Dersim: Munzur Doğa ve Kültür Festivali hem politik anlamda hem de Dersim üzerindeki etkisiyle günümüze kadar ulaşmıştır. Festivalin ilk örgütlenme amacı Dersim’e yıllardan beri uygulanan baskı, zulüm ve katliamların önüne özellikle göç eden Dersim halkının geri dönüşünün sağlayarak set çekebilmek. Bu amaç bir nebze de olsa başarıya ulaşmış ve bir takım kazanımlar elde edilmiştir.
Dersim’in 38’den 1980’lere ve oradan da 2000’li yıllara kadar sistem tarafından üzerine uygulanan olağanüstü hal durumu hiç değişmemiştir. Dersimliler bu zulüm cenderesinden kurtulmak için kendi topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Köyleri yakılmış, boşaltılmış ve çeşitli işkencelere maruz kalmışlardır. Dersim’i insansızlaştırmak için sistem her türlü kirli oyunlarını oynamaktan geri durmamıştır. Dersim’in devrimci dinamiklerini yok etmeye çalışmışlardır.
Munzur Doğa ve Kültür festivali ile sistemin Dersim üzerinde oynadığı oyunlar kısmi şekilde bozulmuş, Dersim’e insan sirkülasyonu gerçekleştirilmiş ve bir kazanım elde edilmiştir. Sadece Dersimlilere değil; birçok dil, din, ırk gözetmeden tüm insanlara kapısını açmıştır Dersim. Bu festival, Dersim’e geri dönüşlerin olmasını sağlamıştır.
Köy çalışmaları başladı
Dersim Partizan olarak bu yıl 13.’sü düzenlenecek olan festivale çağrıda bulunmak, festival üzerine tartışmalar yapmak ve bu vesileyle köylülerle iletişime geçmek için yıllardan beri düzenli olarak örgütlediğimiz köy çalışmalarının startını Pertek, Xozat ve Pülümür’de verdik.
Gittiğimiz köylerde festivalin Dersim için anlam ve önemiyle birlikte kendi önümüze koymuş olduğumuz politikalarımız üzerinden sohbetler gerçekleştirmeye çalıştık. Dersim’de sistemin tüm yaşam alanlarına yaptığı karakol, gözetleme kuleleriyle çember altına almaya çalıştığını; doğamızı baraj, orman kesimi, maden aramalarıyla yok etmeye çalıştıklarını anlattık. Ayrıca önderimiz İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 40. yılı vesilesiyle 21 Mart Newroz’da başlattığımız kampanya çalışmalarını paylaştık.
25 Temmuz’da festivalin ilk günü kampanya çalışmamızın son ayağını oluşturacak bir anma yürüyüşü yapacağımızı duyurduk.
Gittiğimiz evlerde genelde hoş, güzel ve sıcak bir ilgiyle karşılandık. Ülkemizde ve bölgemizde yaşananlar üzerinden fikir alış verişinde bulunduk ve kendi görüşlerimizi köylülerle paylaştık. Köylerde sıklıkla karşımıza çıkan sorunlar çerçevesinde çözümün aslında kendilerinde olduğunu vurguladık. Yaşanan çelişkiler karşısında bizzat yerelde sorunun muhataplarının inisiyatif bilincini geliştirerek, sorunun çözümü noktasında köylülerle ortak hareket edilip, ortak kararlar alınması gerektiğini anlattık.
Tartışma konuları
Tartışılan yoğun gündemlerden bir tanesi de “çözüm süreci”ydi. Dersimliler sürece genel olarak olumlu bakmadıklarını, bunun da sistemin oyunlarından biri olabileceğini, yaşanan ilk geri çekilme döneminde yaşananları hatırlatarak ifade ettiler. Ulusal Hareketin demokratik taleplerinin son derece haklı olduğunu ancak yaşanan çözüm süreci boyunca devlet tarafından atılan olumlu bir adımın olmadığını aksine saldırıların devam ettiğini dile getirdiler.
Köylülerin gündem konuları arasında Taksim direnişi de yerini alıyor. Direnişin AKP’ye ve sisteme karşı yapılmış bir öfke patlaması, halk ayaklanması olarak tanımlıyorlar. Türkiye siyasal tarihinde önemli bir dönemeç noktası olarak gördüklerini belirtiyorlar. Birlikte verilen mücadelenin ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından Taksim direnişinin sembolik bir yanının olduğunu ve bundan sonra da daha büyük eylemlerin gerçekleşmesini beklediklerini söylediler.
Köy çalışmamız festival sürecine kadar aralıksız ve yoğunlaşılmış haliyle devam edecek. En ücra yerlerdeki köylülerimizin kapılarını çalmaya, çaylarını içmeye, yalnız ve çözümsüz olmadıklarını haykırmaya ve umudu hep beraber büyütmeye devam edeceğiz.
[widgetkit id=231]