Açıklama: Proletarya Partisi’ne bağlı Komünist Kadınlar Birliği, geçtiğimiz günlerde devrimci mücadele içinde ölümsüzleşmiş LGBTİ+’ları anlatan bir albüm 5 dilde yayınladı. Albüm çalışmasının amacını, “Hem LGBTİ+ fobiklerin hem de devrimci mücadele ile LGBTİ+ özgürlüğünü birbirinden ayırmaya çalışan liberal anlayışların ayağına takılsın” sözleriyle özetleyen, albüm çalışmasında yer alan iki savaşçı İsyan ve Helin, hem yaptıkları çalışmayı, hem de Onur Haftası vesilesiyle lubunyaların devrimci-komünist mücadele ile ilişkilenmesi, bunun gerekliliği üzerine sorulara yanıt verdiler.
– Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
– Adım İsyan Eylül. TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği militanı ve TİKKO saflarında mücadele yürüten lubunya bir savaşçıyım.
– Geçtiğimiz bahar döneminde KKB imzalı bir albüm yayınlandı. “Yüreklerini Betimsiz Sevdalarla Dolduran LGBTİ+ Şehitlerin Onuruna” başlığı ile yayımlanan bu albümün çalışmasında yer aldınız. Albüm fikri nereden çıktı?
– Ben çok genç yaşlarımdan beri, bir şekilde devrimci ve demokratların arasında bulunmuş, bir yerden sonra devrimci mücadeleye katılmış T. Kürdistanı’ndan bir lubunyayım. Aynı zamanda bu mücadele boyunca kendi cinsel yönelimim ve cinsiyet kimliğimi de bulmuş ve lubunyaların özgürlük mücadelesine katılmış bir devrimciyim.
Bunların ikisinin birbirinden ayrılamayacağını düşünüyorum. Benim hikayemde böylesi bir bağ varken genelde hep bir kopukluk olduğunu, koparılıp ayrıştırılmaya çalışılan bir şeyler olduğunu görüyordum. Partimiz ile tanışmadan önce de bu fikirler vardı.
Ancak komünist parti fikri ve mücadelelerin ortak bir zeminde birleşmesi gerekliliği partimizle tanışınca daha da netleşti. Sizin de tahmin edeceğiniz üzere devrimci savaş tarihi boyunca, birçok LGBTİ+ bu savaşa dahil oldu ancak isimleri neredeyse hiç duyulmadı. İsimleri duyulsa bile LGBTİ+ varoluşlarının üzerinden atlandı, inkar edildi, görmezden gelindi. Bu hem LGBTİ+ kitleler içerisinde hem de devrimciler arasında bir kopukluğa sebep oluyordu.
Biz işte tam da bu kopukluğu birbirine bağlayacak olan ölümsüzleşenlerimizin hikayesini tarihe not düşmek istedik. Komünist Kadınlar Birliği bunun için harika bir zemin sunuyordu. Bu bağlantının hem LGBTİ+ kitleler açısından hem de genel olarak devrimciler açısından ihtiyaç olduğunu düşündük. Çünkü devrimci savaşın her zaman bir parçasıydık. LGBTİ+ özgürlük mücadelesi, devrimci savaş olmadan zafere ulaşamayacak.
Bunu biliyoruz. LGBTİ+ların üzerinden atlanarak ataerkil ve heteroseksist bir anlayış üzerine inşa edilen bir devrimci savaş da nihai zafere asla ulaşamayacak. Bunu da biliyoruz. İste tam da buradan çıktı bu fikir. Albümün önsözünde de belirtildiği gibi pürüzsüz görünen, ataerkil heteroseksist biçimde ele alınan bu tarihe bir çentik attık. Bu çentik hem LGBTİ+ fobiklerin hem de devrimci mücadele ile LGBTİ+ özgürlüğünü birbirinden ayırmaya çalışan liberal anlayışların ayağına takılsın diye.
“DEVRİMCİ SAVAŞ SADECE NA-TRANS DEVRİMCİLERE AİT DEĞİL!”
– Sizi de tanıyabilir miyiz?
– Ben Helin Piling, Rojava’da mücadele yürüten queer bir savaşçıyım.
– Albüm çalışmasına katılırken sizin motivasyonunuz neydi?
– Devrimciler olarak, içinden geldiğimiz tarihsel mücadeleye çok değer veriyoruz. Bugün mücadelemizin bizden önce gelenlerin omuzları üzerine inşa edildiğini biliyoruz. Ancak bu tarih, LGBTİ+lar söz konusu olduğunda hatta silahlı mücadeleye katılan LGBTİ+ yoldaşlar söz konusu olduğunda çok az belgelenmiş ve biliniyor.
Kendimiz silahlı LGBTİ+ militanlar olmamıza rağmen ayak izlerine bastığımız kişiler hakkında çok az şey bildiğimizi fark ettik. Bu nedenle bilgimizi artırmak ve geniş çapta paylaşmak istedik ki, başkaları da bilsin.
Devrimci mücadele ve LGBTİ+ mücadelesi çoğu zaman ayrı konular olarak görülüyor, bu broşürle aynı mücadelenin parçası olduklarını göstermek istedik. Devrimci savaş sadece na-trans devrimcilere ait değil, LGBTİ+ devrimciler de devrim savaşında yerlerini aldılar ve LGBTİ+ militanlar olarak onların mücadelesini ileriye taşımak bizim görevimiz. Bu bizi motive etti ve bu broşürü hazırlamak bize yol boyunca birçok şey öğretti.
“SADECE ÖVGÜ DOLU SÖZLER YAZMAKTAN UZAK DURDUK!”
– Broşürü hazırlarken zorlanmadınız mı? Sizin de bahsettiğiniz gibi böylesi bir tarihin içinden LGBTİ+ların hayatlarını çekip çıkarmanın zor yanları olmalı.
İsyan Eylül: Broşürü hazırlarken olabildiğince kolektif bir çalışma yürütmeye çalıştık. Bu konuda bize destek olan birçok LGBTİ+ ya da değil yoldaşımız oldu. Hem şehitlerin hayatlarını yazarken hem de önsözü ve makaleyi yazarken en çok kendi örgütlerimizden ama aynı zamanda diğer devrimcilerden yardım istedik.
Broşürü hazırlama fikrimiz ortaya çıktığında MLKP KKÖ savaşçısı İsyan yoldaş henüz şehit düşmemişti. Onun şehit düşmesi ile birlikte yaptığımız iş daha da anlamlı hale geldi. Bu süreçte şehit Helin Qereçox’un yakın arkadaşlarına ulaştık.
Şehit İsyan ve Avaşin’in yoldaşlarından yardım istedik, haklarında yapılan örgütsel açıklamalara başvurduk. Geri dönüşler oranında ve örgütsel açıklamalardan yararlandık. Filipinler Komünist Partisi üyesi ve Yeni Halk Ordusu savaşçısı yoldaşların hayatlarını kendi örgütlerinin ve yoldaşlarının açıklamaları doğrultusunda ele aldık.
Bunlar özellikle dikkat ettiğimiz şeyler oldu. Yeni Halk Ordusu ve FKP saflarında şehit düşen daha fazla LGBTİ+ olduğunu bilmemize rağmen onların hayatlarına ulaşamadık. Dünyanın farklı yerlerinden hikayeler toparlamak istedik ama hem bizim içinde bulunduğumuz koşullar hem de ataerkil heteroseksist tarih anlatısı nedeniyle mümkün olmadı. Birçok hikayeyi anlatamamış olmanın eksikliğini elbette hissettik ama anlatabildiklerimizi en iyi ve gerçeğe en yakın şekilde anlatmaya çalıştık.
Sadece övgü dolu sözler yazmaktan uzak durduk. Çünkü biliyoruz ki “Ne kusursuz ne de korkusuzdular. Kendilerini keşfettiler, aşık oldular, hata yaptılar, düştüler ama kalktılar, kavga ettiler, kalp kırdılar, kalpleri kırıldı, güldüler, ağladılar, arzularının peşinden koştular, depresyona girdiler, belki gizli belki açık herkesin içinde çılgınca dans ettiler. Onlar da herkes kadar insandı.” (Albümün önsözünden)
“ORTADOĞU’DA GÖRÜLMEYEN, DUYULMAYAN HİKAYELERİN GÖRÜNÜR KILINMASI…”
– Albümle ilgili herhangi bir geri bildirim aldınız mı? Nasıl geri dönüşler oldu ve size nasıl hissettirdi?
