H. Merkezi: Halk Cephesi üyesi Hasan Ferit Gedik 29 Eylül akşamı çetelere karşı eylem yaparken, başından ve boynundan aldığı kurşun yaralarıyla yaşamını yitirdi. Gedik’in ölümüne ve 28 ve 29 Eylül günü toplamda 5 kişi ve yine 1 ay önce yaşanan çatışmalarda da 9 kişinin yaralanmasına neden olan bu kurşunların sahibi kim?
“Burası omuza omuza, çatışa çatışa kuruldu”
Gülsuyu-Gülensu Mahallesi, İstanbul’un Maltepe ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve emekçi/devrimci kimliği ile bilinen bir semt. 1970’lerde devrimcilerle halkın omuz omuza ve polise karşı çatışa çatışa kurulan bir mahalle…
O tepenin başında; başı dik, mağrur ve hep muhalif olmasının nedeni budur.
Hatta anlatılanlara göre Proletarya Partisi’nin ilk şehidi Meral Yakar da, Gülsuyu gecekondularına hem kanını hem terini akıtmış. Ve daha nice devrimci…
Gülsuyu direnişi tarihe geçen bir deneyimdir
Senelerdir Gülsuyu’na yönelik devlet saldırıları sürüyordu. Ancak özellikle 2000’li yıllara geçilip, neo-liberal politikaların daha hızlı bir şekilde hayata geçirilmesinin bunun ayakları oluşturulurken, Gülsuyu’na yönelik baskılar da artmaya başladı.
Bu politikalardan biri ve Gülsuyu’nun en önemli gündemi olan “kentsel dönüşüm” ilk olarak 2004 yılında açıklanan projelerle mahalle halkının gündemine girdi. Yıllardır getirdiği deneyimin bir sonucu olarak muazzam bir dayanışma oluşturuldu ve adına Gülsuyu-Gülensu Dayanışma Derneği adı verildi.
Komiteleşen mahalle halkı, sokak sokak, mahalle mahalle Gülsuyu’nu korudu; on bine yakın insanla eylemler yapıldı. Devletin “kentsel dönüşüm” adı altında hayata geçirmeye çalıştığı rant projelerine karşı ülke tarihine önemli bir deneyim olarak yazıldı Gülsuyu halkının direnişi. Bu yüzden de proje bir süreliğine rafa kaldırıldı.
“Yenecem seni Gülsuyuuu!”
Ancak devlet ve belediye kafasına koymuştu. Eninde sonunda bu mahalleyi ele geçirmekti amacı. Ardından uyuşturucu, fuhuş, çeteleşme sinsi bir yılan gibi iyiden iyiye yerleştirildi Gülsuyu’nun koynuna.
Bir süredir devrimcilerle alışverişini kesen birçok insan, bu süreçte çocuklarının bu pisliğe bulaşmasının ardından mahalledeki devrimci kültürü aradığını, tekrar o dayanışma dolu mahalle kültürüne dönmek istediklerini dillendirmeye başladılar.
Devrimci kurumlar yozlaşmaya karşı çeşitli çalışmalar yürüttü. Ancak havaalanının bulunduğu Kurtköy’e ulaşımın kolaylığı, İstanbul’u ayakların altına seren o bulunmaz manzarası ile rantın oldukça yüksek olduğu Gülsuyu için devlet her geçen gün saldırılarını artırıyordu.
Gülsuyu’nu alacaktı, kafasına koymuştu.
Nasıl olurdu da “ayaktakımı”, böylesine güzel bir yerde hem de devlete aldığı her nefes için para vermeden oturabilirdi? Nasıl olurdu da Varyap, Ağaoğlu gibi şirketlerin kesesine layık olan ve plazalar, AVM’lerle doldurulması gereken bu tepe, gecekondu ile duruduruverirdi?
Ha bir de üstüne üstlük hemen hepsi “terörüst”ken?
(Bu arada parantez açalım: Her ne kadar Gülsuyu halkının gözünde de “esas düşman” AKP gibi görünse de, seçimler dışında mahalleye uğramayan ve talan projelerinin altına imza atan CHP de çeteleşmenin sorumlularındandır. CHP’li Maltepe Belediyesi’nin icraatlarını okumak ve halkı talana razı etmek için attığı taklaları hatırlamak bile bu gerçeği gösterecekti. Bugün gösteriş yapsa da Hasan Ferit üzerinden, bilsinler ki Ferit’in kanına girenlerinden biri de CHP’dir. Bundan kurtulamaz!)
Gezi İsyanı ile değişim
2012’ye geldiğimizde “kentsel dönüşüm” projesi daha yakıcı bir şekilde mahalle halkının önüne koyuldu. Mahalle halkı tekrar bir araya geldi ve tartışmalar başladı.
