Güncel

18 MAYIS | Partizan ve SMF’den İstanbul’da panel etkinliği!

Partizan ve SMF tarafından İstanbul kadıköy’de “51. Ölümsüzlük Yılında Kaypakkaya’nın Perspektifinden Emperyalist Savaşlar ve Devrimci Tutum”  başlıklı düzenlendi.

Partizan ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır Zindanı’nda işkencede katledilmesinin 51. yıldönümü dolayısı ile  İstanbul Kadıköy Feyman Kültür Merkezi Feyk Sahne’de bir panel gerçekleştirdi.

“51. Ölümsüzlük Yılında Kaypakkaya’nın Perspektifinden Emperyalist Savaşlar ve Devrimci Tutum” konulu panelde araştırmacı yazar Volkan Yaraşır, gazeteci-yazar İbrahim Varlı, SMF temsilcisi Erdal Ataş ve Partizan temsilcisi Elif Kaya panelist olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü Nazif Töre gerçekleştirdi.   Panelin gerçekleştiği salona, “Emperyalist savaş ve işgale karşı İbrahim Kaypakkaya cüretiyle mücadeleye”, “18 Mayıs’ı unutmadık” pankartı asıldı.

SMF ve Partizan tarafından yapılan panele, Yeni Demokrat Gençlik(YDG), Yeni Dünya İçin Çağrı,  Dersim Dernekler Federasyonu(DEDEF) üyeleri,  İHD üyeleri, Grup Munzur,  çok sayıda kişi katıldı.

“Emperyalist dünya savaşı ile karşı karşıyayız”

Panelde ilk olarak araştırmacı yazar Volkan Yaraşır söz aldı.  Yaraşır, “Multi krizin bir parçası olarak emperyal özneler arası hegemonya krizi derinleşiyor. Bugün Asya Pasifik gerilimi, jeo-politik krizlerin derinleşmesi( enerji yolları, enerji kaynakları, kıymetli madenler, kıymetli topraklar, su kaynakları bulunduğu cografyalarda)ve Ukrayna ve Filistin jenositi, Afrika’da darbe dalgaları gibi gelişmeleri bu eksende okumak gerekiyor. Başka bir izahla paylaşım savaşının ön cepheleri olarak düşünebiliriz. Savaşların kapitalist sistemde tarihsel olarak krizlerin aşılması (yıkım ve yeniden inşa ve yeni pazarların ele geçirilmesi, nüfuz alanlarının genişlemesi) yönünde işlevi varken, bu işlevin yanında bugün savaşlar bir anlamda kapitalizmin yeniden yapılanması anlamı taşıyor ve kapitalist işleyişin parçası(dijitaleşme, yapay zeka gibi gelişmeleri bu eksen ihmal edilmeden analiz etmemek gerekiyor) olarak işlev görüyor. Ukrayna Savaşı aslında tektonik hareketin ilk sarsıntısı ve emperyalist öznelerin hegemonya savaşlarının labarotuvarı olarak görmek gerekiyor.
Kısaca kapitalist katastrofun farklı biçimleriyle, ekolojik yıkım ve dünya savaşı olasılığıyla karşı karşıyayız.
Burada Lenin’in yaklaşımı önem taşıyor. Özce 1914 sonrası ASDP savaş kredilerine onay vermesiyle Lenin, teorik bir yoğunluk içine girer ve devrimin ritmini ve ceberini çözmek için Hegel okumalarına başlar. 1915 sonrası bütün eserleri bu sürecin sonucudur. Özellikle konumuzla ilgili olarak Savaş ve Sosyalizm çalışması ve Emperyalizm çalışması önem taşır. Savaş ve Sosyalizm, bir kontr politikayı anlatır.Emperyalizm çalışması kapitalizmin eşitsiz gelişim yasasını ve zayıf halka formülasyonunu içerir. Yani Lenin 1904-05 Rus-Japon deneyimiyle birlikte, paylaşım savaşının açtığı yeni yüksek konjonktürde savaş ve devrim diyalektiğiyle hareket eder. Ve süreç Lenin’i haklı çıkarır…
İbrahim’in perspektifi de aynıdır İbrahim her koşul ve şarta devrimin olanağını arar. Stratejik konumlanır, hedefe kilitlenir, devrimin ritmini arar çözmeye çalışır.
Bence bugünde yapılması gereken budur. Küresel gelişmeleri marksist yöntemle analiz etmek, değişen sınıf mücadelesinin her momentine hazır olmak, biriktirmek ve entellektüel hegemonya kurmak ve enternasyonal bir faaliyeti esas almak gerekiyor.
Che’nin vurguladığı gibi “ devrimcinin görevi devrim yapmaktır.”, Castro şiarı dürdürür ”devrim için savaşmana komünist denmez”. Bu şiarları aktüelleştirmeliyiz. Lenin’in ifadesiyle emperyalist savaşları ancak devrim durdurabilir. Devrimlerin gerçekleşmediği koşullarda ve kapitalizmin yapısal kriz dönemlerinde emperyalistler arası savaş yüksek olasılık haline dönüşür.” şeklinde konuştu.

“Kaypakkaya bize yöntemi sunuyor”

 

Partizan temsilcisi Elif Kaya, yaşanan güncel gelişmelerle birlikte bir emperyalizm tartışması giderek önem kazandığını belirtti.

Kaya, “Güncelde emperyalizm nedir, bunun halklara, devrimci öznelere yüklediği görevler nedir, bu soruların yanıtına odaklanmak gerektiğini düşünüyoruz. Savaş konusunda alınacak tutum özellikle de içeride daha fazla önem kazanıyor. Bu noktada sol-sosyalist güçlerin Kemalizm ve şovenizmden etkilenme halleriyle sıkı bir ideolojik mücadele bugünün önemli görevlerinden biri. Kaypakkaya bunun yöntemini sunuyor bizlere.” dedi.

Kaya, “Aslında bugün dahi onun Türkiye’de en tehlikeli fikirlere sahip olduğu algısının nedeni, Kemalizm üzerine fikirleridir. Emperyalizmin geri bıraktığı ülkelerde üretici güçleri geliştirebileceğini, ilerici yönlerinin olduğuna dair yanlışları ideolojik mücadele ile sabitleştiriyor. Buradan hareketle bu tartışmalar onu, Kemalist iktidarın halka değil burjuvaziye umut verdiğini söylüyor. Kemalizm ile ittifak yapmayı düşünenlerin karşısında olduğunu belirterek Kemalizm’in faşizm olduğunu çok net belirliyor. Buradan hareketle devrimci görevlerimizi tespit etmek için güncel gelişmelerle birlikte emperyalizmi tartışmamız gerekiyor. Lenin ‘Emperyalizm savaştır’ demiş.” şeklinde sözlerine devam etti.

Kaya, “İbrahim Kaypakkaya genel olarak ezilenleri, özel olarak ise devrimci hareketi düzenle barışık hale getirerek güçten düşüren hemen hemen tüm kritik meselelerde döneminin ve devrimci tarihimizin nadide önder figürlerinden biridir. Devletin kurucu ideolojisi olarak Kemalizm’de anti-emperyalist özellikler arayanların karşısına ‘Kemalizm faşizmdir’ teziyle çıkan Kaypakkaya, bu yaklaşımıyla sadece devleti karşısına almakla kalmıyor; sosyalist geleneği ve ezilenleri düzene bağlayan temel kolonlardan birini de söküp atıyor” diye konuştu.

‘Solun daha güçlü ayağa kalkacağı değiştirip dönüştüreceği günler gelecektir’

Gazeteci İbrahim Varlı, emperyalizmin savaş politikalarına karşı sosyalistlerin, komünistlerin neler yapacağının önemli olduğunu söyledi. Sol hareketler dönem dönem zayıflasa da güçleneceği günlerin geleceğini söyleyen Varlı, “Bugün içinde yaşadığımız dünya önemli. Buna dair nasıl bir pozisyon belirleyeceğiz?  Ne bugün dünyası,  30 yıl öncesi dünya ile aynı ne de 100 yıl önceki dünya ile şimdiki dünya aynı.

Hayat değişiyor. Savaşlar, krizler var. Yeni savaşlar harekete geçiriliyor.   Ukrayna, Filistin’de yaşananları yaşanılacak olanları gördüğümüz kadarı ile  3 dünya savaşı çıkar mı? mı evet çıkar. İlk iki dünya savaşı gibi mi olur? Savaşlar, daha bölgesel, daha lokal parça parça deva edecektir.  Mao, ‘Gök kubbenin altında muhteşem kaos var’ diyor.  Komünistler, devrimciler, sosyalistlerin  buraya olan müdahilliği  önemli.  Yoksa koşullar mükemmel.  Devrimcilere düşen  görev bunduğumuz her yerde müdahale etmek. Aza çoğa bakmadan özgül ağırlığımız ile bulunduğumuz alanlarda müdahil olacağız. Değiştirip, dönüştüreceğiz.

Umutsuz olmaya gerek yok.  Dünyada sağ popülist dalga var ama sol, sosyalist akım ve sosyal demokrat dalgada var. Meseleye nereden baktığımız çok önemli.  Dünya da solda bir dağınıklık var.  Doğaldır belirli dönemlerde solun gardı düşebilir.  Bu hep böyle gideceği anlamına gelmiyor. Solun daha güçlü ayağa kalkacağı değiştirip dönüştüreceği günler gelecektir” dedi.

“İktidarı almadan, sosyalizm, komünizm gelmedikçe çözüm yok”

 Son olarak panelde SMF Temsilcisi Erdal Ataş söz aldı. Ataş, emperyalist savaşlara karşı, kapitalizme karşı ortak bir cephe kurarak, ortak mücadelenin önemli olduğunu belirtti.

Ataş,  emperyalist savaşlara ve kapitalizme karşı çözümün sosyalizm ve komünizmde olduğuna  dile getirerek,  “Dünya savaşı gerçekliği her zaman var.  Her zamanda var olacak çünkü kapitalizm her zaman harcanan paradan daha fazlasını elde etmek zorunda. Kapitalizm savaşa hazırlanıyor.  Biz ne yapacağız?  Çözüm işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, demokratik kitle örgütlerinin, LGBTİ+ların tüm her kesin  sosyalizm ve komünizmde birleşmesi gerekiyor. İktidarı almadan, sosyalizm, komünizm gelmedikçe çözüm yok. Emperyalizme karşı ortak cephe, ortak mücadele alanları kurmamız lazım. Nerede bir mücadele var ise orada olmalıyız. Bu parçalı hal oldukça zayıflamaya devam ediyoruz” dedi.

Panelden sonra soru cevap bölümüne geçildi.  Soru cevap bölümü ardından Müzik dinletisi için Songül Bulur sahne aldı. Etkinlik Songül Bulur’un seslendirdiği türküler, ağıtlarla sona erdi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu