Deriteks Sendikası’nın uzunca bir zamandır örgütlenmeye çalıştığı, Darıca’daki VİP Giyim’de patronun sendikal çalışmayı öğrenmesinin ardından işten atmalar başladı.
Yaklaşık 18 işçinin işten atıldığı VİP Giyim’de, patronun sendikal faaliyet düşmanlığı çerçevesinde işten attığı işçilerden ikisi de Nimet Özkaya ile Kadriye Horlu’ydu. Nimet ve Kadriye ile VİP Giyim’deki sendika düşmanlığını ve buna karşın kendilerinin başlattığı direnişi konuştuk.
Merhabalar. Öncelikle VİP Giyim’deki çalışma ortamını soralım isterseniz.
Nimet Özkaya: Ben Nimet Özkaya. Bu fabrikada 1997’de çalışmaya başladım. İçerideki kötü koşullardan dolayı sendikalaşmaya karar verdik. Çünkü yorucu bir iş. Sabah 7’den akşam 6’ya kadar çalışıyoruz.
Yaklaşık 2-3 yıl önce de Deri-Teks Sendikası’yla tanıştık, üye olduk. 2019’da da sendikal çalışmalarımız aktif bir şekilde devam ediyordu, Ta ki buradan 2 arkadaş işten ayrılana kadar. O iki arkadaş başka bir yerde iş başvurusuna gidiyorlar. Gittikleri yerde onlardan e-devlet şifresini istiyorlar ve e-devlet kayıtlarına baktıklarında Deri-Teks’e üye oldukları görünüyor.
Oranın patronu da bizim buranın patronu Bülent Sönmezler’in arkadaşıymış. O patron bizim patronu arayarak bizim iş yerinde sendikalaşmanın olduğunu anlatıyor. Patron bunu duyduktan sonra ustalarla birlikte işten atmaya başladı. Ben de 7 Ağustos’ta işten atıldım. Ama tabi bunun nedeninin sendika olduğunu söylemediler. Bana “kriz var, küçülmeye gidiyoruz” dediler. Benden sonra da 18 arkadaşımızı işten çıkardılar. Zaten direniş süreci de en son Kadriye işten çıkartıldığında başladı.
Kadriye Horlu: Ben de 22 yıldır burada çalışmaktaydım, son bir yıldır da Deri-Teks Sendikası’na üyeyim. İçerideki sendikal süreçten bahsedeyim ben de. İçeride ustaların baskısından dolayı, erkek-kadın çalışanların ücretlerindeki dengesizlikten kaynaklı, hijyenik koşulların olmamasından kaynaklı sendikal arayış içerisine girdik ve Deri-Teks sendikasına üye olduk.
Çalışma şartları zaten kötü. Ayrıca erkek ve kadın çalışanlara yönelik ayrımcılık da vardı sanırım.
Kadriye: Erkek ve kadın çalışanlar arasında çok büyük ayrımlar vardı. En kıdemli kadın çalışanlar bile erkeklerden daha az ücret alıyordu.
Nimet: Mesela ben işten atıldığımda 2 bin 260 lira alıyordum ve en eski çalışanlardan biriydim. Ama erkek çalışanlarla aramızda ücret olarak çok fark vardı. Aynı işi yapıyoruz, aynı ürünü çıkartıyoruz ama erkek çalışan benden neredeyse 400 lira fazla alıyordu. Onlar ev geçindiriyormuş ben ek gelir götürüyormuşum.
İçerideki sendikal faaliyet ve beraberinde sendika düşmanlığı nasıl başladı?
Kadriye: Nimet çıkartıldığında içeride sendikal faaliyet çok duyulmamıştı. Sonra duyulduğunda, içeride patron ustaları toplayıp bunu nasıl duymadıklarını sordu. Bizim faaliyet çok iyi bir şekilde ilerliyordu. Yeterli sayıyı yakalamamız için 30-40 kişi kalmıştı. Patron sendikal faaliyeti öğrendikten sonra, işyerindeki imalat müdürünün odasını adeta sorgu odasına çevirdi.
Oraya tek tek çağırıp çalışanları korkutmaya, vazgeçirmeye çalışıyordu. Bunlar da yetmedi, insanlardan e-devlet şifrelerini istediler, vermeyenleri işten atmakla tehdit ediyorlardı.
Eğer şifreyi alırlarsa insan kaynakları müdürü de senin sendikalı olduğunu görürse istifa ettiriyorlardı. Ben de önceden beri hakkını yedirmeyen işçilerden biriydim. Bana hiç sendikadan istifa et demediler. Ben 5 senelik iznimi kullanmak istediğimde bana “senin yerine bakacak kimse yok, izin veremem” dediler.
Tabi bunu söylediklerinde benim sendikalı olduğumu bilmiyorlardı. Sonra benim içeride sendikal faaliyet yürüttüğümü öğrenince, beni 2 gün bile izne çıkartmayan ustam 60 gün izne çıkardı. Beni izne çıkarttıktan sonra artık herkesten e-devlet şifresini almaya başladılar. Çünkü ben biraz da olsa engel oluyordum. O sorgu odasına çıkarttıkları herkesi istifa ettirdiler.
Daha sonra çok komik iyileştirmeler yaparak göz boyamaya çalıştılar. Yani fabrikada o kadar usulsüzlükler oluyordu ki senelik izinler konusunda, maaş konusunda, sosyal konuda. Bu kadar usulsüzlük varken geldiler iş yerine çay makinesi ve bisküvi makinesi koydular. Bizim bunlara ihtiyacımız yoktu, bizim sosyal haklara ihtiyacımız vardı. Bizim maaşlarımızın düzeltilmesine ihtiyacımız vardı. Bir de koydukları çay makinesi ve bisküvi makinesi de paralı.
Benim işten atılışımdan sonra bu sorgu odası dediğimiz yerde baskılar daha da fazla yaşandı. Yani normalde e-devlet şifrelerini istemek suçtur. Biz bunu söyledik bütün arkadaşlara ama dinlenilmedi. Buradaki direnişte benim işten atılmamdan sonra başladı. Burada 88 günü geride bıraktık.
Peki direnişin talepleri neler?
Kadriye: Bizim ilk talebimiz işe iade talebi. Dediğimiz gibi 18 kişi çıkartıldı işten, onlar tazminatlarını alıp çıktılar işten. Ama biz imzalamadık. Şimdi 2 kadın direniyoruz.
Buradaki direniş günleri boyunca hem patron hem de polis tarafından birçok baskıya da maruz kaldınız.
Kadriye: Evet. İlk olarak biz burada çadır kurmak istedik, çok yağmur yağıyordu. Onu da polis engelledi. Engellediği sırada da bize yasaları okudu, çadırın nasıl olacağına dair. İşte bu şartlara uyarak kurabileceğimizi söyledi. Biz de tamam diyerek çadırı o şartlara göre kurduk. Sonra bize yasa okuyan polis, 2 saat sonra gelerek “siz burada yasa ihlali yapıyorsunuz” dedi ve çadırımızı kaldırttı. Birkaç gün önce de dondurma şemsiyesi açtık sadece, üstüne de şeffaf naylon koyduk. Polis bu seferde “valiliğin izni yok, bu yasak” dedi.
Nimet: Yani bir de o süreçte çok fazla yağmur yağıyordu. Biz yağmurdan korunmaya çalışıyorduk. Gelen sivil polisleri de emniyet yönlendiriyordu “kaldırsınlar, izin vermeyin” diye.
Polis amiri de bu olayın üstüne geldi, o da valilik talimatını öne sürdü. Sonra “biz kendi aramızda karar verdik, çadırı biraz daha sağlam yapabilirsiniz” dediler. Ben, bunu yapmaya çalıştık izin vermediniz, dedim. Yani ben anayasal hakkımı kullandığım için işimden atıldım, bunu sorgulamıyorlar. Ama burada bir çadır kurdum diye neredeyse kıyamet kopartıyorlar.
Son olarak direnişin devamına dair ne söylemek istersiniz? Aslında bir de kadın direnişi buradaki direniş.
Nimet: Ben bir kadın emekçi olarak haklarımı korumak için buradayım. Erkekler kadar güçlüyüm, çünkü benim gücüm emekten geliyor. Ve ben içeride 23 sene boyunca bütün hukuksuzluklara katlanmışım, buradaki baskılara mı boyun eğeceğim?
Kadriye: Bugün sustuğumuz için fabrikalarda birçok hakkımız verilmiyor. Baskılara karşısında kaçmak çözüm değil, sonuna kadar direnip kazanmak lazım. Kadın emekçiler olarak susmamalı, hakkımızı aramalıyız.