bilgisi verildi. Ancak savcılığa başvuru yapan aileye, Yağızay’ın üç gün sonra serbest bırakıldığı bildirildi ve olayla ilgili hiçbir soruşturma açılmadı.
Demirtaş, 26 yıldır kaybolan Yağızay’ın akıbetinin açığa çıkartılmasına yönelik etkin bir soruşturma yürütülmediğini vurguladı. Abdullatif Yağızay’ın kaybolduğu dönemde, İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı, Teoman Koman’ın Jandarma Genel Komutanı, Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı ve Tansu Çiller’in Başbakan olduğu dönemin hükümetinin görevde olduğu belirtildi.
Eylem, kayıp yakınlarının ve hak savunucularının taşıdığı fotoğraflarla ve oturma eylemiyle son buldu.