GüncelMakaleler

YORUM | Bir Büyük Ispanak Meselesi

Dün çaydı, mısırdı, bugün ise ıspanak oldu, yarın da brokoli olur. Ama her seferinde birkaç tane “yetkili” çıkar ve konunun üzerini, büyük üreticilere değip dokundurmadan en iyi şekilde örterler. Suçlayacak başka başka şeyler bularak okların hedefini oralara çekerler ki zaten görevleri de bundan başka bir şey değil bu “yetkili kişi”lerin...

Vakti zamanında Temel Reis çizgi filmi ile satış oranlarının arttırıldığı ve sürekli ailemiz tarafından, “demir deposu, demir deposu” denilerek yemeye zorlandığımız ıspanak, bugün bizi zehirler hale geldi. Tamam demir deposu olmadığı yıllar yıllar önce kanıtlanmıştı, fakat en azından bizi de zehirlemiyordu ve faydalı bir mevsim sebzesi olarak sofralarımızda yerini alıyordu. Peki ne oldu da şimdi hastanelik olmaya başladık?

İnsanların direkt olarak temas kurduğu ve birebir sağlıklarını etkileyen alanlardan birisi olan tarım; her açıdan kuşatılmış bir şekilde, büyük emperyalist-kapitalistlerin eline teslim olmuş duruma gelmiştir. Bu bulunduğumuz topraklarda uzun yıllardır uygun koşulların oluşturulmaya çalışıldığı bir konu olup, geçmiş yıllarda durmadan yılmadan yapılan tarım reformları bu işe hizmet etmekteydi. Üreticinin yerli olmayan tohumlar ve yüksek girdi fiyatları yüzünden beli bükülürken, tüketicinin ise tarladan sofraya gelene kadar ateş pahası haline gelen fiyatlar, zehirlenmelere yol açan tarım ilaçları vb. yüzünden beli bükülmüş duruma geldi. Ve kırdan şehre göç yıllardan beri devam eden bir sosyolojik gerçeklik.

Yabancı ot VS tarım ilacı

Son zamanlarda özellikle Marmara Bölgesi’nden gelen ıspanak zehirlenmesi haberleri gündeme oturmuş oldu. İstanbul, Edirne, Tekirdağ ve Kocaeli gibi illerde zehirlenmeden dolayı hastaneye başvuran ve ortak özellikleri ıspanak yemeleri olan hastaların sayısı 200’ü buldu. Bunun  üzerinde “yetkili” kişilerin yaptığı bazı açıklamalar da oldu. Bunlardan birisi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ydı; yaptığı açıklamalarda rakamsal verileri açıkladıktan sonra halkı uyararak, sebzeleri iyice yıkayarak ve içindeki yabancı otlara dikkat ederek tükettikleri sürece bir sorun yaşanmaz, gibilerinden bir açıklama yaptı. Daha sonra ise yine konuyla ilgili yapılan açıklamalarda, zehirlenmelerin sebebinin ortaya çıktığı ve sebebin ürünlerin içerisine tarlada yetişen yabancı otların karışması olduğu söylenerek konu zirai ilaçlardan uzak tutulmaya çalışıldı. Ispanağın üretildiği tarlada “şeytan otu” çıkıyormuş. Gerçi başka açıklamalarda da adamotu vb.gibi yabani otlardan bahsediliyor. Patlıcangillerden atropin ve scopalamin içeren otlar olarak tariflenen yabani otlar zehirlenmenin esas kaynağı olarak gösteriliyor.

Konuyla ilgili ürünlerin yetiştirildiği Ankara Beypazarı’ndaki üretici ise ilk defa böyle bir şeyle karşılaştıklarını, yaptıkları araştırmada, 6 dekarlık tarım alanının sadece 100 metrekaresinde yabancı ot karışma imkanının olduğunu, toplamda 15 ton ürün elde edildiğini ve bunun ancak 150-200 kilosunda böyle bir şey olma ihtimalinden bahsedilebileceğini söylüyor.

Yine konuyla ilgili Yeşil Gazete’ye yorumlarını sunan Çanakkaleli yerel üretici Sevinç Özkaya ise, “Ürün yetiştirirken arada yabani otlar çıkması doğal… Ama otları tek tek üründen ayırmak kolay oluyor. Ispanak kendisi de bir ot olduğu için genelde insanlar ot ilacı atıyor” diyerek aslında konunun zirai ilaç zehirlenmesi ihtimali tarafına parmak basmış oldu. Ayrıca Özkaya, ıspanağın yetiştiği toprakta, birlikte çıkabilecek olan yabani otların ıspanağın içerisine karışsa dahi ileri bir zehirlenmeye yol açmayacaklarını belirtmiş.

Burada asıl konu uzun yıllardır oluşturulmaya çalışılan ve artık dünya çapında, çok büyük oranda başarılan gıda terörü meselesidir. Üretimden sofralara gelene kadar türlü aşamalarda sadece büyük üreticilerin kazandığı, satın alarak tüketen halkın ise üretim aşamasından bihaber olduğu bir tarım ve gıda terörü aslında bahsi geçen konunun özü! Dün çaydı, mısırdı, bugün ise ıspanak oldu, yarın da brokoli olur. Ama her seferinde birkaç tane “yetkili” çıkar ve konunun üzerini, büyük üreticilere değip dokundurmadan en iyi şekilde örterler. Suçlayacak başka başka şeyler bularak okların hedefini oralara çekerler ki zaten görevleri de bundan başka bir şey değil bu “yetkili kişi”lerin…

Zehirlenmediğimiz sofralara oturmak istiyoruz

Gıda terörü tüm dünyada ve topraklarımızda gün geçtikçe artarken ve çok çok boyutlu bir hale gelirken, buna karşılık kitleler de kimi kuruluşlar kurarak ve bunlar üzerinden çeşitli işler yaparak bu teröre dur demeye çalışıyorlar. Gıda terörü konusuyla ilgili, Türkiye’de 88 kurum ve inisiyatifin katılımıyla, Nisan 2019’da başlatılan ve Ekim ayına kadar ön toplantıları yapılan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı resmen kurulmuş oldu. Bu ağ esas olarak tarım alanında kullanılan zehirlere karşı bir araya geldi. Konuyla ilgili alanlarında uzman aktivistler ve gönüllülerle birlikte çeşitli araştırmalar ve farkındalık yaratacak etkinlikler yapılacak bir ağ halinde çalışacak.

Tarım ürünleri üzerinde zararlı bakterileri yok etmek üzere kullanılan pestisit isimli karışımlar ağın en önemli araştırma alanlarından birisi. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamasına göre 700 civarında kullanılan pestisitlerin en az 33’ü insan sağlığına çok zararlı 48’i oldukça tehlikeli ve118’i ise orta derecede tehlikeli.

Şunun çok iyi farkında olmalıyız ki bahsi geçen bu gıda terörü acilen düzeltilmesi gereken bir tarım sistemini bizlere işaret ediyor. Tarım sisteminin, özelinde ise bir bütün dünya üzerinde hüküm süren ve ekolojinin her alanını kuşatma altına almış olan emperyalist-kapitalist sistemi hedef tahtamıza oturtuyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu