TC devletinin Rojava topraklarını işgal etme planı sürüyor. AKP-MHP faşist ittifakı geçtiğimiz Ekim ayının başlarında saldırı sinyali vermiş; Til Temir, Til Rıfat, Menbiç ve Kobanê işgal alanları olarak belirlenmiş; Rojava sınırına askeri yığınak yapılmış ve yoğun bombardıman aralıksız sürdürülmüştü. Bu saldırı halen devam etmektedir.
Diğer yandan TC devletinin, İdlib başta olmak üzere Suriye ve Rojava’da işgal ettiği bölgelerde kaos giderek yayılmaktadır. Çeteler arasında giderek artan çatışmalar, insan kaçırma ve fidye girişimleri, kadınlara dönük saldırılar, hırsızlık, halkın açlıkla yüz yüze kalması vb. haberler neredeyse sıradanlaşmış durumda.
TC ve işgal altındaki bölgelerde yaşanan gelişmeler bu yöndeyken direniş cephesinde yer alan kurumlar ise TC devletinin saldırganlığı karşısında her yönden hazırlıklarını sürdürmeye devam ediyor ve “bölgeye dönük her saldırıya karşı biz buradayız” mesajı veriyorlar. Bu kurumlardan biri Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Taburu diğeri de Ermeni Toplumsal Meclisi… Hem Tabur hem de Meclis’ten sorularımızı yönelttiğimiz temsilciler dayanışma çağrısı yaparak “kanımızın son damlasına kadar topraklarımızı savunacağız” dediler.
Şehit düşene kadar…
Hatırlanacağı gibi 24 Nisan 2019 tarihinde kuruluşunu açıklayan Nubar Ozanyan Taburu, “Sadece askeri boyutuyla değil, ideolojik, kültürel, sosyal ve anadilini öğrenme gibi çok boyutlu bir örgütlenmeyi esas alan Ş. Nubar Ozanyan Ermeni Taburu olarak soykırımı yeniden yaşamayacağız” demişti. Tabur’da askeri eğitimde olan savaşçılarla TC’nin saldırı tehditleri ve girişimlerine dair konuştuk. ilk sorularımızı yönelttiğimiz savaşçı Gadio.
Gadio, Abdülaziz Dağı civarındaki Ğerra köyünden. Anneannesi Ermeni olan Gadio, tabura “tarihine sahip çıkmak için katıldığını” belirterek şöyle devam etti; “Atalarımız bize tehcir yüzünden ne kadar perişan olduklarını anlattı. Annemin annesi Ermeniydi. Göç etmek zorunda kaldık. Birçok insanımız kölelik yaptırılmak üzere tutuklandı. Sonra burada toplandık. Dedelerimizin ve nenelerimizin anlattığına göre eskiden ailemiz Türkiye’de yaşıyordu.”
Taburdaki çalışmaları ile ilgili de “Taburda eğitimler oluyor, her şeyi öğrenmek istiyorum. Ama ilk olarak, atalarımızın dili olan Ermenice’yi. Tehcir nedeniyle dilimizi kaybettik. Dilimizi yeniden öğrenmek önemli benim için” diyor.
“Yeniden bir savaş tehdidi var. Savaş çıktığında ne yapacaksın?” sorumuza ise “Türkiye’nin işgal saldırılarına karşı savaşacağım, dedelerimizin, nenelerimizin intikamı için… Burada duracağım ve savaşacağım. Çocuklara sakin bir yaşam bırakabilmek için… Tarih tekrar etmesin diye… Gelecekte nasıl bir saldırı olursa olsun biz herşeye hazırız. İnşallah Ermeni dayılarımızın intikamını alacağız. Bütün gücümüzle buradayız. Umarım bütün Ermeni kardeşlerimiz gelip bize katılır ve tek yumruk oluruz. Düşmanımızı buradan çıkartırız” şeklinde yanıt veriyor.
Konuştuğumuz diğer bir savaşçı da Heval Azad. Kızvan Dağı’ndaki El Huzumiye köyünden olan Azad’ın abisi Rojava şehidi. Azad Taburun ilk zamanlarını ve neden katıldığını şöyle anlattı; “Şehit Nubar Ozanyan Taburu’na katıldığımda yeni kurulmuştu ve ben geldiğimde sayımız çok azdı. Hepimiz burada toplandık, çünkü damarlarımızda Ermeni kanı taşıyorduk. Askeri eğitime başladık. Tarihimizi öğrendik. Askeri eğitimlere katıldık, üniforma giydik, şimdi hazırız. Türk devleti Ermenistan’ı parçaladı. Çocukları bile öldürdüler. Geriye hiçbir şey bırakmadılar. Bu nedenlerle hepimiz bu taburda toplandık. Şimdi Türk devletinin karşısında duruyoruz.”
Taburda öğrendiklerine dair de “Düşünüyorum da askeri ve siyasi birçok eğitimden geçtim, şimdi Türk devletine karşı silah kaldırabilirim. Sadece kendim ya da kendi ailem için değil; bütün şehrimiz için. Özellikle bütün Ermeniler için…” diyor.
