Bu 8 Mart’ta işçi faaliyetimiz açısından kadın sorununa bakış açımıza ve genel yaklaşımlarımıza; erkek egemen faaliyetimizdeki direngenliğe değinmenin gerekliliğini, zorunluluğunu hissediyoruz. Tam da 8 Mart yaklaşırken diyoruz; çünkü 8 Mart’ın önemi ezilenin ezileni olan kadınlar için deneyimi ifade ederken aynı zamanda işçi sınıfının mücadele gününün önemli bir dönemidir. Taciz, tecavüz gibi; cinsel, fiziksel, psikolojik, ekonomik ve ulusal her türlü şiddetin uygulama alanına dönüşen kadın kimliğiyle işçi çalışmasını değerlendirmek, bu bakış açısıyla politika üretmek mevcut geçekliğimiz açısından değerlendirildiğinde gerçekçi olmayacaktır. Her olgunun bir de kadın yüzü vardır. O halde; yüzeysel, gelenekçi erk bakış açısı tüm hücrelerimize kadar zerk edilmiş bir şekilde 8 Mart’ı kavramak ve bu tarihsel günü işçi sınıfı içinde örgütlemek mümkün olmayacaktır.
Uzun yıllardır kadınları sınıf mücadelesi içerisinde yedek güç olarak gören bakış açımızla yaptığımız tespitler işçi sınıfı içersinde kadın bakış açısını oluşturmamızın önünde bir barikat anlamına gelmektedir. Bu sebeple de bugün bu barikatı aşacak olan DDSB’li kadınlar olacaktır. Kadın sorununa dair bakış açımızdaki gerilikleri aşmak, bu konu özgülündeki zaaflarımızı görerek, kabul ederek başlayacaktır. Ancak bu kabul ediş, DDSB içersinde de erki temsil eden erkek arkadaşlar için öncelikle, kendi iktidar alanlarından vazgeçmeyi zorunlu kılar ki bu noktada kadın arkadaşlarımıza düşen misyon belirleyici olacaktır.
DDSB=ERK-EK
DDSB çalışmalarına bugün rengini veren burjuva-feodal kültürle bezenmiş erkek egemen bakış açısıdır. Daha net ifade edelim DDSB olarak erkek bir örgütüz. İşçi sınıfı içerisinde yürütülen faaliyetimizde erkekliği yeniden üreten kalıpların, dogmaların yaşamasına izin vererek; erkekliğini sürdürmekte “tavizsiz” bir yaklaşım sergilediğimizi görerek kendi gerçekliğimizle yüzleşmek zorundayız. Bu noktada önce kendimize vurarak yönümüzü geleceğe dönmek zorundayız. Kadın komisyonlarımızın kurulması; kadın arkadaşlarımızın faaliyetimiz içerisinde gelişip-örgütlenmesi; işçi sınıfı içerisinde kadın bakış açısı ve cinsiyetçi bir dilden arınmış bir faaliyet yürütülmesi; sorunların kadın yüzünün ortaya konulması; kadın işçilerin taleplerinin öne çıkarılması noktasında eksik kalışımızın temel sebebi erkek egemen bakış açımızdır. Velhasıl erkekçe düşünüyoruz, bu şekilde üretiyoruz, bu şekilde yaşıyoruz, bu şekilde müdahale edip uyguluyoruz. Kadın gözüyle bakmaktan uzak bir bakış açımız var. Kabul edelim artık. Böyle olmasaydı komisyon kurma tartışmalarında karma bir örgüt olduğumuz erkek arkadaşlarımız tarafından ısrarla savunulmazdı ya da DDSB’li kadınların 8 Mart eylemlerine faaliyet yürüttükleri kadın örgütlenmesi içerisinde değil de DDSB flamalarıyla katılmaları tartışılmazdı. Hele ki DDSB olarak işçi sınıfı içersinde kadın çalışması noktasında bir örgütlülük ve faaliyet yürütmüyorken bunu hiç tartışmazdık. Elbette ki faaliyetini yürütüyorsak ve örgütlülüğümüz olan alanlarda DDSB’li kadınlar olarak flamalarımızla, kendi rengimiz ve bayrağımızla sokağa taşmamız en “ideal” olanıdır. Ancak ideal olanı değil devrimci gerçeği arıyoruz ve bütün bu tartışmaları gerçekliğimize uygun tartışmak ve ona uygun hareket etmek zorundayız. Bu noktada kadınlara pozitif ayrımcılık uygulamakta yetersizlik; “kadın çalışmasını yürütmede kadınlar esastır”, “her toplantının mutlaka bir gündemi kadın çalışmasıdır” gibi kadınları “koruyan”, inisiyatiflerini ortaya çıkaran kuralların etkin bir şekilde uygulanamamasının temel sebeplerinden birisi de erkek egemen bakış açımız. Hele ki bu kuralların uygulanamamasının temel sebebi olarak kadın faaliyetçinin azlığının gerekçe gösterilmesi ise başka bir erkek egemen zihniyetin tezahürüdür.
Hiçbir gerekçe yukarıda ifade etiğimiz kuralların etkin bir şekilde uygulanması zorunluluğunu ortadan kaldıramaz. Yani orta vadede gerçekleştirmek üzere karar aldığımız hedeflerimiz doğrultusunda kadın komisyonlarımızı kurmak zorundayız. Daha önceki denemelerimizin eksikliklerinden öğrenerek faaliyete daha müdahaleci olmalıyız. Mücadeleye kadın rengini ancak kadınlar verebilir ve bu gerçeklikle DDSB’li kadınlar olarak daha fazla inisiyatif almalıyız.