Güncel

BMG’den tecrite karşı “Ayağa Kalk” paneli

Birleşik Mücadele Güçleri, 'Ayağa Kalk' kampanyası kapsamında hapishanelerdeki tecrit ve hak gaspları ve mücadeleye ilişkin panel gerçekleştirdi.

Birleşik Mücadele Güçleri’nin (BMG) ‘Ayağa Kalk’ kampanyası kapsamında “Tecride ve hapishanelerdeki hak gasplarına karşı mücadeleyi tartışıyoruz. Ayağa Kalk!” şiarıyla düzenlediği panel DEM Parti Bahçelievler İlçe Binası’nda gerçekleşti.

Panelede BMG adına Kerem Bükre, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) adına Mizgin Argış, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) adına Mehmet Acettin konuştu.

Panelin BMG’nin “Ayağa Kalk” kampanyasının “Tecride karşı ayağa kalktı” adımı yapıldığı vurgulanarak panelistlerin konuşmalarına geçildi.

Panel ilk olarak,  TDİ adına Mehmet Acettin’in sözü ile başladı.

Acettin, tecridin ayrıştırma politikası olduğunu dile getirerek, “Tecrit sadece hapishanede değil, toplumda da uygulanıyor. Emperyalist-kapitalist sistemin tecridi altındayız. Birde bunu Hapishaneler açısından düşünün, çok ağır şekilde devam ediyor” dedi.

Acettin, tecrit politikasının çok uzun zamandır devam ettiğini, 12 Eylül ile biraz daha kurumsallaşmanın yaşandığını dile getirerek, “Hapishanelerin dinamik bir durumdaydı ve devlet fizik koşullar oluştukça F Tipi uygulanmaya başlandı ve sonrasında değişik tipte hapishaneler yapıldı. 12 Eylül politikasının esas politikasının yalnızlastırma, aileden uzaklaştırma, izolasyonundur. Şimdiler ise görünüşünün para yatırması gözaltı ve tutuklama gerekçesi yapılmaktadır” sözleriyle son dönemde bir çok kişinin “teröre finansman sağlama” iddiası ile gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına dikkat çekti.

Fabrikalarda işçiler; köylüler ayaklanıyordu. Devletin kurtuluşu darbeydi. 12 Eylül darbesi faşizmi kurumsal harekete geçirdi, 90’larda ayaklarını ördü, 2000’lerde cezaevleri saldırıları oldu. 96’dan sonraki süreçte kazanım oldu ama geçici oldu tutsaklar açısından. Fiziki koşulların hazır olmaması anlamını taşıyordu. Çünkü o zaman daha önce bildiğimiz gibi klasik hapishaneler vardı; birlikte kalmak vardı” dedi.

Acettin, son dönemde Hapishanelerdeki artan, derinleşen hak gasplarına değinerek, S ve Y tipinin tecridin yeni bir boyutu olarak devreye girdiğini dile getirerek, bunun kırmanın yolunun tutsağın okumaktan ve iletişim kurmaktan vazgeçmemesinden geçtiğini vurguladı.
Acettin, İmralı tecridinin ülke sathına uygulanmak istediğini vurguladı.

ÖHD adına Av.Mizgin Argış sunumu Kürtçe yaptı. Avukat Mizgin Argış yaklaşık üç yıldır Abdullah Öcalan’dan haber alınamadığına dikkat çekerek İmralı’da mutlak bir iletişimsizlik hali olduğunu söyledi.

CPT’nin İmralı adasından yaptığı ziyaret sonrası raporunu yayınlamamasını eleştiren Argış, “ CPT İmralı adasına yaptığı ziyaretin üzerinden iki yıl geçti. Bu konuda başta hukukçular olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu başvuruda bulundu. Amed‘te 1330 avukat başta olmak demokratik güçlerin başvuruları oldu ama buna rağmen CPT sessizliğini koruyor. Tecritti tartışırken sadece İmralı ve cezaevleriyle sınırlı tutmayız. Cezaevlerindeki tecrit politikası tüm topluma sirayet etmiş durunda. Giderek derinleşen tecrit politikaları toplumda normalleştirilmek isteniyor. İmralı’ya yapılan tüm başvurular Bursa Cumhuriyet Başsavcılı tarafından disiplin cezalarıyla engelleniyor. Tecrit politikaları son bir yıldır hiçbir gerekçe gösterilmeden hukuksuza uygulanmaya devam ediyor ” diye konuştu.

Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit politikasını protesto etmek amacıyla 27 Kasım’da Türkiye ve Kürdistan Cezaevleri’nde başlayan açlık grevlerine dikkat çeken Argış, “Cezaevlerinde başlayan açlık grevleri 15 Şubat’ta kadar dönüşümlü devam edeceklerini söylemişlerdir. Ama talepleri karşılanmadığı durumda süren nereye evirileceğini bilmiyoruz. Biz hukukçular olarak bunu uzamasından endişeliyiz. Cezaevi yönetiminin açılık grevlerinde olan kişilere yönelik disiplin cezalarıyla karşı karşıya bırakılmak ve tahliyelerinin bu şekilde engellenmesi tehlikesi var. Özellikle Cezaevi Gözlem Kurulu dediğimiz kurulun cezaevlerinde siyasi tutsakların tahliyelerini engellemek için siyasi tutsaklara ajanlık dayatması ve disiplin cezalarıyla tahliyeleri engelleniyor” ifadelerini kullandı.

Argış, dört yıldır Abdullah Öcalan ile iletişimin olmadığını, başvuran her avukata ve aileden doğru başvuran herkese  bin türlü bahanelerle görüş yaptirilamadığı dile getirdi.

Argış, başlayan grevlerinin ve adalet nöbetlerinin bu tecridi kırmaya dönük olduğunu vurguladı.

“İçerdeki eylemlerin başarısı dışarının harekete geçmesinden geçer”

Panelde son olarak BMG adına Kerem Bükre  söz aldı. Bükre, tecridin yeni olmadığı, dönem dönem ağırlaştırıldığı, ekonomik krizin ve sınıf mücadelenin gerilediği dönemlerde çok daha fazla ağırlaştırdığı bu şekilde cezaevlerinin teslim alınmak istendiğini dile getirdi.
Seksenli yıllarda her alanda artan gelişen anti-faşist mücadeleyi geriletmek için darbe yapıldığın, ardından Eskişehir tabutluklarını devreye girdiğini 2000 yıllarda F Tipi Hapishanelerin devreye girdiğini dile getirdi. Bükre, günümüzde ise, mutlak bir tecridin uygulandığını vurguladı,

PKK lideri Abdullah Öcalan’dan yaklaşık 3 yıldır haber alınamadığını, devrimci tutsakların hapishanelerde sayısız ihlale uğradığını kaydeden Bükre, “Her türlü baskıya, zulme karşı ayakta kalan, ona karşı mücadele eden bir cezaevi geleneğimiz var. Ama soruna tutsakların sorunu, tutsaklar direniyor teslim olmuyor diye bakmamak lazım. Geldiğimiz süreç de daha ağır bir süreçle karşı karşıyayız. BMG’nin başlattığı ‘ayağa kalk’ kampanyasına da buradan bakmak lazım” dedi.

Bükre, “İçerde devam eden açlık grevlerinin dışarda destek olamadığı sürece başarıya ulaşamaz”, diyerek, BMG’nin “Ayağa Kalk” çalışmasının  dışardaki tecridin kırılması için çalıştıklarını dile getirerek sözlerine son verdi.

Panel soru cevap bölümü ile sonlandırıldı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu