Şilan babasının elini hiç bırakmak istemiyordu. İlk defa evinden, anne ve babasından ayrılacaktı. Okul yolunda babasının eline daha da sıkı tuttu. Babası da Şilan’dan ayrılmak istemiyordu. Şimdiye kadar Şilan’ın bir dediğini iki etmemişlerdi. Ama Şilan’ın geleceğini düşünerek hiç istemedikleri halde anadilde eğitim verilmeyen okula kaydetmişlerdi.
Babası 6 yaşındaki Şilan’a baktı ve dedi ki, “Öğretmenini iyi dinle ne derse onu yap. Soru sorarsa, herkesten önce sen cevap vermeye çalış tamam mı? Şilan, sen dediklerimi yaparsın öyle değil mi?” Şilan başı öne eğik ağlamaklı bir sesle “Tamam” dedi. Şilan istemeden bir şey yaptığında hep böyle olurdu. Babası halinden çok iyi anlıyordu. Eliyle kızının saçlarını okşadı ve sevindirmek için “Akşam okuldan döndükten sonra neler öğrendiğini bize anlatırsın” dedi. Şilan yine isteksiz bir şekilde “Tamam” dedi. Babası onu okula kadar götürdü. Şilan çekine sıkıla sınıfına girdi.
Zaman sanki durmuştu. Bir türlü geçmek bilmiyordu. Şilan’ın babası dışarı çıkıyor olmuyor, eve giriyor olmuyordu. Zaman sanki kitli bir kapının ardındaymış gibi geçmiyordu. Evin içinde Şilan’ın yokluğu, her haliyle kendini gösteriyordu. Garip bir sessizlik vardı. Okulun paydos saatine de çok vardı. Eve ve mahalleye sessizlik hâkimdi. Sokakta çocukların, evde de Şilan’ın yokluğunu insanlara hatırlatıyordu. Sessizlik birden bir çocuğun ağlaması ile bozuldu. Ses Şilan’ın sesiydi. Ev ortamı birden gürültü ve yüksek seslerle hareketlendi. Anne ve babası, ona koştular ve onu kucakladılar. Şilan’ın içten gelen ağlaması devam ediyordu. Onun bu durumuna annesi ve babası çok üzülmüştü, sakinleştirmeye çalışmışlardı. Yüreği sızlayan annesi neden ağladığını sordu. Annesi sırtındaki çantasını ve ayakkabılarını çıkartırken babası mutfaktan su getirdi. Şilan, hıçkırıklar içinde “Senin öğretmenin beni dövdü” dedi.
Şaşkına dönen anne ve babası öğretmene çok öfkelendiler. Ama yine de ikisi şaşkınlıklarını Şilan’a hissettirmemeye çalıştılar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi “Niye, ne oldu Şilan?” diye sordu annesi. Bu sorudan sonra yine ağlamaya başladı Şilan, annesinin boynuna sarılarak. Şilan hıçkıra hıçkıra yaşadıklarını anlatmaya çalıştı. “Öğretmen bazı sorular sordu. ‘Kuşlar nasıl ses çıkarıyorlar?’, ben de hemen elimi kaldırarak cevap verdim. ‘Kuşlar vic vic diye ses çıkarıyorlar’. Öğretmen ‘Hayır’ dedi, ‘Cik cik diye ses çıkarıyorlar’. Sonra bazı resimler göstererek bazı hayvanları sordu’
Bir resim o ve öğretmenin kotik için dediği “köpek” ismini düşündü. Ama bir türlü o sesleri duymadı. Sonra babasının sözleri geldi aklına. Demek ki onların kuşları farklı sesler çıkarıyorlardı ve onların kotikleri köpektir. Tebessümle yumdu gözlerini. Kuşların vic vic sesleri ile uykuya daldı.
(Bir Partizan)