“Yeniden bir savaş tehdidi var” dediğimizde Azad “Üzerimde savaşın etkisi çok oldu. Halkımız perişan olmuştu. Çocuklarımız öldürüldü. Milletimiz köle oldu. Burada herşeyi yaptılar. Şimdiye kadar da devam ediyorlar. Tabura katıldık ki bunların karşısında durabilelim. Savaş çıkarsa elbette taburda kalacağım ve Ermeni halkının savunmasını alacağım. Şehit düşene kadar” şeklinde yanıtlıyor.
Başka bir savaşçı da Bargev. Bargev, Serekaniyeli. Geçmişini, tabura katılışını ve amacını şöyle anlatıyor; “Dedemin annesi Ermeni’ymiş. Dedem sadece birkaç kelime Ermenice biliyordu. Ancak biz Arapların içinde büyüdük ve dilimizi hiç bilmiyoruz. Ermeni Taburuna soykırımı bildiğim için ve Ermeniler tekrar perişan olmasın diye katıldım. Düşmanın çaldığı topraklarımızı geri almak için katıldım. Savaş çıkarsa, biz her zaman hazırız. Ya özgürlük ya ölüm!”
“Bu bizim hikayemiz!”
Teysîr Şex Elî ise Hasekeli bir Ermeni. Kendisini “Dağ tarafındanız” şeklinde tanıtıyor. Şehit Nubar Ozanyan Taburu’na katılışını “Ermenilerin hikayesi için katıldım, bu bizim hikayemiz. Sömürgeci Türkler tarafından işgal edilen topraklarımıza geri dönebilmek için katıldım” şeklinde özetliyor.
Halkın savaştan çok etkilendiğini, yaşam ve ekonomik koşulların çok zorlaştığını belirten Teysîr Şex Elî “yeniden savaş başlarsa?” dediğimizde şu yanıtı veriyor; “Eğer savaş başlarsa en ön cephede olacağız. Biz savunmazsak kimse toprağımızı savunamaz. Savaşa hazırız, en önde fedakar bir ruhla savaşacağız. Adı üstünde işgalciler ve işgal edip halkımızı perişan etmelerini kabul etmiyoruz. Toprağımızı terketmeyeceğiz, savunacağız. Ortadoğu’da ve bölgemizde hep savaş vardı. Açgözlü işgalcilerin isteği petrolümüzü ve diğer zenginliklerimizi sömürmek. Bunlar bizim, kimsenin gelip elimizden zorla almasını kabul etmiyoruz. Suriye halkı birlik olmalı. Eğer herkes savunmasını alırsa savaş durur. Çözüm olmalıyız, Suriye halkları birlik olmalı. Çocuklarımın savaşsız yaşadığını görmek istiyorum.”
“Dedelerimiz ve nenelerimiz 1915’te yok edildi. El ele vermek için geldik. Şehrimizi savunacağız ve işgalcileri geri göndereceğiz” diyen Garen Haseke’den ve Tabura katılımını “Ermeni tarihini ve katliamını bildiğim için katıldım” diye özetliyor. Anneannesi Ermeni olan Garen onun da hiç Ermenice bilmediğini aktararak “biz burada Ermenice dersi görüyoruz” ve “kanımızın son damlasına kadar şehrimizi savunacağız” diyor.
Varen isimli savaşçı da Hasekeli. Varen, Tabura geliş sebebini “Ermeni kardeşlerimle ve demokratik yönetimle dayanışmaya geldim. Kardeşlerimden birisi de burada. 2 kardeşim de büyüdüklerinde bu güce katılacaklar” şeklinde anlatıyor.
Anneannesi Ermeni olan Varen, anneannesinin onlara katliamı, Türk devletinin saldırılarını ve topraklarını nasıl aldığını anlattığının altını çiziyor ve “Savaşabiliriz, karşılarında durmaya hazırız. Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar biz daha güçlü olmalıyız. Moralliyiz. Halk da savaşmalı sadece askerler değil. Savaş yalnızca askerlerin omuzlarında değil, halkın da omuzlarındadır. Halk savaşmazsa asker de savaşamaz” diyor.
“Halkımız eline silah almak zorunda!”
Savaş tehditleri ile ilgili Ermeni Toplumsal Meclisi’nden kadınlardan da görüş aldık. Ermeni kadınlar, TC devletinin artan saldırı tehditlerine karşı özsavunmayı güçlendirme çağrısı yaptılar.
İlk olarak Arev Kasapyan “Esasta özsavunma çalışması yürütüyoruz” diyerek özsavunma hakkındaki düşüncelerini şöyle aktardı; “Özsavunma hem askeri hem de toplumsal bir çalışma. Her ikisi birlikte ilerler. Osmanlı Devleti’nden Türkiye’ye işgalciler halkımıza saldırıyor. Ermeni Soykırımı’nı devam ettirmek istiyorlar. Bu yüzden de savunma önemlidir. Savunma nedir; siyasi çalışmalar yürüterek halkımız içerisinde barış politikalarını örmek ve halkın sorunlarıyla ilgilenerek göçetmek zorunda kalmalarını engellemektir. Aynı zamanda işgalciler geldiğinde halk, kendisini savunmak için silah kaldırıp askeri özsavunma da gerçekleştirecektir.”
Arev “Rojava’ya yönelik yeni saldırı tehditleri var. Bu konuda ne düşünüyorsun?” sorumuzu ise şöyle yanıtladı; “Kuzey-Doğu Suriye’de yalnızca bir millet yaşamıyor. 7-8 farklı milletin yaşadığı bir yer. Bu yüzden de herkes hem kendi çevresinin savunması hem de ülkesinin savunması için çalışmalar yürütmelidir. Eğer bu savunma gerçekleştirilmezse Ermeni Katliamı’nın, Ezidi Katliamı’nın, Asuri Katliamı’nın tekrarlanacağını biliyoruz. Bu nedenle de halkımız eline silah almak zorunda. Toplum olarak savunmamızı gerçekleştirmek zorundayız.”
Anahit Kasapyan ise sözlerine şöyle başladı; “Bugün Osmanlı Devleti’nin devamcısı olan Türkiye’nin saldırı tehditleri karşısında kendimizi savunmak için hazırlıklar yapıyoruz. Toplumsal çalışmalar ve askeri çalışmaların yanında işçiler ve kadınlar olarak da eğitimler örgütlüyoruz. Bu eğitimlerle zamanı geldiğinde kendimizi savunmaya hazır olacağız.”
“Meclis olarak artan saldırı tehditleri karşısında tavrınız nedir?” diye sorduğumuzda ise “Bugün Ermeni Toplumsal Meclisi olarak çağrımız halkımızın el ele ve omuz omuza durmasıdır. Düşmanımız kan emicidir, halkların kanıyla kendini varediyor. 1915’te halkımız üzerinde başlattıkları katliamı şu ana kadar sürdürmekteler. Bu politikalara karşılık olarak Rojava bölgesinde hazırlıklarımızı yapıyoruz. Şehitlerimiz kanı üzerine söz veriyoruz ki, bugün Osmanlı Devleti’nin mantığıyla düşmanın işgal ettiği Efrîn’i, Serêkanîye’yi, Karabağ’ı özgürlüğüne kavuşturmak istiyoruz. Bugün Ortadoğu’ya yönelik saldırıları bizlere yapılan yeni bir katliam olarak görüyoruz. Bu nedenle bugün toplumun bütün katmanları olarak hazırız. Başkan Abdullah Öcalan’a söz veriyoruz, önderimiz Nubar Ozanyan’a söz veriyoruz; geri adım atmayacağız. Ya şehit düşeceğiz ya kazanacağız” şeklinde yanıtlıyor.
Lusin Erdimyan da Ermeni Toplumsal Meclisi faaliyetçisi. O da “düşmana karşı özsavunmamızı almalıyız. Bunun bir yolu anadilimizi öğrenmek, bir diğer yolu askeri savunmadır. Düşman saldırılarına karşı bütün halklar özsavunmasını almalı. Dilimizin yok olması, toprağımızın çalınmasına karşı askeri güçlerimizle birlik olmalıyız. Geleneklerimizi, kültürümüzü ve toprağımızı bırakmamalıyız” diyor.
“Kim topraklarımıza saldırırsa sivil Ermeni kadınlar olarak asker gibi savaşmak için hazırlıklarımızı yapıyoruz” diyen Lusin Kasapyan da tüm saldırılara hazır olduklarını belirterek “vahşi saldırganların kadın ve çocuklara karşı bile insafları yoktur. Bizlere yönelik bütün askeri saldırılar karşı hazırız. Hem askeri hem de ilk yardım eğitimlerimizi yaptık. Özsavunmamızı almak için halklarımız bütün imkanını seferber etmeli” şeklinde konuşuyor.
Son olarak konuştuğumuz Anuş Tataryan, Ermeni Toplumsal Meclisi Kadın Komitesi’nde çalışıyor ve amaçlarını “Ermeni kadınlar olarak Kuzeydoğu Suriye’de topraklarımızı düşmanın vahşice saldırılarından korumak için kadınlara yönelik eğitimler örgütlüyoruz” şeklinde özetliyor.
“Saldırı tehditleri karşısında kadınlara bir çağrın var mı?” dediğimiz Anuş sözlerini şöyle noktaladı; “İsteğimiz Kuzeydoğu Suriye’deki ve dünyadaki bütün kadınların bu saldırılara karşı birlik olması. İsteğimiz düşmanın karşısında halkların kardeşliğini büyüterek topraklarımızı birlikte savunmak. Çok defa Osmanlı torunu Türk devleti Ermeni katliamını tekrar etti. Şu ana kadar da bu bölgede bütün halklar üzerinde katliam yapıyorlar. Şehitlerimize söz veriyoruz onların yolundan yürüyeceğiz, bütün gücümüzle direneceğiz. İrademiz güçlüdür kimse bunu sarsamaz.”