Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH), “İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler…Ser Verip Sır Vermeyen Devrimcilerin İzindeyiz!” başlık bir açıklama yaptı.
Yapılan açıklama, “Şan olsun ihanete, teslimiyete, zulme, sömürüye karşı ser verip sır vermeyenlere, bedenleriyle direniş ateşini büyütenlere! Türkiye ve Kürdistan devrimimizin, özgürlük ve sosyalizm mücadelemizin yılmaz, baş eğmez neferleri sokakta, barikat başında, mevzide işkencede, zindanda devrimci eylemleriyle tarih yazdılar.
Ölümsüzlerimiz; yaratılan devrimci değerlerin, onurun, erdemin ve inancın, iradenin eşsiz simgeleri olarak bir güneş gibi yükseliyor,yolumuzu aydınlatıyor.” şeklinde başladı.
“1973 18 Mayıs’ında Amed zindanında direnişin adı İbrahim Kaypakkaya olmuştur. İşkencelerde boyun eğmeyen, direnişi sanat haline getiren çelikten bir irade ve kararlılıkla düşmanı kendi ininde dize getiren, ser verip sır vermeyen Kaypakkaya yoldaş. Türkiye ve Kürdistan birleşik mücadelesinin baş eğmeyen önderlerinden.
Faşizmin sıkıyönetim işkencehanelerinden başeğmeden çıkan Ömer Ayna’yı örnek alan ve “devrimci olmanın ilk koşullarından birinin işkenceye dayanmak olduğunu” söyleyen İbrahim yoldaş söz ve eylem birliğinin devrimci anlamını miras olarak bırakmıştır ardıllarına. İbrahim Kaypakkaya yoldaş birleşik devrim mücadelemizin harcı olan siper yoldaşlığını karanlardandır. Esir düşmeden bir süre önce, Nurhak dağlarında gerilla savaşına başlayan THKO’dan Sinan Cemgillerin katledilmesine sebep olan ihbarcının ölümle cezalandırıldığı eylemin komutanıdır.” şeklinde Kaypakkaya’nın birleşik mücadeledeki rolüne vurgu yapıldı.
“O umutlu, yalın, ferah, devrimcilik ve önderlik tarzı sergiler kısacık ömründe”
Açıklama, “Genç önderler kuşağının temsilcilerindendir. O,adanmış devrimcilikte hem düşünsel hem pratik çözüm üreticisidir. 68 gençlik hareketinin reformist-parlamenter çizgiden devrimci çizgiye sıçramasına öncülük edenlerdendir. Yeri gelir teorik birikimini revizyonizmle mücadelede bir silah gibi kullanır. Kemalizmle, ideolojik ve siyasal, politik mücadelesini sürdürür.
O umutlu, yalın, ferah, devrimcilik ve önderlik tarzı sergiler kısacık ömründe. İşkencede direnmek, böyle adanmış bir ömür için doğal bir sonuçtur. Faşizme, emperyalizme ve gericiliğe karşı yaşamının 24 saatinde devrimci savaş sürdürdüğündendir ki fedai bir direniş tarihi yazmıştır.
Diyarbakır işkencehanelerinde sergilenen ideolojik-politik düzeyi yüksek eylemsel duruş duyguda, düşüncede, davranışta devrimci olanı ortaya koyar. İşkencede direnen beden gibi gözükse de aslında sınıf savaşımında bilinç açıklığı ve netliğin pratik karşılığıdır. Bunu yaşamının her alanında ortaya koyar. Bir sıra neferi olarak, sırası geldiğinde ölmesini de bilir. Bilir ki; `devrim için her zaman ölecekler bulunur’. O da görevini yerine getirir!” denildi.
Açıklamada, “Tarihler 18 Mayıs 82 yi gösterdiğinde Amed zindanında tarih yazma sırası Dörtlerdedir. Adları devrimci tarihimize Dörtler olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Öner ve Mahmut Zengin direniş bayrağını üstlenirler. Dörtler, bedenleriyle yaktıkları ateşle; sömürgeci saldırılara, teslimiyete, ihanete karşı onurun bayrağını yükselterek ‘buz kıran’ olurlar. Haki Karer yoldaşın katledilişinin yıldönümünde. Amed Zindanı, faşizmin toplumu teslim almak için öncülerine ‘diz çöktürme’ uygulamalarının merkezlerinden biridir. İrade kırarak teslim almak için sayısız işkence, onursuzlaştırma saldırıları devreye konulur.
Amaçlanan; Kürdistan’ın başkentinde, Kürtlüğün inkarı ve ulusal bilincinin yok edilmesidir. Kürt olmaktan utanmanın, pişman hale getirmenin politikası yürürlüktedir. Kürt ulusal bilincine ait ne varsa Amed zindanına gömmek, üzerine beton dökülmek istenmektedir. Dörtler kendilerini bir meşale yaparak inkarcılığa karşı direnişe geçtiler. Direniş manifestosuyla fedai bir kuşağın öncüsü oldular.
Faşist Esat Oktayların eliyle uygulanan inkarcı sömürgeci siyaset bugün ‘çöktürme planı’ olarak Soysuzlar şürekasınca sürdürülüyor. Faşizmin darağaçları, işkencehaneler, zindanlar ve ölüm mangaları bütün “kudretine” rağmen ölümsüzlerin kanıyla sulanan birleşik devrimimizin bayrağını yere düşüremedi. Aksine Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimimizin neferleri, militanları, komutan ve savaşçıları; şehirlerde ve dağlarda, işkencede ve zindanda canfeda mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor. Faşizmin korkularını büyütüyor.” denildi.
Son oalrak, “İbrahim yoldaşın ve ’71 devrimci önderlerinin, Dörtlerin ve Hakilerin adanmışlıkla, irade ve kararlılıkla örülü pratikleri devrim yürüyüşümüzde yol göstericimizdir. Onlarla yoldaşlaşmak ulaşılması gereken çıtamızdır. Devrim mücadelemizin zafere dönüşebilmesinde onların fedai devrimci çizgileri, eylemleri, iradeleri aşılması gereken eşiklerimizdir. Onların devrim ideallerinin sürdürücüleri olarak, devraldığımız bayrağı devrim kalelerinin burçlarına çekmek boynumuzun borcu ve yeminimizdir.” şeklinde sona erdi.