Ankara: 19 Aralık Hapishaneler Katliamı ile ilgili 19 Aralık İnisiyatifi 21 Aralık Perşembe günü Tümbel-Sen’de bir anma gerçekleştirdi.
Saygı duruşu ile başlayan anmaya 19 Aralık İnisiyatifi’nin açıklaması ile devam edildi. Açıklamada “Kriz içinde debelenen sistem tüm toplumsal kesimler üzerinde şu ya da bu şekilde etkide bulunan bu mevzilere her şeyden önce bu nedenle saldırmak zorunda hissediyordu kendisini” denildi.
19 Aralık İnisiyatifi’nin açıklaması okundu
“Katliamın siyasi sorumlusu dönemin başbakanı Ecevit, ‘cezaevlerinde F tipi düzenine geçemezsek IMF programlarını uygulayamayız’ sözüyle saldırının nedeni ve arkasında yatan amacı yorum gerektirmeyecek kadar açık bir şekilde itiraf etmişti zaten.
Çünkü ciddi bir ekonomik krizin siyasi ve sosyal krizle iç içe geçtiği o tarihsel evrede direngenlikleri ve varlıklarıyla ürettikleri moral değerlerle hapishaneler, sınıflar savaşının önemli mevzileriydi. Esasında krizle debelenen sistemi ‘hayata döndürmeyi’ hedefleyen bu devrimci kıyımı, bugünümüze ve geleceğimize güç ve direnç kazandıran bir başeğmezlikle yanıtlandı” denilerek tutsakların “içerde dışarda hücreleri parçala” sloganının pratiğini direnişlerinde gösterdikleri vurgulandı.
Açıklamada bugünlerde yeniden gündeme gelen tek tip elbise dayatmasına da vurgu yapılarak, “AKP, tasarladığı bu uygulamayla işkenceye zemin hazırlayan, kişilerin onur ve haysiyetlerini kırarak manevi varlığını ihlal eden kindar bir tutumla yaklaşıyor” denildi.
“Baskı ve rehin politikalarını anladıkları dilden püskürteceğimizi bir kez daha haykırıyoruz”
“Tek Tip Elbise dayatmasının yanı sıra yine OHAL’le birlikte düzeyi artan bir şiddet, baskı ve tecrit uygulamalarıyla işkenceler sistematik olarak sürdürülüyor. Hücreler onlarca gardiyanla gece yarısı basılarak dağıtılıyor ve tutsaklar darp edilerek “özel hücrelere” konuluyor.
Sürgün-sevkler belirsizliği derinleştiriyor. Ailelerin ulaşamayacağı bölgelere dağıtılıyor tutsaklar. En küçük bir direniş ağır disiplin cezalarıyla karşılanıyor. Tutsaklara üzerinde ‘terör örgütü mensubu’ yazan yaka kartları dayatılıyor. Bu dayatmayla tutsakların en temel ihtiyaçlarını dahi insanlık dışı uygulamalar ve onur kırıcı yöntemlere boyun eğerek karşılanması isteniyor. Kısacası hapishaneler adeta birer işkence-rehin merkezine dönüştürülüyor” denildi.
Açıklama “Bu topraklardaki direniş geleneğini süreklilik içinde büyüterek bugünlere taşıyan devrimci tutsakların bu saldırganlığa da anladıkları dilden yanıt vereceklerini biliyoruz.
Bizler de devrimci tutsakların yakınları ve yoldaşları olarak onların soluğuna soluk katacağımızı, katliam planlarını, baskı ve rehin politikalarını anladıkları dilden püskürteceğimizi onlardan ve bu gelenekten de aldığımız güçle bir kez daha haykırıyoruz” sözleriyle sonlandırıldı.
“Devrimci iradeyi teslim alamadılar”
Açıklamanın ardından 19 Aralık Hapishaneler Katliamı’nın tanıkları o dönemi anlattılar. Burdur Hapishanesi’ndeki katliamın yakın tanıklarından ve direnişçilerinden olan Veli Saçılık “Dönemin devlet erkanı, ‘sokaklara hakim olmak için cezaevlerine hakim olmamız gerekiyor’ demişti.
Amaç en önemli direniş mevzilerinden olan hapishanelere saldırarak toplumda korku iklimi yaratmaktı. F tipleri tecritle birlikte hayattan koparılmak, itirafçılaştırılmak amacını taşıyordu. Burdur’daki katliam prova niteliğindeydi. Operasyon hazırlıkları 2 yıl öncesinde başlamıştı” dedi.
90’ların başında ve 2000’lerde hapishaneler üzerinde yapılan katliam, baskı ve sindirme politikasının bugün ki saldırıların temeli olduğunu söyleyen Saçılık, “AKP 19 Aralık’ta atılan temelin üzerine tasfiye, baskı ve sindirme politikası ile bir bina inşa etmiştir. Bu biçimde F tiplerinde örgütlü mücadelenin sönümleneceği düşünülüyor. Fakat 17 yıldır örgütlü mücadele öyle ya da böyle devam ediyor. Devrimcilere ihanetle direniş arasında bir çizgi çekilmişti. Ve bu çizgi çok ince bir çizgiydi.
Fakat devrimci iradeyi teslim alamadılar” dedi. Saçılık “Sizde şah diyeni öldürürlerse ben de bu yayladan şaha giderim, sözünü söylemeniz bile devrimci olmanız için yeterlidir. Fakat bu sözü öyle bir anda söylemeniz gerekir ki hayatınızı kaybetme pahasına direnişin tarafına geçersiniz” sözleriyle devrimci mücadelenin önemini vurgulayarak ve 19 Aralık Hapishaneler Katliamı’nda ölümsüzleşenleri anarak konuşmasını bitirdi.
Hiç beklenmeyen anda isyan çıkabilir
Yine o dönemin yakın tanıklarından ve direnişçilerinden olan Mürvet Küçük “Hapishaneler sınıf savaşımının başka bir alanıdır. Dışarıdaki mücadeleyi bastırmak için hapishanelere yönelinir. 90’larda TDH cuntadan sonra varlık yokluk savaşını çözmeye ve gücünü yeniden toparlamaya başlamıştı.
TDH 90’larda içeride ve dışarıda gücünü toparlayarak yeni bir statü kazanmıştı. Bu statü Ağar Genelgesi ile zedelenmek istendi” dedi. 19 Aralık’a kadar devletin saldırılarını üstü kapalı bir biçimde yaparken 19 Aralık Katliamı’nı devletin güç gösterisine dönüştürdüğünü söyleyen Küçük “19 Aralık’a kadar dışarıda da gösterilen büyük devrimci dayanışma örneği katliam sonrasında sönümlenmeye başlamıştı. TDH’nin 90’lara kadar biriktirdiği gücünü ve kadrolarını büyük oranda katliamda kaybetmesi de sokaktaki mücadelenin sönümlenmesinin sebeplerinden biridir” dedi.
Führerci bir anlayış tarafından toplumun şekillendirilmek istediğini söyleyen Küçük, isyanların hiç beklenmeyen anda çıktığını dile getirerek bu dönem için de bir isyanın çıkabileceğini ve yine devrimci direnişin sergileneceğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Mücadele alanları doldurulmalı
Dönemin yakın tanıklarından olan Av.Kazım Bayraktar, yargının desteği olmadan işkencelerin, katliamların gerçekleştirilemeyeceğini belirterek “O dönemlerde de tek tip elbise dayatması vardı. Mahkemeye çıkan tutsaklar ya sadece iç çamaşırlarıyla mahkemeye katılıyor ya da mahkemeye geldikten sonra üzerlerindeki tek tip elbiseyi çıkartıyorlardı. Yargı bu direniş karşısında mahkemeyi savunmaları almadan sonlandırıyordu” dedi.
84’teki süresiz açlık grevleriyle elde edilen kazanımların 90’lara ve 2000’lere katkısının olduğunu belirten Bayraktar, “Daha önceleri Diyarbakır’da müvekkillerimizle görüş süremiz 1 dakikaydı. Görüşe de işkence ile götürülüyorduk. 84 süresiz açlık grevi direnişi gerçekleşmeseydi daha sonra da direniş göstermek imkânsız hale getirilecekti.
Çünkü yılgınlığın, teslimiyetin tarafına bir kez geçilmiş olacaktı” dedi. O dönemlerde mahkemelerde militanca direniş gösterildiğini vurgulayan Bayraktar, “Bugün ki gibi yandaş medya manipülasyon amaçlı dahi bu direnişleri kaleme almazdı. Buna rağmen çok örgütlü bir direniş gösterilmişti. Sokaklardaki dayanışma ile bunu gözlemleyebiliyordunuz. Hapishaneler üzerindeki baskı ve saldırı politikaları eskiden beri vardı. Bir dönem Nazım Hikmet de sesini duyurabilmek için açlık grevine başlamıştı.
Nazım Hikmet gibi topluma mal olmuş bir şairin açlık grevine başlaması büyük yankı uyandırmıştı. Yandaş medyanın manipüle ederek dahi yazmaya çekindiği bir dönemde Nazım Hikmet gibi bir aydın ve şairin bu direnişi önemli bir yerde duruyordu” dedi.
Son olarak hapishane direnişi ile sokak direnişi arasındaki bağa vurgu yaparak bu dönemde de iktidarın bu bağı zedelemek için hapishanelere yöneldiğini belirtti. Mücadele alanlarını doldurmanın önemine vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.
“Ankara’da merkezi bir sivil itaatsizlik eylemi düzenlendi “
Dönemin sokak dayanışmasının içinden biri olarak Mahmut Konuk konuşma yaptı. Sendika bürokrasisinin hapishaneler için kurulan platformlarda örgütlü mücadele yürütmenin önünde bir engel olduğunu söyleyen Konuk “Biz o dönemde 40 emekçi bir araya gelerek Emekçi İnisiyatifi’ni kurduk.
Sendikaların kurduğu platformlarla beraber ortak iş yapma konusunda anlaştık. Fakat sendikalar faaliyet örmüyor, örülen faaliyete de engel oluyorlardı. Biz de daha sonra Emekçi İnisyatifi, Öğrenci birliği, TAYAD, TUYAP, aydın-sanatçı inisiyatifi, hücre karşı avukatların kurmuş olduğu oluşum ve adını unutmuş olduğun birkaç inisiyatifle daha bir araya geldik.
Devletin F tipleri için bir saldırıda bulunabileceği tahminlerimiz arasındaydı. Buna rağmen 19 Aralık Katliamı gibi bir saldırıyı engelleyecek bir enerji açığa çıkaramamıştık” dedi. Devletin “kamuoyunu ikna etmeden F tipine geçiş yapmayacağız” sözlerinin hapishanelerle dayanışma oluşumlarında gaflete sebep olduğunu belirten Konuk “tüm bu söylemlere rağmen Ankara’da merkezi bir sivil itaatsizlik eylemi düzenlendi” dedi ve son olarak 19 Aralık Katliamı’nda ölümsüzleşenleri bir kez daha anıp devrimci mücadele çağrısıyla konuşmasını sonlandırdı.
“Tüm mücadele alanlarında direniş gösterilmesi gerekiyor”
Ölüm orucunda şehit düşen Cafer Tayyar Bektaş’ın kardeşi Ali Rıza Bektaş dönemin sokak ayağını ve daha sonra hapishanelerde gerçekleştirilen işkence ve katliamlara dair bir konuşma yaptı. “Önceleri sokakta hapishaneler için dayanışma adına tutsak yakını olarak mücadele ediyordum.
O dönemde sokakta yaptığımız her eyleme azgınca saldırıyorlardı. O saldırılardan birinde ben de tutsak düştüm. Kardeşimle aynı hücreyi paylaşma şansını buldum. Cafer Tayyar ölüm orucundaydı. Herhangi bir müdahaleyi kabul etmiyordu. En son hastaneye kaldırıldı ve şehit düştüğü haberi geldi” diyen Bektaş, içinde bulunduğumuz süreçte de hapishanelerde hak ihlallerinin, işkence ve tecritin devam ettiğini belirtti.
Bektaş, “Elazığ Kadın Hapishanesi’nde cinsel işkence söz konusudur. Tutsaklarla dayanışma için toplumsal duyarlılığın artırılması gerekiyor” dedi. Toplumsal muhalefetin kısmen sönümlendiği bugünlerde hapishanelerde yeniden tek tip elbisenin gündemleştirilmesinin toplumu tamamen sindirme amacı taşıdığını söyleyen Bektaş, “KHK’lerle işinden atılan hocalarımız yalnız başına direniş gösteriyor.
Bugün direnişin yanında yer almamak yarın haklarımızın tümünün ihlali demektir. Biliyoruz ki tutsaklar tek tip elbiseye karşı direniş göstereceklerdir. Fakat tutsakların yalnız kalmaması için bizlerin de sokaklarda ve tüm mücadele alanlarında direniş göstermesi gerekiyor” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
“Tutsakların her zamankinden daha çok bize ihtiyacı var”
Tutsaklarla dayanışma ağı oluşturmuş olan Deli Dalgalar sözcüsü “Tutsakların her zamankinden daha çok bize ihtiyacı var. Dışarda içerde hücreleri parçala diyorsak eğer o hücreleri parçalamak, tecriti kırmak için harekete geçmeliyiz. Bizler Deli Dalgalar olarak yıllardır tutsaklara kitap ve mektup yolluyoruz.
Bazı hapishanelerde tecrit koşulları iyice ağırlaştırıldı ve tutsaklara gönderilen kitaplara keyfi olarak el konuldu. Kitap yasağı getirilen hapishaneler her geçen gün artıyor. Deli Dalgalar olarak bu yasağı kitapları mektup şeklinde göndererek deliyoruz. Sizler de bu yasağa karşı bir kitabı ya da bir bölümünü mektup şeklinde yazarak tutsaklara gönderebilirsiniz” dedi.
Konuşmalar ardından Grup Devinim şarkılarını hapishanelerde, işkencelerde ve ölüm oruçlarında şehit düşenler için söyledi.
{gallery}19-aralik-katliami-anmasi{/gallery}