Feodalizmin miadını doldurup, tarih sahnesine çıkması beraberinde burjuvaziyi ve kapitalizmin “mezar kazıcısı” olan proletaryayı da yaratmıştır. Proletarya gelişip kendiliğinden sınıf olmaktan çıkıp, kendisi için sınıf olmaya başladığında, beraberinde proleter ideolojiyi –MLM bilimini- ve burjuvaziye karşı savaşacak, sınıfın örgütlü gücü, öncü kurmayı olan proletarya partisini (KP) de yaratmıştır. Kuşkusuz proletaryanın ve insanlığın kurtuluşunun zorunluluğunu bilince çıkartıp proleter ideolojiyi kuşanıp, bunu KP’nin program ve örgütlenmesiyle yaşama geçiren proleter devrimciler de tarih sahnesinde yerini almışlardır.
Diyebiliriz ki proleter devrimcilik, toplumun kurtuluşu için yola çıkma, proleter ideolojiyi kuşanıp, zoru başarma azmi ve kararlılığıdır. Üreten, yaratan, sorgulayan, kendini yenileyen, devrimin ihtiyaçlarına yanıt olma, buna göre şekillenme durumudur. Aynı zamanda devrim davasına adanmış, feda ruhuna sahip olmaktır. Bu ise sürekli araştıran, öğrenen, gelişen ve geliştiren bir pratiği zorunlu kılar.
Bugün saflarımızda, geliştirilmesi gereken en önemli ihtiyaçlardan biri de bu özelliklere sahip kadro ve militanların, proleter devrimci kişiliklerin geliştirilip yetiştirilmesi, yaratılması sorunudur.
Kolektif içinde kadın çalışmasının öneminin daha fazla görüldüğü, geliştirilmeye çalışıldığı bu süreçte proleter devrimci kadın kişiliğinin/kimliğinin geliştirilmesi, yaratılması ise ayrı bir öneme sahiptir. Zira; eşit olmayan toplumsal koşullar içinden proleter saflara katılan kadının, proleter saflarda siyasetin pratik ayağında koşturan olmasına rağmen, politik, örgütsel gelişiminin hala olması gerekenin gerisinden geldiğini biliyoruz. Toplumsal yaşamdan yalıtılmış, dış dünyadan uzak tutulmuş, dar yaşamlarda tecrit edilmiş kadının olay ve olgulara yaklaşımındaki yüzeyselliğe ve darlığa; toplumsal pratikten kopukluğun ise teoriye uzaklık, ilgisizlik, kafa yormama ya da yeterince kafa yormama biçimlerinde yansıdığına tanık oluyoruz. Kadının bu yönünün yeterince gelişmemesinin de etkisiyle; devrimci komünist saflarda dahi kadınların teorik konular ve çalışmalardan, araştırma-inceleme yapmaktan uzak durdukları, daha ilgisiz kaldıkları bir gerçek. Bu da politika üretme geliştirme yönlerinin eksik kalmasına neden oluyor.
Oysa sistemi yıkmak için bilimsel bir donanıma sahip olmak bir zorunluluk. Çünkü dünyayı değiştirmek; geleceği yaratmak isteyenler bu gücü maddi yaşamdan alırlar. Onun yasalarını kavradıkları oranda başarılı olurlar. Bu da okuyup, araştırıp, öğrenip pratiğe geçirerek, teorik ve pratik gelişimle sağlanabilir. Okumayan, araştırmayan, dünyanın, mücadelenin hareket yasalarına vakıf olamaz. Darlaşır, proleter yaşam değil burjuva yaşam hakim kılınır.
Kuşkusuz proletarya partisinin saflarındaki tüm militanların proleter devrimci kimliği kuşanıp, yaşamda hakim hale getirebilmeleri gerekli. Bunu sağlamak tüm yoldaşların görevi. Ancak saflardaki kadın yoldaşların proleter devrimci kadın kimliğini kuşanıp, donanması ise iki kat daha fazla gerekli ve zorunluluk diyebiliriz. Çünkü MLM bilimiyle donanmış proleter devrimci kadro ve militanlar yaratılmadan, kitlelerle onun öncülüğünü sağlayacak gerçek bağlar kurulamaz. Devrim yürüyüşü gerçekleştirilemez. Kitleler aydınlık bir geleceğe kavuşturulamaz… Saflardaki kadın yoldaşlar geliştirilip, proleter devrimci kadın kişiliği geliştirilmeden ise bir yanımız eksik, geride kaldığı için bu yolculukta tökezleriz. Geride kalan öndekinin yürüyüşünü de aksatır. İşte bunun için proleter devrimci kadınlar daha fazla ve öncelikle geliştirilmeli.
Proleter devrimci kadın kişiliğinin/kimliğinin yaratılmasında kolektif öncünün rolü inkar edilemez olmakla birlikte; esas yükün bu işin öznesi olan kadın yoldaşların omzunda olduğunu unutmayalım. Bunun için de İbrahim Kaypakkaya’nın proleter devrimci kişiliğinden öğrenmek, onu rehber edinmek durumundayız.
Ondan öğrenmek demek; diyalektik materyalist çalışma tarzını kavramaktır. Bütün ile parça ilişkisini, esas ile tali ayrımını yapabilme, olay ve olguları analiz edip senteze varma, öznel ile nesneli uyumlu hale getirmedir. İncelemek, araştırmak, doğru bilgiye ulaşmak, teori ve pratik bütünlüğü sağlamaktır.
Yaşamı, mücadeleyi kavramaktır. Zira yaşamı, mücadeleyi, kitlelerin durumunu kavramak onlarla kurulacak ilişkinin de temelini oluşturur. Ve ancak o zaman onlarla doğru ilişki kurulur/kurulabilir. Ondan öğrenmek; zorunluluğun bilince çıkartılması, zor olanın başarılması ve bunun için harcanan sabır ve emek işidir. Akıntıya karşı yüzme cesaretidir.
Ondan öğrenmek günün, anın görevlerini yerine getirirken geleceğe bakabilmek, görebilmektir.
Burjuva-feodal düşünce ve yaşam tarzına karşı savaş açma, eskiye, geri olana vurmaktır. Duruşumuzu, pratiğimizi sorgulamak, hata ve olumsuzluklarımızla yüzleşmektir. Ancak bu sağlandığında ilerleme olacaktır. Sağlanamadığında ise gerileme, subjektivizm, kapalılık, kibir, eleştiri-özeleştiriye gelememe vb. kaçınılmaz olur.
Ondan öğrenmek; bedel ödeme ve ödetme bilincini kuşanmaktır. Sorumluluk almaktan korkmama, en zor koşullarda dahi taşın altına elini koyabilme cesareti “devrimin bilgili, atak, fedakar kadroları” olabilme bilincine ulaşmaktır.
Ondan öğrenmek; ideolojik netliğe ulaşmaktır. Gerilla mücadelesini ve halk savaşını büyütmektir. Savaşın, kolektifin, devrimin sorunlarına kafa yormak, olumsuzluklara, eksikliklere karşı mücadeleyi ve irade müdahaleyi elden bırakmamaktır.
Ondan öğrenildiği oranda proleter devrimci kişilik yaratılır, kuşanılır. Onun yaktığı ateş harlanır. Bu ateşi harlamanın, en başta da proleter devrimci kadınların görevi olduğunu unutmayalım. Ve tüm kadın yoldaşlar görev başına diyelim! (Bir okur)