İnsan Hakları Derneği (İHD) Batman, Diyarbakır, İzmir şubeleri ile kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul cinayetlerin akıbetini sorarak, adaletin sağlanmasını istedi.
Batman
İHD Batman Şubesi, eylemlerinin 613. haftasında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yan yana geldi.
“Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartı açılan eylemde gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Basın açıklamasını okuyan Hüseyin Elçi, 12 yıldır adalet bekleyen Roboski Katliamına dikkat çekti. Şırnak’ın Roboski köyünde 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin TSK uçakları tarafından gerçekleştirilen bombardımanda katledildiğini ifade eden Elçi, katliamın gece boyunca haber kanallarında yer almadığını hatırlattı.
Katliamda katledilenlerin sınır ticaretiyle uğraştığına dikkat çeken Elçi, bundan karakolun da bilgisi olduğunu vurguladı. Katliamın ardından saatlerce yardım gitmediği için donarak ölenler de olduğunu ifade eden Elçi, katliamın ardından Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun raporunda “Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var” denildiğini aktardı.
Elçi, şöyle devam etti:
“Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında Haziran 2013’te görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı da, 7 Ocak 2013’teki gerekçeli kararında, ‘Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldı’ diyerek takipsizlik kararı verdi.”
İç hukuk yollarının tükenmesi sonrası AİHM’e başvurulduğunu ancak AİHM’in başvuruyu “2 gün gecikti” diyerek reddettiğini aktaran Elçi, şöyle devam etti: “Öldürülen 34 sivil vatandaşın katillerinin bulup yargılanmaları ve cezalandırılmaları, ailelerin ve biz insan hakları savunucularının ortak talebidir. Roboski’li aileler haksızlık karşısında bugüne kadar takınmış oldukları tavır adaletin ölçüsü olmaya devam edecektir. Bu ölçü gelinen noktada iktidarın yoğun bir saldırısına maruz kalmış olsa bile adaletin tecelli edeceği gün gelene kadar Roboski ailelerinin ve insan hakları savunucularının mücadelesinin devam edeceğini buradan bir kez daha yineliyor, 12 yıl önce yitirdiğimiz bu gencecik insanları saygı ile anıyoruz.”
Diyarbakır
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları 777. hafta eylemini Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eylemde gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin fotoğrafları taşındı.
Basın açıklamasını okuyan Berfin Elçi, Diyarbakır’da 26 Aralık 1997’de gözaltında kaybedilen Mehmet Özdemir’in hikayesini kamuoyuyla paylaştı.
Diyarbakır’ın Lice’ye bağlı Kıyı köyünde yaşayan Özdemir’in askerin baskıları sonucu Diyarbakır’a taşındığını ifade eden Elçi, köyün bir sonra yakılıp boşaltıldığını, köye dönme ihtimali kalmayan Özdemir’in de Diyarbakır’da hayvan ticaretiyle geçimini sağladığını ifade etti.
Özdemir’in 26 Aralık 1997’de hayvan pazarına gitmek üzere evden çıktığını ve bir arkadaşını ziyaret ettikten sonra hayvan pazarının yakınındaki bir kahveye gittiğini aktaran Elçi, şöyle devam etti: “Görgü tanıkları; Mehmet Özdemir’in kahvede arkadaşlarıyla otururken silahlı, sivil kıyafetli ve ellerinde telsiz bulunan iki kişinin Özdemir’e kendileriyle birlikte gelmesini söylediğini, bu kişilerle dışarı çıkan Mehmet Özdemir’in beyaz bir taksiye doğru götürüldüğünü belirtir. Yine arabanın içinde üçüncü bir kişinin de oturduğunu görenler Özdemir’in arabaya binmemek için uğraştığını, kendini yere attığını, onu tutan kişilerden kurtulmaya çalıştığını da belirtiler. Ancak Mehmet Özdemir bu kişiler tarafından zorla, şiddet uygulanarak arabaya bindirilip oradan götürülür.”
Mehmet Özdemir’in eşi Enzile Özdemir’in 29 Aralık 1997’de İHD’ye başvurduğunu ve oradaki avukatların yardımıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na eşinin akıbetine ilişkin dilekçe verdiğini aktaran Elçi, verilen yanıtta Özdemir’in gözaltına alındığının kabul edildiğini ancak belgenin üzerinde hiçbir imza bulunmadığını söyledi.
“Aradan bir süre geçmesine rağmen Mehmet Özdemir’den bir daha haber alamayan ve nerede tutulduğu kendisine söylenmeyen Enzile Özdemir, yeniden yetkili kurumlara başvurdu. Kendisine verilen yanıtta bu defa Mehmet Özdemir’in gözaltına alınmadığı, bir yanlışlık yapılarak gözaltında olduğunun söylenmiş olabileceği iddia edildi” diyen Elçi, iç hukuktan sonuç alamayan Özdemir ailesinin AİHM’e başvurduğunu ve AİHM’in Türkiye’yi tazminata mahkum ettiğini aktardı.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
İzmir
İHD İzmir Şubesi kayıpların fotoğraflarıyla Konak eski Sümerbank önünde yan yana geldi.
Basın açıklamasını okuyan Ahmet Çiçek, Marmara Üniversitesi öğrencisi İsmail Bahçeci’nin Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu başkanı olduğunu ve defalarca gözaltına alınarak işkence gördüğünü söyledi. Bahçeci hakkında 1993’te arama kararı çıkartıldığını ve Bahçeci ailesinin evine defalarca baskın düzenlendiğini aktaran Çiçek, Bahçeci’nin aile evinden ayrılmak zorunda kaldığını kaydetti.
24 Aralık 1994’te Bahçeci ailesini telefonla arayan bir kişinin “Oğlunuz gözaltında, ona sahip çıkın” dediğini belirten Çiçek, bunun üzerine baba Şehmus Bahçeci’nin hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğüne ve DGM İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu ancak gözaltı işleminin inkar edildiğini söyledi.
İsmail Bahçeci’nin kardeşi Metin Bahçeci’nin, İsmail Bahçeci’ye acil durumlarda haberleşmek üzere bir telefon numarası verdiğini aktaran Çiçek, aynı günlerde telefon numarasının sahibi V.D.’nin işyerine baskın düzenlendiğini belirtti. “V.D. baskın sırasında iş yerinde olmadığı için V.D.’nin ağabeyi gözaltına alınarak İstanbul Terörle Mücadele Şubesine götürüldü. Şubede kendisine kardeşinin telefon numarasının yakalanan bir ‘örgüt mensubunun’ üzerinde çıktığı söylendi” diyen Çiçek, 1995 yılında Ankara’da gözaltındaki bir kişinin “Seni de İsmail Bahçeci gibi kaybederiz” denilerek tehdit edildiğini aktardı.
24 Aralık 1994’ten bu yana Bahçeci ailesinin evine baskın yapılmadığına işaret eden Çiçek, “Ailenin emniyet, savcılık ve hükümet nezdinde yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Gözaltı işlemini reddeden devlet yetkilileri, İsmail Bahçeci’nin hayatını korumaya yönelik önlemleri almadı. Yargı makamları olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili soruşturma yapmadan dosyayı kapattı” dedi.
Çiçek, “Buradan iktidar ve yargı makamlarına, İsmail Bahçeci’nin akıbetini, bedeninin bulunduğu yeri ve bu insanlığa karşı suçun tüm sorumlularını açığa çıkarma görevini yerine getirme çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.