İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 10 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında düzenledikleri açıklamayla “2024 Yılında Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri Raporu”nu açıkladı. İHD ve TİHV üye ve yöneticileriyle Sakarya Caddesi’nde açıklama yapan İHD Ankara Şube Eşbaşkanı Ömer Faruk Yazmacı, 2024 yılında başta düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere en temel hakları birçok kesim için adeta yasaklanmış durumda olduğunu söyledi.
Yazmacı, açıklamanın ardından İHD ve TİHV’in ortaklaşa düzenlediği rapordaki verileri paylaştı.
Paylaşılan rapora göre;
İşkence ve kötü muamele
İşkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu haline geldiği ifade edilen raporda, yılın 11 ayında TİHV’e işkence ve diğer kötü muamele şikayetiyle 692 kişinin başvuru yaptığı kaydedildi. Raporda, güvenlik güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu 81’i çocuk olmak üzere, en az 2 bin 805 kişinin işkence ve diğer kötü muamele niteliğindeki uygulamalar ile gözaltına alındığı bilgisine yer verildi.
Hapishanede işkence
Hapisahnelerde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının yoğun olarak yaşandığı mekanlar olduğuna dikkat çekilen raporda, “Özellikle Kürt sorununda barışçıl çözüm arayışlarından vazgeçilmesi ve 2015 Temmuz’unda Türkiye’nin yeniden çatışma ortamına girmesiyle başlayan, daha sonra askeri darbe girişiminin bastırılması ve ardından OHAL ilan edilmesiyle devam ederek günümüze varan süreçte hapishanelerde tutuklu ve hükümlülere yönelik işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında olağanüstü düzeyde artışlar yaşanmıştır. 2024 yılında da hapishaneler bu niteliğini korumuştur” denildi.
Raporda, hapishanelerde en az 594 tutsağın işkence ve kötü muamele gördüğüne dair şikâyette- bulunduğu, Adalet Bakanlığı verilerine göre aynı dönemde hapishanelerde çeşitli gerekçelerle 709 tutsak ve tutuklu/hükümlünün yaşamını yitirdiğinin aktarıldığı vurgulandı.
Düşünce ve ifade özgürlüğü
“Demokratik toplumun can damarı” olan düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler olduğu belirtilen raporda, 2024 yılında basında, sosyal medyada ve kamusal alanda ifade özgürlüğünün etkin kullanımının yoğun ve sistematik ihlaller yoluyla engellendiği kaydedildi.
11 gazeteci tutuklandı
Bu yılın 11 ayında 43 gazetecinin gözaltına alındığı ve 11 gazetecinin tutuklandığı aktarılan raporda, 42 gazeteciye soruşturma açıldığını, 534 basın çalışanı hakkında açılan 253 davanın görülmesine devam edildiğinin altı çizildi.
Toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü
Çeşitli toplumsal kesimlerin toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini, kollukça fiili müdahaleler nedeniyle kullanamadıklarına dikkat çekilen raporda, yılın 11 ayında, mülki idare amirlerince 25 il, 1 ilçede en kısası 1, en uzunu 15 gün olmak üzere 83 kez eylem etkinlik yasağı kararı alındığı kaydedildi. Raporda, 358 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildiği ve yasaklandığı, en az 4 bin 368 kişinin ise işkence ve diğer kötü muamele niteliğindeki uygulamalar ile gözaltına alındığı ifade edildi.
Örgütlenme özgürlüğü
Örgütlenme özgürlüğünün, demokrasilerin işlemesi için elzem olan temel insan haklarından biri olduğu vurgulanan raporda, 2024 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütlerinin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alındığı, tutuklandığı, hakların açılan davalarla üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışıldığı belirtildi. 2024’te dernek, vakıf, sendika, meslek örgütü, inisiyatif ve platformların üye ve yöneticisi olan en az 76 kişinin gözaltına alındığı ve 22 kişinin tutuklandığı ifade edilen raporda, en az 404 kişinin haklarında daha önceden açılmış 92 davalardan yargılandığı ve 84 kişinin farklı sürelerde hapis cezasıyla cezalandırıldığı kaydedildi.
Yine siyasi parti üye ve yöneticisi en az 162 kişinin gözaltına alındığı ve bu kişilerden 33’ünün tutuklandığı bilgisinin paylaşıldığı raporda 42 milletvekili (1 AKP, 2 bağımsız, 12 CHP, 1 DBP, 16 DEM Parti, 1 DEVA, 3 İYİP, 3 MHP, 2 Saadet, 1 TİP milletvekili) hakkında toplam 52 fezlekenin Meclis’e gönderildi belirtildi.
Kürt sorunu
Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde en büyük sorunun Kürt sorunun çözümsüzlüğü olduğu vurgulanan raporda, sorunun başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açtığı dile getirildi. Raporda, “Bu kabul edilemez ağır ihlaller ve insani kayıplar, siyasi iktidarın Kürt sorununa yönelik şiddet politikalarını aynı zamanda kendi iktidarını sürdürmek için kullandığını da göstermektedir. Dolayısıyla bu sorunun çözümü Türkiye demokrasisinin gelişebilmesi için bir zorunluluktur. Siyasal iktidarı bir kez daha savaş politikalarını terk ederek yerine barışı tesis etmeye davet ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
Kadın katliamları
Yıl içinde 344 kadının erkek cinayetiyle katledildiğine dikkat çekilen raporda, “Erkekler 110 kadını taciz etti, 201 çocuğu istismar etti, 558 kadına şiddet uyguladı, 13 kadına tecavüz etti. Erkekler en az 544 kadını seks işçiliğine zorladı. 263 kadının ölümü basına ‘şüpheli’ olarak yansırken, erkekler, en az 40 çocuğu öldürdü. Öldürülen 344 kadından en az 242’si kocası, sevgilisi erkekler, 62’si baba, oğul, 7’si ise damat gibi aile içinden erkekler tarafından öldürüldüler. En az 35 kadın koruma kararına rağmen öldürüldü. Kadınları öldüren erkeklerden en az 4’ü güvenlik görevlisiydi. Kadınları öldüren en az 356 failden sadece 187’si tutuklandı” bilgisi paylaşıldı.
Raporda, TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine göre, 11 ayda LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldıralar sonucu en az 3 kişinin yaşamını yitirdiği ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldırılarda politikacı ve kanaat önderlerinin söylemlerinin öne çıktığı vurgulandığı kaydedildi.
Çocuk hakları
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin dünya genelinde en çok ülke tarafından kabul edilen insan hakları belgesi olma özelliğini taşımasına karşın dünyanın her yerinde çocukların hakları yoğun bir şekilde ihlal edildiği aktarılan raporda, “Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz, derin yoksulluk ve çatışma ortamından en çok çocuklar etkilenmektedir. Çocukların eğitimini, fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen çocuk işçiliği önemli bir sorundur. TÜİK’in ‘Türkiye’deki Çocuklar 2023 İstatistiklere Bakış’ başlıklı raporunda paylaştığı verilere göre, 2023 yılı itibariyle Türkiye’nin 0-17 yaş arası nüfusu 22 milyon 206 bin 34 kişidir. 7 milyon 34 bin çocuk belirlenen kriterlere göre yoksuldur. 5-17 yaş arası olup ekonomik faaliyete katılan çocuk oranı ise yüzde 4,4’tür. Bu da Türkiye 977 bin 65 bin 469 çocuğun çalıştığı anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi milyonlarca çocuk güvencesiz ve sağlıksız koşullarda, yoksulluk içinde yaşamak ve çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Halen Türkiye’de bu koşullarda yaşam mücadelesi veren yaklaşık 1 milyon 800 bin mülteci/sığınmacı çocuk bulunmaktadır” denildi.
Raporda, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) tespitlerine göre, 2024 yılının ilk 6 ayında en az 33 çocuğun çalışırken yaşamını yitirdiği ve 2013’ten 2024’ün ilk ayına kadar ki dönemde toplam 704 çocuğun yaşamını yitirdiğinin ifade edildiğine yer verildi.
Mülteci-sığınmacılar
Çeşitli nedenlerle, göç eden, iltica ve sığınma talebinde bulunan kişilerin sayısının küresel çapta rekor düzeyde artış gösterdiği belirtilen raporda, mülteciler/sığınmacıların her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kaldığı dile getirildi. Raporda, TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin, 2024’ün 11 ayında mültecileri/sığınmacıları hedef alan ayrımcı, ırkçı ve nefret içerikli saldırılar sonucu en az 6 kişinin yaşamını yitirdiğine dair verilerine yer verildi. Raporda, TİHV’in verilerine göre, 1 Ocak 2024 ile 1 Eylül 2024 tarihleri arasında ülke genelinde mültecilere/sığınmacılara yönelik en az 9 ayrımcı, ırkçı ve nefret içerikli politika, idari uygulama veya yasaklama gerçekleştirildiği belirtildiği vurgulandı.