Ancak aradan geçen 5-6 yıl da “çok şey değişmiş”ti. Proje rafa kalkınca “alınan rahat nefes” ile dernek çalışmaları ve dayanışma ruhu bir kenara itilmiş, bu konuda mücadele eden devrimcilere sırt dönülmüş, bunun da bir sonucu olarak) devrimcilerde ciddi bir hem ideolojik hem pratik zayıflama yaşanmış, mahalle halkının birçoğu taşınmış, yerine “AKP’nin adamları” yerleşmiş, mahalle halkı “Alevi-Kürt” diye çeşitli bölünmelere gitmiş, “aman devrimcilerden uzak dur da…” diye başlayan cümlelerle büyütülen mahalle gençliği fuhuş, uyuşturucu, çete batağına saplanmış…
Sonuç olarak 2012’den bu yana ciddi emek harcansa da 2004 yılında yaşanan o dayanışma ruhunun tekrar oluşturulması kolay değildi. Taa ki Gezi İsyanı’na kadar. Gezi İsyanı farklı bir dönem açtı Gülsuyu’nda da… Her akşam sokaklara dökülen on binler E-5 kesti, Taksim’e yürüdü. Sabahlara kadar mahallede nöbetler tutuldu. Halk, hem kendisine hem komşusuna daha fazla güvenmeye başladı.
Devlet çetecileri korumak için gözaltına alıyor
Bu kez devreye çeteler girdi. Uzun süredir devlet eliyle mahalleye yerleştirilen, mahalle gençliğini zehirleyen bu yılanlar giderek silahlanmaya ve mahallede kendileri için tehlike olan devrimcilere ve halka saldırmaya başladılar.
İlk olarak BDP’li bir aileye ve ardından ESP’nin bürosuna yönelik yapılan saldırılarda aralarında Partizan okurları ve Özgür Gelecek muhabirinin de bulunduğu 9 kişi yaralandı. Devrimciler de mahalleyi korumak ve kendilerini korumak amacıyla silahlanmak zorunda kaldılar.
Çünkü polis yaşanan çatışmalara “karışmıyor”, devrimciler müdahalede bulunacağı sırada devrimcilere saldırarak çetecilere meydan veriyordu. Keza adresleri tek tek bilinen o çete üyelerinden hiçbirinin kapısı “koçbaşı” ile kırılarak baskın düzenlenmedi, kimse gözaltına alınmadı, kimse tutuklanmadı.
Yalnızca devrimciler tarafından tespit edilen bir çete üyesi, aniden gözaltına alındı. Daha doğrusu devlet korumasına, devletin “şefkatli kollarına” alındı! Bugün yine gözaltına alınanlar aynı kaygı ile alındı.
Çetebaşı, Ağca’nın “kirvesi”
Gelelim çetecilere… Halk Cepheli Hasan Ferit Gedik’in çetelere karşı eylem sırasında katledilmesi ile başlayan süreçte Gülsuyu’nun çeteleri tek tek internet ortamında teşhir edildi.
Çete lideri olarak bilinen YUSUF TURHAN’ın, Kocaeli’de geniş bir AKP ve MHP çevresinin ar olduğu biliniyor. Kendisi de burada Active Rentacar isimli bir firmanın sahibi olan Turhan, Dilovası Belediye Başkanı ve Kaymakam ile yakın ilişkiler içinde. Keza birlikte çekilen resimleri mevcut. Ayrıca Turhan’ın 2014 yılında yapılacak seçimlerde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyeliği için aday olacağının duyulması bu kesimlerde pek bir memnuniyet yaratmıştı.
Ayrıca devletin azılı tetikçilerinden “makamlı” mafyası Mehmet Ali Ağca ile de çok yakın ilişkide olan Turhan, oğlunun “kirvesi” Ağca ile birlikte Kocaeli ve Antalya’da birçok kirli işin yürütücüsü olarak biliniyor.
Turhan’ın tek marifeti bu değil! Gezi İsyanı sürecinde “Erdoğan’ı yedirmemek” namına 500 kişilik ekibiyle MHP’den AKP Gençlik Kolları’na geçen Turhan, aynı zamanda Antalya’da çetecilerini semirttiği bir otele de sahip. Mahalle halkına korku salan ve devrimcilere “sıkan” çete üyeleri dinlenmesi için 1 aylığına burada tatil yaptırılıyor. Keza çete başı Turhan buradan gözaltına alındı.
İsimleri açıklanan diğer çete üyeleri ise şöyle: Aytekin Turan, Bektaş Aslan, Ümit Kesici, Hakan Taşhan, Mert Çetin, Metin Bozkurt, Savaş Taşhan, Turgay Çalçalı, Ümit Yurtsever, Zafer Turhan, Ercan Kütük, Şahin Eren, Barış Durak…
Aralarında mahalle halkın çocuklarından birkaç kişi olsa da Yusuf Turhan gibi esas elebaşların devlet ve rant için ağzının suyu akan şirketler tarafından özel olarak mahalleye yöneltildiği açıktır. Son günlerde yaşananlar yüzünden mahalle halkının evlerini, mahalleyi terk etmesi istenmektedir. Salınan korkuyu yenecek olan tek şey halk ile devrimcilerin ortaklaşan mücadelesi olacaktır. İşte onun karşısında durma güçleri yoktur!
İşte o çetecilerin resimleri:
[widgetkit id=340]