GüncelMakalelerPusula

PUSULA | Halka “Cennet” Vaadedenlere “Cehennem” Yolu Göründü!

"Milyonlar bu koşullarda yaşamlarını nasıl idame edecekleri sorusuna yanıt ararken, sokaklarda “açız” çığlıkları atarken AKP-MHP iktidarı Kürt halkını, devrimcileri, sosyalistleri ve toplumsal muhalefeti nasıl susturacağının hesaplarını yapıyor."

AKP koalisyon iktidarı yığınların açlık, yoksulluk ve sefaletini, zam ve zulüm fırtınası karşısında biriken öfkesini ırkçılık, hâkim ulus milliyetçiliği politikasıyla unutturmaya, dikkatleri dağıtmaya çalışıyor.

Kürt halkına bombalar yağdırıyor, provokasyon yapıyor; denetimindeki yargı gece gündüz R.T.Erdoğan ve çetesinin “itibarını” korumak için çalışıyor; artık çocuklara da hakaret davaları açılıyor; hırsıza hırsız demek suç sayılıyor. Bu hainlerin emeği, onuru ve özgürlüğü için mücadele edenlere karşı yaptığı tüm saldırılar ise “vatanseverlik” ve “düşünce özgürlüğü” kapsamına giriyor.

Milyonlar bu koşullarda yaşamlarını nasıl idame edecekleri sorusuna yanıt ararken, sokaklarda “açız” çığlıkları atarken AKP-MHP iktidarı Kürt halkını, devrimcileri, sosyalistleri ve toplumsal muhalefeti nasıl susturacağının hesaplarını yapıyor.

Bunun için Rojova, Maxmur ve Sengal’e bombalar yağdırıyor. Aynı bataklıkta ve ideolojik çöplükte üredikleri DAİŞ’le eş zamanlı eylemlerle Ortadoğu halklarına saldırıyor. Hasta tutsaklar başta olmak üzere tüm devrimci tutsakların kazanılmış haklarını gasp ediyor. Giderek yaygınlaşan işçi ve emekçilerin grev ve protesto yürüyüşlerine saldırıyor.

Hiç kuşkusuz tüm bunlar gerçek ama gerçekler yalnız bunlarla sınırlı değil. Artık AKP-MHP iktidarının yıllardan beri anlattığı masallar uyutmuyor yığınları. Egemenleri asıl korkutan da farklı iş kollarında gelişen işçi direnişleri, elektrik faturalarını yakan işyeri ve ev sakinleri. Keza tüm bu öfkenin arkasında gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, anti-demokratik uygulamalar olduğu gerçeğini yadsıyarak “dış güçlerin ya da teröristlerin kışkırtmasıdır” söyleminin artık eskisi kadar karşılığı yok. Gerçekler, egemen sınıfların kullanmış olduğu bu kirli silahları deşifre ettikçe hem korkularının hem de saldırılarının artmasına yol açıyor.

Tüm bu faşist saldırı dalgasına karşı ortak bir mücadele ve direniş hattını oluşturmak dünden daha acil ve önemlidir. Bu yönlü atılan olumlu adımları hızlandırmak için nesnel koşullar bugün daha da uygundur.

Birleşik mücadele fikrini işçi ve emekçilere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, baskı altında olan inanç gruplarına kadınlara, LGBTİ+lara ve gençliğe taşımak başta sınıf bilinçli devrimciler olmak üzere tüm ilerici ve devrimcilerin görevidir. “Birleşirsek kazanırız” şiarı ancak kararlı ve ısrarlı bir çabayla somut sonuçlar üretebilir. Bu yönlü çalışmalara sistem kazandırdığımız oranda hem değişiriz ve hem de yeni kuvvetlerle bağ kurmada gelişim sağlayabiliriz.

TC devletinin Ortadoğu’da yaratmış olduğu işgal ve yıkımın, akıttığı kanın acı sonuçları gün geçtikçe daha fazla görülüyor. Hiç kuşkusuz bölgedeki tablo başta ABD ve Rusya olmak üzere emperyalist güçlerden bağımsız düşünülemez. Ancak aynı gerçeklik TC ile DAİŞ ortaklığı için de geçerlidir.

Heseke Sinaa Hapishanesi’ne DAİŞ tarafından yapılan saldırıda görüldüğü gibi saldırıya katılanların önemli bir bölümü TC’nin işgali altında olan alanlarda yaşamaktadır. Dahası ABD saldırısıyla öldürülen DAİŞ lideri de İdlib’te TC’nin kolları arasında yaşamaktaydı.

Bu çeteci güçler başta Kürt halkı olmak üzere bölge halklarına karşı emperyalistlerin bölgedeki gerici ve faşist devletlerin paramiliter gücü olarak karşı-devrimci faaliyetlerini sürdüreceklerdir. Bu gibi örgütleri kullanan aktörler değişebilir ama rolleri değişmez.

TC’nin bir bütün olarak Ortadoğu halklarına karşı yürütmüş olduğu saldırganlık politikasına dur demek en genel anlamıyla bu coğrafyada devrim ve sosyalizm mücadelesine ivme kazandırmakla mümkündür. Şu açık ki, görevlerimizi devrimci sorumlulukla yerine getirdiğimiz oranda başarılı oluruz. Çünkü sınıf düşmanlarımız ortak. Aynı militarist güçler tarafından kurşunlanıyoruz, tutuklanıyoruz, aynı düşman hukukuna göre hapishanelere kapatılıyoruz. Birleşik mücadele perspektifimiz de tüm bu gerçekler üzerinde yükseliyor.

Son olarak zamlara, AKP-MHP ittifakının hırsızlığına, hukuk tanımazlığına karşı Hopa’dan Kızıltepe’ye, Silvan’dan İstanbul sokaklarına uzanan fiili direniş ve protestolar aynı istem ve ortak hakları içeriyor. Bu istem, birleşik emeği ve bedeli zorunlu kılıyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu