Makaleler

Önyargı, öngörü

Zaman zaman günlük yaşamda veya devrimci mücadele içinde bir işe başlamadan ya da henüz işin daha başındayken pratiğe girmeden, şeylerle temasa geçmeden oturduğumuz yerden bol keseden -olumlu ya da olumsuz yönden- ortaya fikirler atarız, kesin yargılara varırız. “Bu görevi yapamam”, “yeni bir yoldaş bilemez”, “uzun yol yürüyemez”,  “kesin eylem yaparız”, “bu kişiyi kesin örgütleriz” vb. gibi.

Halk içerisinde ön yargılardan “beş para etmez”, “önyargıları paralamak atomu parçalamaktan daha zor” vb. gibi söz edilmesi boşuna değildir. Ön yargılar yaşamda işimize yaramayan aynı zamanda işlerimizi bozan hatalı yargılardır. Gerçeklerden, yaşamdan kopuktur. İster olumlu isterse olumsuz yönde olsun önyargılarımız, nesnel gerçekliğin değil, öznel düşüncelerimizin ürünüdür.

Sonuç olarak, var olan gerçekliğin ya ilerisindedir ya da gerisindedir, gerçek değildir. Savaş pratiğinde gerçeklerle olan bağımız, başarılı ve başarısızlıklarımızda çok daha önemli ve kritik bir sorundur. Planlamalarımızı yaşama geçiremememiz faaliyetimizde istediğimiz verimi alamamamız, bir yığın emek, çaba ve zamanın boşa harcanması bir yana daha acı ve ağır sonuçlarla karşılaşmamız olasıdır.

Önyargılarımız düşüncede ve pratikte doğru bilimsel fikirlere, teorilere, siyasetlere ulaşamamamıza, planlarımızı yaşama geçiremememize, istediğimiz sonuçlara istediğimiz şekilde ulaşamamamıza neden olur. İnsanlara önyargı ile yaklaştığımızda insan ilişkilerimiz bozulur. Kitlelere ön yargı ile yaklaştığımızda devrimi kitlelerin eseri haline getiremez, onlardan kopar; ya kitlelerin rolünü herşeyleştirerek kitle kuyrukçusu oluruz ya da kitlelerin rolünü hiçleştirerek öncü savaşı verir hale geliriz. Düşmana önyargılarla yaklaştığımızda istediğimiz darbeleri vuramaz kendimizi onun etkili darbelerine karşı korunaksız kılarız. Önyargılarımızın kaynağı öznel dünyamız, istek, fikir, beğeni, hayallerimiz, olmasını istediklerimizdir.

Oysa diyalektik materyalizm bize gerçeği önyargısız, yalın, çıplak, abartmadan ya da küçümsemeden, olduğu gibi, yorum katmadan ve çok yönlü yaklaşmamızı söyler. Gerçeği (öznel dünyamız dışındaki her şeyi) bir çelişki olarak ele almalı, iki karşıt yönün bir arada ve mücadele içinde olduğunu, koşullar oluştuğunda birbirine dönüşebileceğini ve gerçeğin hareket hainde olduğu ve değişebileceği, değişimin esas nedeninin iç çelişkiler olduğunu göz önüne almalıyız. 

Gerçekleri bir çelişki olarak ele almamız bize öngörü sağlar, öngörü ise gerçeği değiştirme pratiği içinde bizi avantajlı kılar, deyim yerindeyse maça 1-0 önde başlarız. Örneğin; düşman, bizim için bir gerçektir, düşmana yönelik bir eylem çalışmasında vb hazırlık aşaması keşif-istihbarat-planlama, eylemin başarısında belirleyici öneme sahiptir. Düşmanı bir çelişki olarak incelediğimizde keşif-istihbarat-planlama ile elde ettiğimiz bilgilerimiz bizim için bir nevi sistemli ön görülerdir. Ve başarı sağlamamız büyük olasılıktır. Öngörü hazırlıktır, hazırlık ise başarının anahtarıdır.

Önyargılarda bir işe başlamadan önceki fikirlerimiz, öngörü de bir işe başlamadan önce ki o işe dair fikirlerimizdir. Ancak ikisi arasında temelden bir fark vardır ki bu fark başarı ya da başarısızlığımızın ön koşuludur. Kaynağını gerçeklerden değil de olmasını istediklerimizden olan ve kesin saptamalara veren ön yargılarımızın yaşamda karşılığı yoktur. Bizi başarısızlığa iten hatalı yargılardır. Ön görülerimiz ise kaynağını gerçeklerden, olması gerekenden, olabileceklerden alır, öngörüde kesin sonuçlara yer yoktur, her şey koşullar olgunlaştığında değişebilir. Öngörülerimiz de bizi başarıya götüren bilimsel yargılarımızdır.

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu