H. Merkezi: Gezi İsyanı sırasında Eskişehir’de sivil polislerin ve esnafın saldırısı sonucu katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın davası Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. “Güvenlik” bahanesiyle Eskişehir’den Kayseri’ye alınan davada gergin anlar yaşandı.
Yoğun güvenlik önlemleri alınan Kayseri’de polis davaya katılmak için birçok ilden gelen ve aralarında Partizan ve Yeni Demokrat Gençlik’in de bulunduğu çeşitli devrimci, demokratik kitle örgütlerini ve eylemcileri engellemek için şehir girişinde araçları durdurarak kimlik kontrolü gerçekleştirdi. Mahkeme binası ise polis kordonu altında ve basın dışında kimse alınmıyor.
Dava için birçok demokratik kitle örgütü ve sendika şehre gelirken, Gezi Şehitleri aileleri ile gözünü kaybeden Çağdaş Küçükbattal’ın babası Ergin Küçükbattal, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ve CHP Sezgin Tanrıkulu, İlhan Cihaner, Şevki Kulkuloğlu, Süheyl Batum, Nurettin Demir M. Ali Edipoğlu, Melda Onur, Mahmut Tanal, Musa Çam, M. Ali Edipoğlu, Refik Eryılmaz ve Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu mehkeme için gelenler arasında.
“Destan Yazdı” Diyenlerden Hesap Sormak İçin Buradayız
Dava öncesi gerçekleşen eylemde “Kayseri Ali İsmail’e Sahip Çıkıyor” pankartı arkasında buluşan kitle, “Katiller halka Hesap Verecek”, “Bu Daha Başlangıç, mücadeleye Devam”, “Ali İsmail’e Selam Mücadeleye Devam” sloganlarını haykırdı.
Mahkeme öncesinde ise, davayı takip etmek isteyen binlerce insan katillerden hasap sorulacağını göstermek için yürüdüler. Yürüyüşte HDP Milletvekili Levent Tüzel “”Sanıklar sadece burada olanlar değil. Haziran’da insanların uzuvlarını kaybetmesine sebep olanlar, direnişçileri tutuklayanlardır. Asıl olarak bunların hesap vermesi gerekiyor. Memurunu koruyan devlet, ‘arkadaşları öldürdü’ diyen Eskişehir Valisi de sorumlu. Bu devlet, Ali İsmail’in avukatlarını da ‘örgütle bağlantılı’ diyerek hedef gösterdi.” şeklinde konuşurken, Taksim Dayanışması adına Ali Çerkezoğlu’nun gerçekleştirdiği konuşmada “Bu dava üç beş ağacın davası olmakla birlikte diktatörlüğe karşı verilen bir mücadeledir. Katilleri ve katilleri koruyanlardan, ‘destan yazdı’ diyenlerden hesap sormak için buradayız” ifadelerine yer verildi.
“Ben oğlumu bu temiz ellerle büyüttüm “
Gezi Şehitlerinden Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert’in ailelerinin de müdahil olmak istedikleri davada, müdahillik talebi mahkeme heyetinin “sadece mağdur olanlar müdahil olabilir” kararı üzerine kabul edilmeyerek mahkemeye alınmadı.
Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz elinde oğlunun fotoğraflarının bulunduğu çerçeve ile sanıkların karşısına oturdu. Anne Korkmaz, sanıklara “Oğluma bakarak konuşun. Nasıl kıydınız oğluma? Ne yaptı size, ırzınıza mı girdi, çocuklarınızı mı dövdü? Annelerinizin yüzüne nasıl bakıyorsunuz?” diye bağırdı. Sanıkların kimlik tespiti sırasında anne Emel Korkmaz, oğlunun resmini yüzlerine tutarak, “buraya bakarak konuşun” dedi. Sanık avukatlarının ‘Hakaret ediliyor’ itirazı üzerine Korkmaz, ellerini göstererek, “Katillerin önümden çekilmesini istiyorum. Ben oğlumu bu temiz ellerle büyüttüm. Onlara dokunmam. Oğlumu bu ellerle gönderdim Eskişehir’e, alamadım maalesef” diyerek tepki gösterdi.
“Adaleti hangi deliğe girerse girsin oradan çıkaracağız”
Mahkeme öncesi davaya katılmak için gelen yaklaşık 300 avukat da bir açıklama yaptılar. Mahkemeye katılmak için gelen avukatlar adına yapılan açıklamada ise “Ali’yi aramızdan aldılar. Adaleti hangi deliğe girerse girsin oradan çıkaracağız” denildi.
Kayseri Kapalı Hapishanesi’ne önceki gün duruşma için nakledilen tutuklu polis Mevlüt Saldoğan, fırın sahibi İsmail Koyuncu ve akrabaları Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatanseven, Ebubekir Harlar cezaevi aracıyla eski Adliye binasının mahkum girişine kadar getirildi. Jandarmanın adeta koridorunda kapıdan giren 5 tutuklu, yüzlerini ellerindeki dosyalarla, atkılarla kapatarak duruşma salonuna götürülürken, tutuksuz polis sanıklar Hüseyin Engin, Şaban Gökpınar ve Yalçın Akbulut da mahkemeye katıldı.
“Hatırlamıyorum”
Sanıkların ifadelerinin alındığı mahkemede, İlk olarak TMŞ polisi Şaban Gökpınar konuştu. İfadesinde mesaisinin bittiğini ancak evden geri çağırıldığını belirten Gökpınar, Ali İsmail Korkmaz’ın katledildiği Yunus Emre Caddesi’nde görevli olduğunu ancak başka bir şahsa müdehale ettiklerini, Ali İsmail Korkmaz’ı hatırlamadığını belirtirken, ifadesinde “Ali İsmail korkmaz adlı şahış” şeklinde konuşması mahkeme salonunda tepkilere neden oldu.
Avukatların sorularına cevaplar veren sanık Şaban Gökpınar, ellerindeki sopalarla ilgili sorulara cevap verirken, “o gün emri veren polis amirlerini hatılamadığını” ifade etti.
Sanık polislerden Hüseyin Engin ise ifadesinde; Şaban Gökpınar’ın kendi amiri olduğunu belirtirken, avukatların sorusu üzerine eli sopalı sivillerle ilgili oalrak “Eli sopalı kişiler için talimat verildiyse gereğini yaparım, verilmediyse yapmam” dedi.
Diğer tutuksuz polis sanık Yalçın Akbulut ise savunmasında, olay yerinde sivil polis olarak görev yaptığını belirterek, bir kişinin yere ayağı takılması sonucu düştüğünü savundu. O gün emir veren amirlerinin ve şeflerinin kim olduğu sorusuna “hatırlamıyorum” şeklinde cevap veren Akbulut’un düşen kişinin bir başka kişi ( Eskişehir’de okuyan Tevfik Caner Erto) olduğunu iddia etmesi ve detaylı tarif yapması ise dikkat çekiciydi.
Avukatların, “Ali İsmail’i döven polisler burada mı?” sorusuna “evet, burada” şeklinde cevap veren Karabulut gösteremeyeceğini ve kendisinin de sanık durumunda olduğunu da vurguladı.
“Sorulan Sorulara Cevap Vermiyorsun”
Tutuklu sanıklardan Mevlüd Saldoğan ise, olay günü AKP İl Binası önünde bulunduğunu ve sabaha kadar orada olduğunu ifade etti. Görüntülerde kovaladığı kişinin Ali İsmail korkmaz olmadığını iddia eden Saldoğan, kişinin yere düştüğünü belirterek “Ayağımla dürttüm kalkmasını istedim. Kalktı. O sırada bana küfür etti. Döndüm neden küfür ediyorsun dedim. Ayağımla yine dürttüm uzaklaşmasını istedim. Kalktı, uzaklaştı” dedi.
Söz alan avukatlar ise, görüntülerdeki kişinin Ali İsmail korkmaz olduğunu ve net şekilde dürtme değil tekmeleyerek beyin travması geçirmesine sebep olduğunu vurguladılar.
Avukatların, daha önce verilen esnaf ifadelerinde “Polis Mevlüt Saldoğan yakalayın şunu, vurun şuna talimatı vermesiyle vurduk” ibarelerinin geçtiğini hatırlatması üzerine ise Mevlüd Saldoğan “Onların ifadesidir. Saygı duyarım” dedi.
Avukatların devam eden soruları üzerine sanığa müdahale eden sanık avukatının “ bundan sonra sorulara cevap vermiyorsun” demesi üzerine sanık Mevlüd Saldoğan “susma hakkımı kullanıyorum” dedi.
Daha sonra polis sanıkların ardından sivil olan sanıkların ifadelerine geçildi. Fırıncı İsmail Koyuncu, ifadesinde Başbakan’ın dış mihrak söylemine paralel şekilde “Gençlerin içinde yabancı dilde konuşan biri vardı. O konuştukça onun dediklerine göre hareket ediyorlardı” şeklinde konuştu.
İsmail koyuncu ifadesinde, “koşanlar vardı. Polisler ‘tutun’ deyince ayağımı uzattım ama çelme takmadım. Kesinlikle yerdeki çocuğa vurmadım. Temasım olmadı” diyerek tutun diyenin kim olduğu sorulduğunda ise, Mevlüd Saldoğan’ı işaret etti.
Daha sonra Savunması alınan Ebubekir Harlar ise “Bize yakalayın diye polisler ikaz ettiler. Ben çelme taktım ama düşmedi. Sivil sanık ve polis Mevlüt yakalayıp vurdu” dedi.
Mevlüd Saloğluile birlikte Ramazan Koyuncu, İsmail Koyuncu ve Muhammed Vatansever’in de Ali İsmail’e vurduğunu dile getiren Harlar’ın ifadesinin ardından Mevlüt Saldoğan, kendisini suçlayan Ebubekir Harlar’a soru soracağım derken Ali İsmail’i kovalarken önünde koşan iri yapılı kişinin Yalçın Akbulut olduğunu söyledi.
Daha sonra ifadesine geçilen Muhammet Vatansaver ise: “Polis Mevlüt’ün elinde 40-45 cm’lik bir sopa vardı. Cop değil sopa!” dedi.
“Orada bir vahşet var, cinayet var! Bunu yapan kesinlikle insan olamaz”
Sanık ifadelerinin ardından söz alan Baba Şahap Korkmaz “Oğluma, üniversite öğrencilerine pusu kurulmuş. Hastanede oğlumun yanına gittim, tanıyamadım. Sanki Ali’nin sırtına siyah boya vurmuşlardı. Dişleri kırılmıştı. Orada bir vahşet var, cinayet var! Bunu yapan kesinlikle insan olamaz” derken, Anne emel Korkmaz ise “19 yaşına kadar annesinin bir tokat bile vurmadığı bir çocuğun bu hale getirilmesine hangi anne dayanır. Ben oğlumla gurur duyuyorum. Benim oğlum eğitmen olacaktı yeni nesilleri eğitecekti. Bu katiller benim oğlumu benden aldılar. Ali’m için dimdik duracağım. Bu katillerden hesap soracağım. Hanginiz bu şahısların savunmasına inanıyor şimdi?” şeklinde konuştu.
Daha sonra mahkemeye katılan vekiller de beyanatta bulunarak diğer polislerin tutuklanması gerektiğini ifade ettiler.
Savcının verdiği mütalaada ise tutuksuz sanık polis Yalçın Akbulut’un tutuklanması ve tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamı talep edildi.
Mahkeme heyeti verdiği aranın ardından “Sanıkların tüm telefon numaraları ve olay günü tüm görüşmelerinin Tib’den istenmesine, Mevlüt Saldoğan’ın avukatının talebi üzerine Ali İsmail’in telefonun sinyal aldığı istasyonun belirlenmesine, Tüm tanıklar dinlendikten sonra adli raporun alınmasına, Menfaat çatışması bulunduğu göz önünde bulundurularak sanıkların ayrı ayrı avukatlarla temsiline, Katillerin avukatlarının belirlenmesi için ek süre verilmesine, CD ve DVD duruşmada izlenmesine ve altyapı oluşturulmasına,Tutuklu sanıkların tutukluluğuna, Ankara ve Eskişehir’de talimatla alınacak tanık ifadeleri için, bir kısım tanıkların mahkemeye getirilmesine, Sanık polis Yalçın Akbulut’un tutuklanmasının reddine” şeklinde açıklana kararın ardından dava 12 Mayıs’a ertelendi.
Karar Adliye önünde bekleyen kitle tarafından protesto edilirken, ülkenin birçok kendinde de protesto için yapılacak eylemlere çağrılar internete düşmüş halde.
[widgetkit id=456]