“İnsan Hakları Derneği 38 yaşında. İyi ki İHD var, geçmişten geleceğe insan hakları, demokrasi ve barış mücadelemiz sürüyor!” yazılı pankartın açıldığı eylemde, “Failler belli kayıplar nerede”, “Anadilde eğitim haktır”, “İnsan haklarıyla insandır”, “Mülteci hakları insan hakkıdır”, “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” dövizleri taşındı.
İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri tarafından okunan basın açıklamasında, İHD’nin 17 Temmuz 1986 tarihinde aralarında tutsak yakınları, aydınlar, gazeteciler, avukatlar, doktorların da bulunduğu 98 insan hakları savunucusu tarafından kurulduğu, kuruluşundan bu yana 23 İHD üye ve yöneticisinin faili meçhul cinayetlerle katledildiğine dikkat çekildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
İnsan Hakları Derneği, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları sorunu olduğunu ifade etmekte ve bu sorunun giderilmesine katkı sunmak için mücadelesini ısrarla, inatla ve umutla sürdürmektedir. İHD’nin bu mücadelesi Türkiye’de insan hakları bilinci ve kültürünün oluşmasına önemli katkılar sunmuş ve sunmaya devam etmektedir. Bu nedenle diyoruz ki, iyi ki İHD var.
Ne yazık ki, Türkiye’nin insan hakları karnesi halen ihlallerle dolu. Bu husustaki önerilerimizi ana başlıkları ile her yıl güncelleyerek tekrarlamaktayız. Bu nedenle, insan hakları, demokrasi ve barış mücadelesini kesintisiz olarak yürüttüğümüz 38.yılda da önemli bazı tavsiyelerde ve taleplerde bulunmak istiyoruz.
Türkiye’nin en önemli demokrasi ve insan hakları sorunlarının başında Kürt meselesinin çözümü gelmektedir.Kürt meselesinin çözümü konusunda devlet ve siyasal iktidar halen güvenlikçi politikalarda, ret ve inkâr siyasetinde ısrar etmektedir. Bu politikalarda ısrar bir yandan demokrasi ve insan hakları ortamının kötüleşmesine ve toplumsal barışın yara almasına neden olurken; öte yandan da Türkiye’nin ekonomisinde derin tahribatlara yol açmaktadır. Çatışma ve savaş alanlarında ne yazık ki; ağır yaşam hakkı ihlalleri artarak devam etmektedir. Seçilmiş Kürt belediye eş başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması politikası devam ettirilmektedir. Türkiye’nin, Kürt meselesini kabulü ile yeni bir barış sürecine ihtiyacı bulunmaktadır.
Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekmektedir.İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri olan Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması, yayın kuruluşları üzerindeki RTÜK baskı ve sansürünün sona erdirilmesi, muhalif basın-yayın kuruluşları üzerindeki yargı baskısının ortadan kaldırılması, sosyal medyayı sürekli susturma girişimlerinden vazgeçilmesi elzemdir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü sağlanmadan demokrasiye giden yolun açılması olası gözükmemektedir.
Son dönemde örgütlenme, toplantı ve gösteri haklarına ilişkin yasaklamalar ve bu haklarını kullanmak isteyenlere yönelik ihlallerde maalesef artış devam etmektedir. Bu ihlaller kamu emekçilerinin ekonomik ve mesleki hakları ile ilgili gerçekleştirdikleri eylem ve etkinliklerinde, işini geri isteyen kamu emekçilerinin eylemlerinde, işinden edilen işçilerin hak arama eylemlerinde, kadınların eylemlerinde, muhalif siyasi partilerin düzenlediği eylem ve etkinliklerde, Cumartesi Annelerinin eylemliliklerinde, tutuklanan gazetecilerle dayanışma eylemlerinde daha belirgin olarak görülmüştür. Ayrıca, LGBTİ+ bireylerin varoluşlarına yönelik söylemler, örgütlenme ve gösteri hakkına yönelik baskı politikaları ve uygulamaları da iktidar zihniyetinin yansıması olarak devam etmektedir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin önemi kendisini bağımsız ve tarafsız yargıda gösterir. Hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması olmadan adaletin yerini bulması mümkün değildir. İHD hukukun üstünlüğü, yargının tarafsız ve bağımsız olmasını insan hakları mücadelesinin önemli bir parçası olarak görmektedir. Üzülerek belirtiriz ki Türkiye’de yargı siyasal iktidarının tekelindedir. Yargı organlarının giderek uluslararası sözleşme ve protokollerde düzenlenen standartlardan uzaklaştığı, anayasa 90. Maddeye aykırı kararlar ürettiği, AİHM ve AYM karar ve içtihatlarına aykırı kararlar aldığı (örneğin; Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Can Atalay kararları) oldukça vahim bir durum yaşanmaktadır. Öyle ki, Türkiye’nin her yerinde insanlar Adalet Nöbetleri ile adalet aramaktadırlar. Şenyaşar Ailesinin “Adalet Nöbetleri”, Kayyım atamalarına karşı başlatılan “İrade Gaspına Hayır” nöbetleri, Cumartesi Annelerinin “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemleri, Barış Annelerinin “Tecrit ve İzolasyonun” kaldırılmasına yönelik tuttukları nöbetler ile İHD ‘nin 2022 yılından beri her ay kesintisiz sürdürdüğü “Barış Nöbetleri” örnek verilebilir.
