Güncel

SÖYLEŞİ | Disiplinine çok önem veren, çok şey öğrenmeye çalışan bir yoldaştı!

Ölümsüzleşmesinin 44. yıl dönümünde, bir dönem birlikte mücadele yürüten bir yoldaşıyla Cemil Oka'yı konuştuk.

Cemil Oka(Keko) bir generalin çocuğu olarak 1954 yılında Eskişehir’de dünyaya geldi. 27 Ağustos 1977 tarihinde yaralı olarak devlet güçleriyle girdiği silahlı çatışmada ölümsüzleşti.

Bilindiğ gibi,  Elazığ, Malatya, Bingöl, Dersim ve Muş illeri sıkıyönetim komutanlığı yapan faşist MİT generali Nazif Oka’nın oğlu olan Cemil Oka, böyle bir aile çevresine rağmen safını halktan, devrimden yana belirledi ve  evini terk ederek mücadeleye atıldı.

Kısa sürede öne çıkarak askeri konulardaki yeteneklerini birçok askeri eylemde gösterdi. Orhan Bakır’ın Buca zindanlarından kaçırılma eylemi, halk düşmanlarının cezalandırılması, kamulaştırma eylemi ve askeri birçok eylemde görev aldı.

İstanbul Okmeydanı’nda bir banka kamulaştırma eylemi sırasında polisle girdiği çatışmada yaralanmasına rağmen çemberi yarıp izini kaybettirerek parayı yoldaşlarına ulaştırdı.

Göztepe’de tedavi olduğu evi daha sonra tespit eden ve başlarında Uğur Gür ve Mete Altan gibi isimlerin olduğu devlet güçleriyle girdiği çatışmada, Uğur Gür’ü yaralayan Cemil Oka, yeniden ağır yaralar aldı. Ve polislerce infaz edildi.

Ölümsüzleşmesinin 44. yıl dönümünde, bir dönem birlikte mücadele yürüten bir yoldaşıyla Cemil Oka’yı konuştuk.

Cemil Oka’dan söz edermisiniz? 

Cemil Oka bizim eski bir arkadaşımız. 70 yıllarda birlikte faaliyet yürüttüğümüz bir arkadaşımızdı. Dürüst, düzgün bir arkadaştı. Devrimci ilkelere bağlı bir arkadaştı. Tabi biz bu arada Cemil’in ölümüne yakın 5-6 ay beraber kaldık. Onunla aynı evi paylaştık. Disiplinine çok önem veren, çok şey öğrenmeye çalışan bir yoldaştı. Bilhassa elektronik şeyler üzerinde, mesela araba kullanmayı öğrenmek istiyordu. Araba nasıl düz kontak yapılır?

Bir ara bir hafta gibi gelmedi, sordum niye gelmedin diye, üstü başı yağ içinde tabi. Gitmiş tamircide çalışmış ki, motor nasıl tamir edilir? Araba nasıl çalıştırılır teknik olarak, onları öğrenmek için çalışmış uğraşmış. Dedim ki ona; Ben biliyorum sana öğretirim, nasıl kullanılıyor diye. Tabi o dönem bizde çok araba kullanan arkadaş yoktu. Durumu iyi olanın arabası vardı. Ona araba kullanmayı öğretiyordum.

Yani öyle bir arkadaşlığımız, yakınlığımız vardı.

Günlük yaşamı nasıl örgütlerdi? Çünkü 6-7 ay uzun bir süre, aslında bir çok şeyi karşılıklı paylaşmışsınız, bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

Hepimiz o dönem DGD diye dernek vardı, bu devrimcilerin hepimizin uğradığı bir dernekti. İşte o derneğe falan gidiyorduk, tabi yaşımız tutmadığı için bize diyorlardı; Siz çok uğramayın. Polis kapatır burayı diye.

O zaman Cemil ile birlikte hareket ediyorduk. Kendi ailesi ile ilgili çok şey söylemiyordu. Kim olduğunu filan. Daha sonra öğrendik, yani, asker bir kişinin oğlu olduğunu.

Tabi bunu hiç kimseyle paylaşmıyordu. Çok yakışıklı bir çocuktu. Aradan epey bir zaman geçmişti, ona gittiğim bir akşam baktım saçlarını boyamış. Normalde kızılımsı bir arkadaştı, sarıya boyamış saçlarını. Kına gibi olmuştu. Dedim niye öyle yaptın. Öyle icap etti dedi.

Cemil Oka sizde kaldığında yaş olarak küçüktünüz değil mi?

Biz tabi o zamanlar 17-18 yaşlarındayız. Benim kullandığım bekar evi vardı. Cemil ile ben birlikte kullanırdık.

Meselelere bakış açısı yaklaşımı nasıldı?

Biz tabi o zamanlar çok gençtik. Eksiğimiz vardı. Çok genç olduğumuzdan dolayı bir çok şeyi idrak etmek noktasında bizimde eksiğimiz vardı. Halkın Birliği ile ayrılma dönemi olmuştu.

Halkın Birliği ile ayrılmanın ne olduğunu bilmiyorduk. Ayrıldık artık gibi meselenin özüne yaklaşımımız buydu. Ayrıldığımızda da sevdiğimiz insanlar kimse onların yanında durmaya çalıştık. Bizim gözümüzde daha düzgün, dürüst arkadaşlar kimse onların yanında durmaya çalıştık ve Cemil’de bize katıldı.

Tabi o dönem ağzı laf yapan teorik anlamda çoğu Halkın Birliği tarafında kaldı. Tabi bir zaman sonra bizde geliştik, yetkinleştik.

Cemil’de çoğu şeyi yavaş yavaş anlamaya başladı. Okumaya başladık. Bazı kitaplar, dergiler filan okuyorduk. Tabi böyle oluncada artık toplantılara gitmeye başladık. Sarıyer’de bir tane dernek kurduk ve dernekte çalışmaya başladık.

İkiniz mi?

Çingene mahallesine konumlu olduğu için, genellikle oradan birilerini örgütlemeye çalışıyorduk. Tabi iki Çingene örgütlemiştik. Diğer Çingeneleri örgütleyemedik bile. Yaşam şekilleri çok değişik. İş var dediğinde tamam diyorlardı, iş olunca da kimseyi bulamazdın. Orada epey bir zaman çalıştık. Daha sonra dernek kapatıldı. Cemil başka bir yere gitti. Ayrılık oldu.  Takip ediliyordu, takip edilince yakalamasın diye başka yere geçmek zorunda kaldı.

Cemil yoldaş şehit düştüğünü öğrendiğiniz de siz İstanbul’daydınız değil mi?

Ben bir yazılama sırasında yakalanmıştım, askere alınmıştım. Askerdim o zaman. Ben askerden izinli dönmüştüm, gelmişken arkadaşlara; Ben askerlik falan yapmak istemiyorum dedim. Geliyorum, gidiyorum dergileri alıyorum askere.

Askerde beraber olduğumuz arkadaşlara bilgi veriyorum. Tabi bir sürü arkadaşımız var orada. Almanya’dan bir arkadaş gelmişti, baya bu meselelere ilgi seviyesi yüksek bir arkadaş. Orada da Yaban El diye bir dergi çıkarıyormuş tek başına. O da bizim arkadaşlardan biriydi.

İbrahim Kaypakkaya’nın karşı köyünden idi. Ona karşı çok yüksek sempatisi vardı. Kaypakkaya’nın görüşlerini çok benimsiyordu. Ben tabi gelip gittiğimde bir arkadaş var dedim gelsene görüşelim diye. Ne olduysa gelemedi Cemil. Daha sonra öldüğünü duydum. O zaman çok üzüldüm.

Babası asker farklı bir sınıftan…Kaypakkaya geleneği onun ilgisini nasıl çekmiş..?

Cemil kolejde örgütleniyor. Arkadaşlarla orada tanışmışlar. Lise 1. Sınıftan başlamış örgütlenmeye. Ailesine öyle çok gelip gitmiyordu, kopmuştu.

Askeri yönü çok gelişkindi. Onun bir silahı vardı 7.65 onu söküyordu, takıyordu. Sürekli onunla uğraşıyordu. Çok silahı yoktu o zaman. Bunları söyleyebilirim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu