İşçi sınıfı hareketinde son yıllarda yürütülen mücadele esas olarak ekonomik talepler etrafında şekillenmiştir. Bu nedenle de yürütülen mücadelede kalıcı sonuçlar oluşmadı. Ne zaman demokratik ve siyasi talepler için mücadele edilmeye başlanmışsa o zaman işin rengi değişmiştir. Kazanımlar daha kalıcı sonuçlar bıraktığı gibi işçi sınıfının kendisi olma bilinici de gelişmiştir. Bu sınıflar mücadelesinde her zaman karşımızda duran gerçekliktir. Bu nedenle işçi sınıfı mücadelesinde sermaye, mücadelenin en iyimser yanıyla demokratik haklar yanından fazla ileriye taşınmasını istemez. Sermaye acısından durum böyle iken devrimciler açısından da tersidir. İşçi sınıfının kendisi olması ve sürekli bu sistemle mücadele edebilmesi için siyasal kimliği ile buluşmasını ister. Bunun için mücadele eder. Bu nihai olarak da işçi sınıfı ile sermaye arasındaki çelişkide en belirleyici rolü oynamaktadır. Bu nedenle mücadelede terazinin hangi taraf ağır basarsa o tarafın çıkarları daha fazla hakim olmaktadır.
Sermayenin bugün dizginsiz ve pervasız saldırılarını sürdürmesinin ve işçi sınıfın en temel haklarını bir bir elinde almasının nedeni işçi sınıfının a-politik olması kendisi için sınıf olma bilincinden uzak olmasıdır. Bu nedenle işçi sınıfı her zaman olduğu gibi bugün de ihtiyaç duyduğu en önemli sorunların başında örgütlenme gelmektedir. Bu örgütlenme aynı zamanda kendisi için sınıf olmasının da yolunu açacaktır.
İşçi sınıfının kendisi için sınıf olma bilincindeki izlediği yol siyasi iktidarların istemedikleri ve hemen karşı müdahalelerin yapıldığı yerdir. Çünkü sınıfın bilinçlenmesi aynı zamanda sermaye ile olan çelişkilerin daha doğru ve iyi anlaması demektir. Bu aynı zamanda örgütlenmesi demektir. Bu nedenle bu örgütlenmede en çok karşılaştığı ise siyasal iktidarlar tarafından bu örgütlenmeleri durdurmak için sınıf bilinçli devrimci ve ilerici işçileri işten atmak, tutuklamak vb. durumlarla sınıf ile olan bağın kurulmasını engeller. Bu 1989 ile 1995 yıllarında çokça yaşandı. Bugün direnişlerde de buna benzer süreçler yaşanmaktadır.
Bu süreçlerde yaşanan bu durumu tersine çevirmek dur demek önemli bir yerde durmaktadır. İşçi sınıfı mücadelesinde sınıfın en ileri kesimlerini oluşturan devrimcilerin bu mücadelede asla ayrı görülmemelidir. Bu mücadelede devrimcileri sahiplenmek önemli yerde durmaktadır. Yıllardır buna yönelik sahiplenme kampanyaları sürmektedir. Bugün de bununla ilgili bir yandan kayıp edilenler bir yandan da haksız ve hasta olmalarına karşı tedavileri edilmeyerek ölüme terk edilenler ile ilgili mücadele edilmektedir. Bunun somut örneklerinden biri de işçi sınıfı mücadelesinde dolayı uzun yıllardır hapishanede bulunan ve verilen cezası bitmesine rağmen serbest bırakılmayan NİHAT KONAK’tır. Bu durum onların düşüncelerinden korkmak olarak görülmelidir. Tüm bu saldırıların artması başta işçi sınıfı olmak üzere bu saldırılara karşı yeteri kadar mücadele etmediğinden dolayıdır.
Oysa işçi sınıfı mücadelesi için mücadele eden her birey kurum vb. örgütlülükler işçi sınıfı mücadelesinde bu yönlü ve esaslı mücadeleleri de yapabildiği oranda daha da siyasallaşan bir yerde durmasını sağlayacaktır. Bugün NİHAT KONAK şahsında devrimcilerin hapishanelerde uğradıkları haksızlıklara karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Mücadelenin bir parçası haline getirebilmeliyiz. Bunu için yürütülen kampanyalarda kayıtsız kalamayız. Siyasi iktidarın yalnızlaştırma yönlü politikalarını boşa çıkarmalıyız. Bunun içinde etkili tutum almaktan geçer.
(Bir DDSB’li)