İsyan Eylül: Eleştiri ve önerilerin olduğu geri dönüşler aldık. Ama genel olarak bütün geri dönüşler yaptığımız çalışmayı kutluyordu. Bu bizi çok sevindirdi ve yapılan eleştirileri ve öneriler de eksikliklerimizi görmemizi sağladı, daha fazlasını ve gelişkinini yapmamız gerektiğini gösterdi. Albüm ilk etapta İngilizce ve Türkçe yayınlandı. Bu ilk halini görenler daha fazla çeviriye ihtiyaç olduğunu belirttiler.
Biz de böyle düşünüyorduk. Kürtçe, Danca ve Almanca çevirileri de yapıldı. Arapçası ve Ermenicesi için çalışmalara başladık. Ancak biraz zaman alacak. Başta Ortadoğu dillerine ve diğer dillere çevrilmesi için devrimci dayanışmayı güçlendirmemiz gerekiyor. Danca çeviri örneğin, tamamen hiçbir ilişkimizin olmadığı lubunyalar tarafından gönüllü biçimde yapıldı albüm ellerine ulaşır ulaşmaz.
Yapılan eleştirilerden bazıları ise Federico Garcia Lorca gibi hayatını devrimci mücadeleye adamış ve Frankocu faşistler tarafından katledilen devrimci lubunyaların hayatlarının neden yer almadığı yönlüydü. Bu röportaj aracılığıyla belirtelim ki, albüm yalnızca direkt olarak silahlı devrimci mücadelede yer almış, askeri eylemlere katılmış ve ölümsüzleşmiş yoldaşlarımızı kapsıyor.
Bu demek değil ki, Lorca vb. onlarca lubunyayı ölümsüzleşenlerimiz arasında kabul etmiyoruz. Bununla birlikte bize başka bir fikir vermiş oldu. Daha geniş kapsamlı başka bir çalışma yapmak ihtiyacı da görülüyor. Bir diğer geri dönüş ise özelde Türkiye ve Kürdistan’da genelde ise Ortadoğu’da görülmeyen, duyulmayan, yeterli önem atfedilmeyen hikayelerin görünür kılınması, daha yerel bir çalışma yapılması önerisi idi.
Bu da LGBTİ+ çalışmalarımız kapsamında üzerinde duracağımız farklı bir çalışma olacaktır ileride.
En çok dönüşü makalede yer alan düşüncelerimiz üzerine aldık. Zaten makalenin kendisinin amacı da bir yönüyle buydu. Hem LGBTİ+ kitlelere devrimci savaşa katılma çağrısı yapan hem de devrimcileri daha özeleştirel ve somut bir tutum almaya çağıran makaledeki görüşler aynı zamanda politik polemiklerin de önünü açmış oldu. Bu polemikleri muhatapları ile yürütüyoruz.
İleride mümkün olursa bu polemikler belirli biçimleriyle yayımlanabilir.
“HAKLARIMIZ BİZE EMPERYALİST-KAPİTALİST SİSTEM TARAFINDAN BAHŞEDİLMEDİ!”
– Albüm çalışmanız öyle bir sürece denk geldi ki, hak gaspları ve LGBTİ+ların kazanımlarına yönelik saldırılar artıyor. Tüm dünyada artan bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Helin Piling: Şu anda ataerkinin yeni bir dönüş yaptığını görüyoruz, bir süre daha incelikli hale geldikten sonra şimdi yeniden daha açık ve cesur hale geliyor. Batıda bunu özellikle kürtaj ve trans haklarına yönelik saldırılarda görüyoruz.
Bu bağnazlığa karşı durmamız gerekiyor. Liberal hak mücadelesi yolunun ne Türkiye’de ne de başka hiçbir yerde işlemediği açıktır. Umarım hepimiz bunu şimdiye kadar öğrenmişizdir. Sonuç olarak, LGBTİ+ hareketi için şu anda elimizde kalan seçenek, ileriye doğru daha devrimci bir yol izlemektir.
İsyan Eylül: Sizin de belirttiğiniz gibi albüm çalışması öylesi bir sürece denk geldi ki, tam da Helin yoldaşın belirttiği gibi liberal kazanımların sınırları bir kez daha ortaya çıktı. Özellikle AKP-MHP faşizminin LGBTİ+ları bu kadar hedefe koyması tesadüfi değil.
Tam da onların belirttiği gibi çünkü varoluşumuz bile bu sömürü düzeni için bir tehdit. Batı Avrupa ve ABD’nin bazı eyaletleri başta olmak üzere dünyadaki haklarımız bize emperyalist-kapitalist sistem tarafından bahşedilmedi. Söke söke aldık bu hakları. Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlar oturdukları yerden bir aydınlanma yaşamadılar eşcinselliği ve translığı uluslararası hastalık kategorisinden çıkarırken.
Bunlar bizim mücadelelerimizin sonucudur.
Şimdi de ilk fırsatta gasp etmeye çalışıyorlar ama bu çabaları onlara daha devrimcileşmiş bir LGBTİ+ mücadelesi olarak geri dönecek. Ne ABD’deki ne Avrupa’daki ne de TC’deki saldırıları bir tesadüf olarak görmemek lazım bu anlamıyla. Trans Dışlayıcı Radikal Feministlerle başlayan bu dalga adım adım büyüyor. Çünkü temsil ettikleri düzen aynı; farklıymış gibi görünseler de ikili cinsiyet sistemi üzerine kurulu özel mülkiyete dayalı bir anlayışı savunuyorlar.
Bu anlayışta lubunyalar için ancak belirli dönemlerde zorla alınmış bazı haklara yer var, gerçek bir özgürlüğe yer yok. Ölümsüzleşenlerimizin izinden bu anlayışı yerle bir etmeli, topyekun bu saldırılara karşı topyekun direnişin parçası, zaferin andı olmalıyız.
– Böyle bir süreçte şimdiye kadar 5 farklı dile çevrilerek yayınlanan bu çalışmanız LGBTİ+lar ve devrimci mücadele için ne ifade ediyor?
Helin Piling: Umudumuz, bu broşür sayesinde daha fazla LGBTİ+nın tarihteki yerini görmesi, aslında her zaman ön saflarda mücadele ettiğimizi, LGBTİ+lar olarak devrimci harekete katılmamız gerektiğini fark etmesidir. LGBTİ+ konusunda şu anki devrim niteliğindeki hareketi ilerletme sorumluluğumuz var, eğer buna yüreğimizi ve aklımızı verirsek, bu konuda harika bir iş çıkaracağımızı düşünüyorum.
“ONUR HAFTAMIZ KUTLU OLSUN LUBUNYA”
– Onur Yürüyüşleri ve etkinlikleri başladı. Türkiye’de büyük bir saldırı dalgası ile karşılaşıldı. Trans Onur Yürüyüşü uzunca bir aranın ardından her şeye rağmen yapıldı. Önümüzde ise LGBTİ+ Onur Yürüyüşü var. Onur Yürüyüşü için bir mesajınız var mı?
İsyan Eylül: Öncelikle her şeye rağmen sokağı terk etmeyen madiliği buradan selamlıyoruz. Bu ne şugar bir madiliktir ki faşizme nakka diyor. Bununla birlikte elinde silah, siper başında direnen açık ve gizli fark etmeksizin tüm LGBTİ+ların da Onur Haftası kutlu olsun. Bize sunulan sistem içi sınırları da, ataerkil heteroseksist devrimci anlayışı da alaşağı etmenin vakti geldi de geçiyor.
Geçen sene “LGBTİ+ Mücadelesi Sınırları Yıkıyor” demiştik. Gündelik yaşamda da, devrimci mücadelede de sınırları kalıcı olarak kaldırmamızın yolu daha örgütlü daha ileri de bir mücadele. Bu da daha but bir madilik istiyor.
Faşizm içimize öyle sirayet etmiş ki LGBTİ+ kitleleri de bölerek birbirine düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. “Kürt deme, Kürdistan deme, polis saldırıyor” diyen ve buna inanan, bilinçleri zehirlenmiş bir topluluk da görüyoruz.
Ama bunun karşısında Kürdün de, Alevinin de, kadınların da, lubunyaların da, işçi ve emekçilerin de aynı sistem tarafından ezildiğini ve sömürüldüğünü gören, Onur Yürüyüşlerinde bunu haykırmaktan vazgeçmeyen, Rojava’ya ve bizlere inatla her yıl selam gönderen bir dayanışma inatla sürdürülüyor.
İşte bu mücadelenin öznesi olmaya devam eden lubunyalara Onur Yürüyüşünde de sonrasında da but madilikler diliyorum. Onur Haftamız kutlu olsun lubunya!