Türkiye’de insan hakları bilinci ve kültürünün gelişmesine oldukça önemli katkıları olan İHD’nin ve insan hakları savunucularının insan haklarını savunma hakkı kabul edilmelidir. İnsan hakları savunucuları üzerindeki yargı yolu ile baskı politikasına son verilmelidir. İçişleri bakanlığının dernekler üzerindeki faaliyet denetimine son verilmeli, dernekler kanunu değişikliği ile kişilerin fişlenmesi yönündeki askeri darbe dönemi uygulamalarından vazgeçilmeli, terörün finansmanını önlenmesi adı altında dernek ve vakıfların faaliyetlerinin kısıtlanıp tam denetim altına alınması ve kolayca kayyım atanması uygulamalarına son verilmelidir.
İnsan hakları savunucularının İHD çatısı altındaki 38 yıllık mücadelesi insan onuruna dayanan özgürlük, eşitlik, adalet ve barış talebi ile artarak devam edecek ve Türkiye’nin insan haklarına dayalı demokratik bir rejime kavuşması mücadelesi ısrarla sürdürülecektir.
İHD’nin kuruluşunun 38. Yılında ısrarla insan hak ve özgürlüklerini savunmaya devam ediyoruz.”
Eren Keskin: İyi ki İHD Var
Gülseren Yoleri’nin konuşmasının ardından İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin söz aldı.
“İnsan Hakları Derneği, bir grup cesur ve aydın tarafından kurulmuştu. O dönem askeri bir anayasa yapılmıştı ve kendilerinin sivil olduğunu söyleyen kişiler o anayasayı değiştiremediği gibi daha da militar yaklaşımlarla bugün davranmaya devam ediyor. O nedenle insan hakları savunucularının işi gerçekten çok zor. Coğrafyamızda savaş süreçlerini yaşıyoruz. Bu savaşlar nedeniyle insanlar kendi coğrafyalarını terk etmek zorunda kalıyor. Maalesef ki ırkçılık geliştirilmeye çalışılıyor. Maalesef bir dönem mağduriyet yaşayıp İHD’ye başvuranlar bugün İHD’ye karşı duruyorlar. O nedenle ben de iyi ki İHD var diyorum.”
Ümit Efe: İHD Bir Kararlılığın Devamıdır!
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe de İHD’nin 38. yaşını kutlayarak şunları söyledi:
“38. Yaşımız kutlu olsun. 38 yıl boyunca işkencehanelerden, darağaçlarından geçildi, sokaklarda yerlerde sürüklenenler, kaçırılıp öldürülenler, kemikleri tesadüfen bulunanlar oldu ama insan hakları savunucuları, demokrasi ve özgürlüğün, insan haklarına dayalı bir geleceğin oluşması için ısrarla mücadele etti. Bu alanda başlayan mücadeleyi sahiplenen insanlar, bu dernek, bir kararlılığın devamıdır. İnsan hakları konusunda geçmişteki o kötü koşulların aynısını bugün yaşıyoruz. Mücadele kararlılığımızı tekrarlarken, ‘İyi ki İHD var’ diye yeniden cümlelerimizi kurarken İHD’ye ihtiyaç duyulmayacak bir dönem için kararlılığımızı herkesle paylaşıyoruz.