Küçük üreticiler Tasfiye ediliyor
Son bahar birçok ürün için hasat zamanı. Kırsal kesimde yaşayan geçimini tarımla sağlayan köylüler için ürünlerini satma zamanı. Borçlarını ödeme, çocuğunun okul ihtiyacını karşılama, kışlık yiyeceğini hazırlama, oğlunun ya da kızının düğünü yapma zamanı. Cebine üç kuruşun girme zamanı. Fakat durum tam tersi, küçük üreticiler dertli. Hasat değil haşat zamanı yaşıyor. Sözleşmeli üreticilik, kota uygulaması, fiyat politikası ve girdi maliyetleri küçük üreticilerin belini kıran, onların tasfiyesini hızlandıran temel uygulamalar. Buna rağmen devlet kalını dahi kıpırdatmıyor. Aksine köylülerin tarımdan tasfiye sürecini destekliyor. Ateşe ha bire odun atıyor.
Sözleşmeli üreticilik 2000’li yıllarda daha da yoğunlaştı. Banka sermayesinin ve tarım tekellerinin tarımsal üretimde yoğunlaşmasına paralel sözleşmeli üreticilik gelişti. Sanayi ürünleri(şeker pancarı,tütün, zeytin, fındık gibi) ağırlıklı olmak üzere tarımsal üretim yöntemi olarak uygulanıyor. Fakat bu yöntemin küçük üreticiye bir yararı yok sözleşmeli üreticilik yapan küçük köylüler doğrudan sözleşmeciye bağımlı kılıyor. Ürün ve üretici tamamıyla sözleşmecinin pazar ihtiyacına göre üretime tabi oluyor. Üretim sözleşmeli tarım tekellerinin belirlediği kural ve çerçeve ekseninde gerçekleşiyor ve üretici köylü bunun dışına çıkamıyor. Dolayısıyla küçük üreticiler kendisi için değil tarım tekelleri için üretim yapıyor ve kendi rotasında çalışan köylüden ziyade taşeron işçi konumuna dönüşüyor. Sözleşme kurallarına uygun üretim yapılsın veya yapılmasın, sonuç sözleşmeli üretim, küçük köylülerin tarımdan tasfiyesi oluyor.
Devlet tarafından yapılan kota uygulaması, doğrudan olmasa da bir çeşit adı konmamış sözleşmeli üreticiye benziyor. Küçük üreticiler her ne kadar kendileri için üretim yaparak bağımsız olsalar da kota uygulamasıyla devlete bağımlı hale geliyor. Kota uygulaması piyasaya sürecek ürün denetimi olup, tarım tekellerin pazar payını kar oranını etkilemeyecek şekilde düzenleniyor. Bu uygulama hem üretime hem de küçük üreticilere zarar veriyor. Şeker pancarı üretimde uygulanan kota küçük üreticilere ekemez duruma getirdi. Şekerpancarında kota üç yıllık toplam üretim üçe bölünerek belirleniyordu(3 yıllık 1200 ton olan ş.pancar kotası yıllık 400 ton gibi )fakat kota tekrar düzenlendi ve arık üç yıllık toplam üretim 4’e bölünmeye başladı. 3 yıllık toplam üretim 200 ton olan küçük üreticinin yıllık kotası 30-40 tona düştü. Küçük üreticiler açısından pancar üretiminin üretim için masraf et menin ne getirisi ne de cazibesi kaldı. Ekonomik giderinin fazla olduğu bu durumda ikinci yıl üretim yapamayan üreticiler kota hakkını kaybediyor ve üretimden eleniyor.üretim olanağı kalmayan küçük üreticiler kota hakkının büyük üreticilere satıyor. Aynı zamanda kota uygulaması olan diğer ürün üreticileri içinde söz konusu. Diğer bir ifadeyle, kota uygulaması küçük üreticilerin tarımdan tasfiye edilmesiyle aynı anlama geliyor.
Ürün taban fiyatı ve girdi maliyeti dengesi küçük üreticilerin aleyhine işliyor. Devlet ne fiyat politikasında nede girdi(mazot,gübre vb.) desteklemeleri yapmıyor. Bütçeden tarıma ayrılan kaynağın destek olarak küçük üreticilere ulaşan bölümü çok yetersiz. Destek ödemelerinin aslan payını büyük üreticiler alıyor. Devlet desteğinden yoksun, serbest piyasa koşullarında üretim yapan küçük üreticiler düşük taban fiyatlarına karşın yüksek girdi maliyeti nedeniyle ürünlerini maliyetin altında satmak zorunda kalıyor. Şeker pancarı, zeytin, Ayçiçeği, fındık ve diğer üreticiler aynı sıkıntıyı yaşıyor. Şekerpancarı fiyatları beş yılda tonu 120 TL’den 140-150 TL’ye onca yükseldi.
Zeytin fiyatları 200-10 sezonunda 5 TL’den 2012-13 sezonunda 5.30 TL’ye çıktı. Yağlık zeytin 2 yıl önce 3 TL iken şimdi 80 kuruş ile 1 TL aralığına düştü. Fındık fiyatı geçen sezon ortalama 4.5 ile 5 TL iken bu sezon fiyatlar 3,75 TL’den başladı. Stok olmadığından ve üretim azlığından fındık fiyatının 7 TL’ye çıkması beklense de aracılar, tüccarlar ve ihracatçılar fiyat kırma çabası içinde. Ayçiçeği fiyatları yağ oranına göre 1.40 TL ile 1.72 TL arasında belirlenirken, hasat döneminde ithalatın serbest bırakılmasıyla ürün fiyatı 85 kuruş ile 1 TL aralığına düştü.
2013 yılı için TRAKYA BİRLİĞİN belirlediği Ayçiçek fiyatı 1.170 lira ile 1.346 lira arasında taban fiyatı belirlendi. Taban fiyatlarında çok cüzi sembolik ya da sus payı artışlar olurken girdi fiyatlarında yüzde 100’ü üzerinde artış oldu. Mazotun litresi 5 TL civarında . zeytin dışında tüm taban fiyatlarının üzerinde. Ayçiçek üreticileri bir kilo hibrit tohum alıp ekebilmek için 30 kg Ayçiçek satmak zorunda kalıyor. Küçük üreticiler düşük taban fiyatları nedeniyle yüksek girdi maliyetinin altında eziliyor. Ertesi yıl ekemez hale geliyor/ getiriliyor.
Tablo ortada. Tarımdaki bu uygulamalar çok uluslu şirketlere ve yerli işbirlikçilerine daha fazla kâr sağlıyor. Tarım pazarında tüm desteklemelerden yerli oranda faydalanamayan, yoksul kalan küçük üreticiler hem üretimde hem de piyasada tarım tekelleri tarafından eziliyor üretim dışına sürülerek tasfiye ediliyor.
Tasfiye sürecine karşı yapacağımız küçük üreticilerin yanında onların öz örgütlülüklerinde yer almak, ekonomik talepleri, siyasi taleplerle bütünleştirecek örgütlü bir güce dönüştürmektir.
Sincan F Tipi Hapishane’den bir ÖG okuru