70 yıldır gözaltında kaybedilen babasını arayan müzikbilimci profösor Filiz Akın 679. haftasında Cumartesi Anneleri’ne gönderdiği mektupta “Susmaktan hiç utanmadınız mı?” dedi.
İstanbul: Cumartesi Anneleri, Galatasaray Lisesi önünde 679. kez buluşarak 2 Nisan 1948 tarihinde gözaltında kaybedilen ünlü yazar Sabahattin Ali’nin ölümünün ardındaki gerçeklerin aydınlatılmasını istedi. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Devrimci Parti Genel Başkanı Musa Piroğlu, ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, HDP İstanbul il yöneticileri ve çok sayıda gazeteci eyleme katıldı.
İlk olarak sözü alan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, Özgürlükçü Demokrasi’ye atanan kayyımı kınayarak, basın üzerindeki baskılara son verilmesini ve tutsak gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi.
Zor zamanlar dayanışma ile aşılacak
CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, 679 haftasını gerçekleştiren Cumartesi Annelerinin çok önemli bir eylemlilik olduğun söyleyerek, “Arjantin’den sonra en uzun soluklu eylem” dedi. Cumartesi Annelerinin ciddi engellerle karşı karşıya kaldığını hatırlatan Bingöl, dayanışma ve direncin tüm baskıların, engellemelerine üstesinden geldiğine dikkat çekti.
Özgür basına yönelik baskılara da dikkat çeken Bingöl, geçtiğimiz günlerde Özgürlükçü Demokrasi’ye de atanan kayyumu hatırlattı. Bu zor zamanların dayanışma ile aşılacağını belirten Bingöl, “Yolunuz açık olsun, dayanışmamız ile yanınızda olacağız” dedi.
“Neye mal olursa olsun, sözler bir şekilde yolunu bulacak”
1980 yılında gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi gazeteci Faruk Eren, sözlerine 70 yıl önce gözaltında kaybedilen Sabahattin Ali’yi anarak başladı. “O dönemde de muazzam baskı vardı, toplum üzerinde de basın üzerinde. Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Sabahattin Ali Markopaşa dergisini çıkardı o dönem” dedi. Markopaşa dergisinin de kapatılarak farklı isimlerle yayın hayatını sürdürdüğünü ve bununda pek çok şeye mal olduğunu söyleyen Eren, “Israrla topluma hakikati anlatmaya çalıştılar. Bugünde pek cok gazeteci tutsak, gazetelere kayyım atanıyor, Özgürlükçü Demokrasiye el konuldu” dedi. 70 yıl önce Sabahattin Ali’nin kaybedildiğini fakat bugün en çok okunan yazar olduğunu hatırlatan Eren, neye mal olursa olsun, sözlerin bir şekilde yoluna ulaşacağını söyledi.
“Susmaktan hiç utanmadınız mı?”
Sabahattin Ali’nin kızı müzikbilimci Profesör Filiz Ali’nin eyleme gönderdiği mektup okundu. Filiz Ali’nin gönderdiği mektup şu şekilde; “Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir Şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı Ocak ayında gazetecilerden aldık. Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiğinden” öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 70 yıldır kayıptır. Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevk ederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı. Yetmiş yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza. İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve “susmaktan hiç utanmadınız mı ?” diye sorar.”
Sabahattin Ali’nin mezar yeri açıklanmalı ve kaybedilme süreci tüm açıklığıyla gözler önüne serilmeli
Haftanın açıklamasını Cumartesi Annelerinden Gönül Sonbahar okudu. Sonbahar, “Bugün edebiyatımızın temel taşlarından büyük yazar Sabahattin Ali’nin, kaybedilişinin 70. yılındayız. Sabahattin Ali 70 yıl önce bugün, 31 Mart 1948 sabahı yurtdışına çıkmak üzere İstanbul’dan ayrıldı. Ailesi ve arkadaşları kendisinden bir daha haber alamadı. Sabahattin Ali’nin akıbeti bugüne kadar karanlıkta bırakıldı” dedi. Sosyalist olan Sabahattin Ali’nin baskıcı hükümet politikalarına muhalefet ettiği için polis tarafından sürekli izlendiğini belirten Sonbahar, anti-komünist histerinin propagandacısı sağ basın tarafından da hedef gösterildiğini aktardı. Eleştirel düşüncelerini açıklayan kişilerin “düşman”, “vatan haini” ilan edildiği ortamda “Hep birlikte, özgür ve eşit biçimde insan gibi yaşamak mümkündür” diyen yazıları, yoksulluğu ve yolsuzlukları gündeme getirmesi nedeniyle suçlanarak, hakkında soruşturmalar açılarak, mahkûmiyetler verildiğini kaydetti. Yurt dışına çıkmak için pasaport da alamadığını ifade den Sonbabar, “Bir kaçakçıyla anlaşarak yurtdışına çıkmaya karar verdi. Ancak anlaştığı kaçakçı Ali Ertekin’in dönemin haber alma teşkilatı olan MAH için çalışan bir ajan olduğundan habersizdi. Ertekin, onu sınırı geçeceğiz diye Kırklareli’ne götürdü. Sonrası ise bilinmezliğe terk edildi. Sabahattin Ali’nin aylar önce gömülen cansız bedeni, bir çoban tarafından 16 Haziran 1948 tarihinde Sazara Köyü ormanlık alanında bulundu” dedi. Sabahattin Ali’nin cenazesinin ailesine teslim edilmediğini dile getiren Sonbahar, yeniden defnedildiği yerin açıklanmayarak, kendisi gibi mezarının da kaybedildiğini söyledi.
Sabahattin Ali, hükümet tarafından öldürtüldü
Sonbahar, “Demokrat Parti iktidarının Başbakan Yardımcısı olan Samed Ağaoğlu’nun ölümünden on yıl sonra, 1992 tarihinde yayınlanan günlüğünün 14 Ocak 1949 tarihli notunda: “Dün Menderes Sabahattin Ali’nin hükümet tarafından öldürtüldüğünü söyledi” diye yazdı” dedi. Yine Albay Talat Turhan’ın, bir üst düzey emniyet görevlisinin “Sabahattin Ali sınırdan Kırklareli’ne getirildiğinde sorguya çekildi. Fakat konuşmadığı için sıkıştırıldı ve bu sıkıştırma sırasında öldü. Hem de inleyerek kollarımda can verdi” dediğine tanık olduğunu söyledi.”
70 yıldır süren bu inkâr ve adaletsizlik artık son bulması gerektiğini dile getiren Sonbahar, “Zamanaşımı zırhının arkasına gizlenmeden Sabahattin Ali’nin mezar yeri açıklanmalı ve kaybedilme süreci tüm açıklığıyla gözler önüne serilmelidir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde bulunan gizli dosyalardaki Sabahattin Ali ile ilgili bilgiler kamuoyuna açıklanmalıdır” dedi.