Avrupa’daki devrimci, demokratik ilerici güçlerin ortak açıklamasında, “TKP/ML Yurtdışı Komitesi üyesi olmakla suçlanan 10 devrimcinin davası, dört yıl aradan sonra, önümüzdeki bir kaç hafta içinde sona erecektir.
Örgüt liderliği ile suçlanan Müslüm Elma dışında ki dokuz devrimci, üç yılı aşkın süredir tutsak edildikten sonra serbest bırakılmıştır. Fakat Müslüm Elma halen Stadelheim’da demir parmaklıklar ardında tutulmaktadır. Almanya tarihi açısından bu dava, son on yılların en büyük siyasi dava olma niteliğini taşımaktadır.
Peki neden Alman devleti her hangi bir suç delili ortada yokken, üstelik yasak olmayan bir partide faaliyet yürütmeyi “suç” gösterip, Türkiyeli devrimcilere yönelik böyle bir hamlede bulunmuştur?” şeklinde başlayarak, davanın tarihsel süreci kısaca anlatılarak davanın siyasi yanının önemine vurgu yapıldı.
Devamında, “Bir çok skandala imza atan bu dava, Türk İstihbaratı tarafından, yasadışı yollarla elde edilen, kanıtların önemli bir kısmını oluşturan, sözde bilgiler ve Alman Adalet Bakanlığı’nın izni ile başlatılmıştır.
TKP/ML Yurtdışı Komitesi üyesi oldukları iddiası ile Haydar Bern, Musa Demir, Sami Solmaz, Dr. Sinan Aydın ve Dr Banu Büyükavcı dört yıl, Erhan Aktürk ve Seyit Ali Uğur dört yıl dokuz ay, Deniz Pektaş beş yıl ve Mehmet Yeşilcali üç yıl altı ay hapis cezası savcılık tarafından istenmektedir. Örgüt lideri olma iddiasıyla yargılanan Müslüm Elma ise altı yıl dokuz ay hapis cezası istenmiştir. Savcılık bile, delil yetersizliğinden kaynaklı bir çok iddiayı geçersiz saymak zorunda kalmış ve beş yılı aşkın süredir tutsak edilen Müslüm Elma’nın serbest bırakılmasını istemiştir” denildi.
“Alman devletinin bu tutumunu protesto etmeliyiz”
Açıklamada, “Alman Devleti bu süreçte, 1956’da Federal Almanya Mahkemesi tarafından verilen KPD’nin yasaklanması kararına dayanarak, tüm Komünist /devrimci faaliyetleri “suç” kapsamında ele almayı amaçlamaktadır ve yine bu davayı emsal gösterip, anti faşist, devrimci her türlü faaliyeti suç kabul edip, bu faaliyeti yürütenleri hapsetmek ve eğer Alman vatandaşı değilse sınır dışı etmek istemektedir.
Alman devleti bu pratiği ile bir kez daha, Avrupa’da yaşayan Türkiyeli devrimcilere yönelik baskıcı ve yasakçı politikalarını ortaya koymuştur. Bizler de bu baskı politikasına karşı öfkemizi dile getirmeli ve 16 Haziran 2020 tarihinde, Münih Politik Tutsaklar Davasının 4. yıldönümünde meydanlara çıkmalı ve Alman devletinin bu tutumunu protesto etmeliyiz.