#EvdeKal çağrıları bir yandan devam ederken, hafta sonu için sokağa çıkma yasağı uygulanarak, çeşitli kısıtlamalar getirildi.
Covid-19 salgını İstanbul başta olmak üzere ülkenin dört bir yanında hızlı bir artış gösterirken, fiziksel mesafe ve izolasyonu sağlamak amacıyla çeşitli uygulamalar devreye sokuldu. AKP’nin adeta bir kampanyaya dönüştürdüğü #EvdeKal , #HayatEveSığar çağrıları sürerken, açlıkla mücadele eden işçi ve emekçiler salgına rağmen sokaklarda, şantiyelerde çalışmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın’ın sokağa çıkma yasağı öncesinde “Ülke geneli sokağa çıkma yasağının ekonomiye maliyeti çok daha ağır olurdu” sözleri #EvdeKal çağrılarının özellikle işçiler için geçerli olmadığının bir ifadesi. Devletin ekonomik kalkınma modelinin motor gücü olan inşaat sektöründe, işler salgının yayılma riskine karşın sürüyor.
Salgın tehlikesi karşında güvencesiz riskli çalışma koşulları altında inşaat işçileri çalışmaya devam ediyor. İçişleri Bakanlığı tarafından 18-19 Nisan tarihlerinde ilan edilecek sokağa çıkma yasağına ilişkin “Sokağa çıkma yasağı kapsamında açık olacak işyeri işletme ve kurumlar” başlığıyla yayınlanan genelgede;
– Sağlık hizmetlerinin kapasitesini artırmaya yönelik acil inşaat, donanım gibi faaliyetleri yürüten işletme/firmalar,
-Çalışanları inşaat alanında bulunan şantiyede konaklayarak yapımı devam eden büyük inşaatlar (Bu madde kapsamında inşaat ve konaklama aynı şantiye alanı içinde ise izin verilecek, başka bir yerden çalışanların gelmesine ve şantiyede kalanların başka bir yere gitmelerine izin verilmeyecek. Çalışma sadece inşaat alanı ile sınırlı olacak)
Bu maddeler inşaat işçilerinin salgın döneminde karşı karşıya oldukları zorunlu çalışma koşullarının çarpıcı bir gerçeğini yansıtmakta. Devlet sokağa çıkma yasağını “halka önlem” olarak sunarken, rant ve talanı işçilerin yaşamları üzerinden kar hırsıyla sürdürmeye devam ediyor.
Bu maddelerde işçi sağlığı ve güvenliğine dair hiçbir şey yer almadığı gibi, çalışmak zorunda olan inşaat işçilerine şantiye içerisinde kalma uyarısı yapılarak özel bir tecrit uygulanmakta. Peki ya ne için, elbette ki işçi sağlığı ve güvenliğini düşünmeyen egemenler ve patronların çarkları dönsün, yeter ki!
“Korona bir ihtimal, işsizlik kesin”
Aynı zamanda birçok işçi ve emekçinin salgın döneminde geçim derdi sürerken, işten çıkarılmaya ya da ücretsiz izine zorlanıyor.
İnşaat İşçileri Sendikası, Koronavirüs salgını sürecinde işçilerle yaptıkları görüşmeler üzerinden hazırladığı raporda İstanbul’da yaklaşık 300 binin üzerinde inşaat işçisinin olduğu, son 15 gün içerisinde 10 binin üzerinde inşaat işçisinin ise işten çıkartıldığını belirtti. İşten atılmayanların da salgın nedeniyle çalışamadığının ifade edildiği raporda, ‘İşçilerin dip dibe çalıştırıldığı, haklarının gasp edildiği, zaman zaman işçilere şiddet uygulandığı’ belirtildi.
Raporda ayrıca, çalışmak zorunda olan işçilerin kötü şantiye koşulları içerisinde çalıştığı ve bu durumun salgına davetiye çıkardığı belirtilerek, şantiyelerde en insani ihtiyaçların dahi karşılanmadığı ifade ediliyor.
Salgın bahanesiyle işsiz kalan inşaat işçileri direnişte
Mardin’in Mazıdağı ilçesinde Cengiz Holding’e ait Eti Bakır Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Fabrikasında çalışan işçiler, sokağa çıkma yasağı döneminde de karantina altında çalışmaya devam ediyor. Patronlar işçi sağlığı ve güvenliği için önlem almak yerine, işin bitmesi için baskı uyguluyor.
Salgınla birlikte can güvenliği olmayan işçiler, taleplerini dile getirdiklerinde ise işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya kalmaktalar. Demiryolu inşaatında çalışan 118 işçi, çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle iş bırakma eylemine başladılar.
Tam da meclis gündeminde “işten çıkarılmaların 3 aylığına yasaklanması” düzenlenmesinin görüşüldüğü günlerde, 15 Nisan’da talepleri için eylemde olan 118 işçi işten çıkarıldı. İşçiler Covid-19 tehdidine rağmen şantiye önünde direnişe devam ediyor.
Salgın döneminde dahi çarklar dönsün diye işçilerin yaşamı yok sayılıyor. Bir yandan pandemi döneminde salgın riskine rağmen zorunlu olarak çalışan işçiler güvencesiz çalışma koşullarında şantiyelerde ölüme terk ediliyor.
Çarklar “kalkınma” hedefleriyle dönerken, işçiler ölüyor. Galaport’ta inşaat işçisi Hasan Oğuz, Nemak Döküm işçisi Ali Kurtuluş, Zonguldak’ta yeraltında elektrik teknikeri Kemal Soytürk koronavirüs nedeniyle yaşamlarını yitirdiler.
Limak Holding firmasının Kuveyt Havalimanı şantiyesinde yaklaşık 150 işçinin Kuveyt’te oldukları ve gasp edilen tüm haklarının geri verilmesi, çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle direnişleri sürerken, şantiye içerisinde Hindistanlı bir işçi “manlift” altında kalarak, Çanakkale Biga’da İÇDAŞ işçisi Erdal Oral, fabrikanın çatısından düşerek, iş cinayetinde yaşamlarını yitirdiler.
İşçiyi salgında dahi ölüme terk edenler, rant ve talanla yoluna devam ediyor. Yeter ki çark dönsün!
Rantçı zihniyeti, Covid-19 bile durduramadı. Salgını fırsata dönüştüren zihniyet durdurma kararı olan doğa sit alanlarını bu dönemde dahi ranta açmak için iş makinalarıyla talan ve doğa katliamını sürdürüyor.
Ülkedeki Covid-19 salgın riski devam ederken işçi ve emekçiler yoksulluk ve açlığa terk edilirken #EvdeKal-amayıp çalışmak zorundalar.
Salgın krizinde işçiler şantiyede çalışmaya devam ederken, her krizden fırsat yaratan AKP zihniyeti salgını da es geçmeyerek yeni ihalelerin peşine düştü.
Covid-19 salgını için açıklanan “tedbir paketi”nden halka kolonya çıkarken, şirket ve patronlara “kalkınma” bütçesi
Bitlis Ahlat’taki saray inşaatı tüm hızıyla sürüyor. “Ahlat Gençlik Külliyesi” adı verilen saray inşaatına büyük yatırımlar yapılırken, ülkenin Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan Covid-19 salgınına “destek” için halka İBAN numarası dağıtmakta.
Covid-19 salgınıyla derinleşen krizle, işçi ve emekçiler işsizlik ve yoksulluğa sürüklenirken; geçmediğimiz yollardan, kullanmadığımız köprülerden, uçmadığımız havaalanları için toplanan vergiler, şirket sahibi patronların, müteahhitlerin cebine ulaştırılıyor.
Salgın döneminde getirilen kısıtlamalar sürerken AKP’nin rant ve talan projesi doğayı katletmeye devam ediyor. Samsun’da Tüprag Madencilik Şirketi, sondaj çalışmalarına başladı. Bugüne kadar Covid-19 virüsünün hiç görülmediği Antalya’nın Kaş ilçesinde, halk sokağa çıkmayarak tedbirlerini arttırırken; salgını fırsat bilenler “doğa sit alanı” bölgeleri, ormanlar ve zeytinlikler dâhil dağa taşa kaçak yapılar inşa ederek betonlaştırmaya başladı.
Artvin Yusufeli ilçesi köylerine şirketler tarafından yapılmak istenen HES inşaatı, köylülerin uzun yıllardır sürdürdüğü direnişle engellenmişti. Fakat Covid-19 salgınından kaynaklı zorunlu olmadıkça sokağa çıkılmayan bölgede, salgın fırsata dönüştürülerek HES şirketi kiraladıkları arazide şantiye çalışmalarına başladı.
Ve son olarak öncesinde de AKP’nin rant projesi olarak hazırlık yaptığı Salda Gölü inşaatı, bölge halkından doğru gelişen tepkiler sonucu durdurulmuştu. Uzun bir süredir ziyarete kapatılan “doğallığına dokunmayacağız” dedikleri Salda Gölü’ne, Covid-19 salgını döneminde iş makineleriyle girildi. Fakat tepkiler üzerinde yağma durdurulmak zorunda kaldı.
Salgın döneminde halka kolonya, işçi ve emekçiye işsizliği reva gören AKP, patronların sermayesini büyütme derdinde. Özellikle Covid-19 salgını döneminde, her krizden sermayedarların cebini dolduracak proje paketleri çıkmakta iken AKP’nin sermaye çarkları dönsün diye işçiler ve emekçiler #EvdeKal-mıyor!