Güncel

YORUM | TÜİK meselesi ve AKP’nin manipülasyonları üzerine

Revize geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı oranı ise yüzde 52 oldu. TÜİK’in bu manipülasyonu Mart, Mayıs ve Haziran enflasyon rakamları için de benzer özellikler gösterdi.

AKP, 18 yıllık iktidarı döneminde öncülleri gibi yalanı her zaman bir silah olarak kullanmıştır.

TC devletinin tarihinde de bu yalan ve manipülasyonlar bir misyon olarak her iktidar döneminde kullanılmıştır.

Katliamdan soykırıma, ekonomiden sosyolojiye resmi devlet yazımı ile gerçeklik arasında her zaman derin bir uçurum olagelmiştir. Devlet, resmi kurumları ve ideolojik bütünlüğü ile medya organları üzerindeki sopasını da bu resmi yalanları yutturmak adına epey çaba sarf etmiştir.

2000’lerin başından itibaren gelişen internet kullanımı medyayı çeşitlendirmiş, ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi AKP iktidarı da yalanı, gelişen bu internet ve medya ağları aracılığıyla geniş kitlelere duyurmak için kullanmıştır.

Egemenlerin sözcüsü AKP gerek dönemsel politikalarında gerek Erdoğan aracılığıyla söylemlerinde yergiyle bahsettiği “eski Türkiye”  ifadesini çok sık kullanmıştır. Ne var ki “yeni Türkiye’nin” eskisinden pekte bir farkı yoktur..

18 yıllık iktidarının çürüme dönemine yaklaşan AKP, özellikle ekonomik çıkmazların da etkisiyle gerçekleri çarpıtmaktan geri durmamış, bu anlamda o “eski Türkiye” iktidarlarından bir farkı olmadığını da her fırsatta göstermiştir. Bunun son örneği tartışma konusu olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon ve işsizlik rakamlarıdır.

Açıklanan rakamlarla gerçekliğin bu denli farklı olmasında yatan ‘iktidarı kaybetme’ histerisi ve bu histeriyle çizilmek zorunda kalan pembe tablolardır.

TÜİK’in pandemi döneminde ve sonrasına ilişkin açıkladığı işsizlik ile enflasyon rakamları, bu bahsedilen manipülasyonun en yoğun hali olarak örnek verilebilir. Herkesin malumu olduğu üzere Türkiye’de, koronavirüs pandemisi Mart ayından itibaren yaşanıyor.

AKP’nin Haziran ayında başlattığı “normalleştirme” sürecine kadar, 3 aylık dönemde birçok işyeri kapandı, istihdam azaldı, mutfak masrafı arttı. Bu koşullara rağmen TÜİK Mart ayında işsizliğin düştüğünü, Nisan ayının rakamlarında ise; “Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı, nisanda geçen yılın aynı ayına göre 427 bin kişi azalarak 3 milyon 775 bin kişiye geriledi” diyebiliyor. Peki TÜİK pandemi koşullarında bu işsizlik rakamlarını nasıl elde etti?

Manipülasyonun başladığı yerde burası. Çünkü TÜİK, Covid-19 pandemisinin dönemine uygun şekilde kendi rakamlarını revize etmedi. Dünya Çalışma Örgütü (ILO), pandemi döneminde işgücünün çalışma saatlerine göre belirlenmesi gerektiğini söylemişti. Ancak TÜİK, bir kişinin ‘işsiz’ olma durumunu klasik hesaplamalarla yaptı.

TÜİK için işsizlik ‘Bir kişinin 4 hafta boyunca iş aradığı ve 15 gün içerisinde çalışmaya razı olduğu ama buna rağmen iş bulamadığı’ durumlarda hesaplıyor. Mart ve Nisan aylarına bakacak olursak; sokağa çıkma yasakları varken ve işyerleri teker teker kapanırken kim iş arayabilir? Buradaki revize edilmeyen değerlerle işsizlik rakamlarının düşürülmesi budur. TÜİK, dar anlamlı işsizliği veriyor ama iş aramaktan umudunu kesenleri veri olarak verse de “geniş tanımlı işsizlik” analizi yapmıyor.

TÜİK’in bu manipüle edilmiş rakamlarına karşı da birçok ses yükseldi, özellikle DİSK-Ar kendi ‘revize edilmiş’ işsizlik rakamlarını paylaştı. Buna göre;

Covid-19 döneminde revize geniş tanımlı işsiz sayısı ve iş kaybı 17 milyon 722 bine ulaştı. Covid-19 nedeniyle eşdeğer istihdam kaybı ve yeni işsiz sayısı 10,7 milyon oldu.

Revize geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı oranı ise yüzde 52 oldu. TÜİK’in bu manipülasyonu Mart, Mayıs ve Haziran enflasyon rakamları için de benzer özellikler gösterdi. Pandemi döneminde enflasyonun yüzde 0,57 arttığını iddia eden TÜİK, enflasyonu yıllık bazda yüzde 11,86 olarak açıklamıştı. Hatta Mart ayında 70 TL’ye çıkan kolonya fiyatını 25 TL olarak dikkate alan TÜİK ile epey alay edilmişti.

Haziran ve Temmuz aylarında ise AKP’nin ‘tek haneli’ beklentisi karşılanamayarak enflasyon yüzde 12,62 olarak açıklandı. Esasında rakamlar oynanarak tek haneye indirilebilirdi. Ancak bu zaten oynandığı bilinen rakamların iyiden iyiye ‘zırvalandığı’ manasına gelindiğini açıklardı. Çünkü halk, hane enflasyonunun verilen rakamların çokça üstünde olduğunu biliyor. Bunun için TÜİK’e bakmaya gerek de duymuyor. Sofrasından çalınan her bir lokma, halkın gerçek enflasyonudur.

Özellikle TÜİK’in bu rakamlarına karşı olan öfke de bu gerçek enflasyonun yarattığı enerjinin yansımasıdır.

Buradan bakılacak olursa AKP iktidarının TÜİK üzerinden yaratmaya çalıştığı ekonomi balonu da bir işe yaramayacak gibi duruyor. Geçtiğimiz ay yayınlanan bir ankete göre; “AKP’li seçmenin yüzde 28.3’ü enflasyonu yüzde 30’dan fazla hissettiğini açıklarken, yüzde 15.9’u ise hayat pahalılığının yüzde 20-30 arasında olduğunu belirtti. TÜİK rakamlarına inandığını ve enflasyonun yüzde 11.4 olduğunu açıklayanların oranı ise AKP seçmeni arasında yüzde 24.8’de kaldı” ( “Türkiye’nin Nabzı Haziran 2020 Araştırması”, Metropoll)

Yukarıda verilen rakamlar TÜİK’in de iktidar için bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını ancak artık bu kurumunda giderek batmakta alan geminin bu gerçekliğini gizleyemez halde olduğunu gösteriyor.

Diğer yandan enflasyon ve işsizliğin altında ezilen işçi sınıfı ve emekçiler, şimdi bir de dövizin önlenemez yükselişi altında iyiden iyiye nefes alamaz hale geliyor.

Dünyada var olan küresel kapitalizm krizi, biz yarı-sömürge ülkeler için daha derin bir ekonomik krizi tetikliyor ve bu durum korkunç bir yıkım ve yoksunluk yaratıyor. Öte yandan AKP iktidarı elindeki nakit yokluğundan halkı borçlandırmaya ve ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını emperyalist sermayeye ve yandaşlarına peşkeş çekmeye devam ediyor.

Bu koşullar altında işçi sınıfı ve emekçilerin de tahammülü kalmıyor. Şimdilik sadece ‘içten’ bir karşı koyuş olsa da bunun sokağa ve mücadeleye yansıma ihtimali de hiç olmadığı kadar yüksek.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu