Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da birer birer patlak veren isyan ve direniş zinciri ilk meyvesini verdi ve Mısır halkı 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetimini devirdi. Firavun, 11 Şubat günü bütün yetkilerini devrederek Kahire’den ailesiyle birlikte kaçtı.
Birkaç haftadır tüm dünyanın gözleri Tunus halkının direnişi ile tetiklediği Mısır’da gelişen isyanın günlüğündeydi. Mısır halkı, 18 günlük bir direnişin sonunda 30 yıllık Mübarek iktidarına son vererek bu maratonda önemli bir virajı aldı. 30 yıldır ülkeyi sıkıyönetim ve inşa ettiği korku imparatorluğu ile yöneten Mübarek; halkın yükselen isyanı karşısında daha fazla tutunamadı.
Jeo-stratejik açıdan kilit bir konumda bulunan Mısır’daki bu gelişme kuşkusuz bölge halklarının mücadelesini de derinden etkileyecektir. Mısır halkı, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya ezilen halklar için bir direniş meşalesi yakmış, karanlığı aydınlatarak değişimin yolunu da göstermiştir. Mısır halkı; ezilenlere, işçilere ve emekçilere; sömürücü zorbalardan-diktatörlerden kurtulmanın tek çaresinin sokağa çıkmaktan ve bu uğurda çarpışmaktan geçtiğini göstermiştir.
Mısırlı kitlelerin çağrısı Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da tiranların zulmü altında inleyen halklara bir isyan ve direniş çağrısıdır. Mısır halkı, yalnızca Ortadoğu ve Kuzey Afrika ezilenlerine değil onların kanından beslenen vampirlere de güçlü bir selam göndermiştir. Mısır’daki ateşin ülkelerine sıçramasından ve halklarının özgürlük tutkusunu ateşlemesinden korkan tiranların gözüne epeydir uyku girmiyordu. İsyan dalgasının adım adım yayılması karşısında paniğe kapılan, birbiri ardına açıklamalar yapan, reform sözleri verenlerin gösterdiği refleks buz dağının yalnızca görünen yüzüdür.
Mısır; kitlelerin enerjisi ve yaratıcılığı hususunda gizlenmeye çalışılan gerçeği tüm dünyanın görebileceği bir yükseklikte göndere çekmiştir.
Tüm dünyaya ezilenlerin, yığınların gücünü hatırlatmıştır. Bu mesajın özellikle de diktatörlükler, emirlikler ve şeyhler coğrafyasından ve emperyalistlerin kriz içinde debelendiği bir dönemde gelmesi de yalnızca bugün açısından değil özellikle de gelecek açısından çok daha derin anlamlar taşımaktadır. Mısır halkı; kitlelerin değişen-değiştiren ve yaratan sınırsız enerjisine inanmayanlara da güçlü bir tokat olmuştur. Dünya halklarının; sömürücü zorbalara karşı özgürlük mücadelesine bir nefes olan Mısır halkı bölgenin tüm ezilenlerine, işçilerine ve emekçilerine ilham olacaktır.
Mısır’da devrilenin bugün için yalnızca diktatör olması tüm bunlara asla gölge düşürmeyecektir. Diktatörü tahtından indiren, 30 yıllık korku duvarlarını bir yumrukta yerle bir eden Mısır halkı; diktatörlüğü de kökünden söküp atacak, kendi egemenliğini tesis edecektir. Özgür Gelecek; tüm çarpıtmalara, karalamalara, ideolojik saldırılara karşı bu uğurda yola düşenlerin, dövüşenlerin, buzu kıranların, engin denizlere yelken açan ve umudun sancağını taşıyanların olacaktır. Krallıkları, diktatörlükleri ve her türlü sömürü ve zorba düzenini alaşağı edecek yegâne güç budur.
Tarihin tekerleğini ilerleten, onu insanlığın altınçağına taşıyan yığınların savaşımıdır. Önderlik, örgütlülük ve politik çizgi anlamında eksiklerine ve bütün yetmezliklerine karşın Mısır bugün için bunun tüm dünyadan görülebilen somut örneklerindendir. Hiç kuşku yok ki yarın bu örneklere yenileri eklenecek özgürlük orduları yerküreyi kuşatacaktır. Zulmün kalelerinde açılan her gedik, diktatörlere korku salacak yolumuzu aydınlatacaktır.