İstanbul: İstanbul Tabip Odası, 24 Haziran baskın seçimlerine ilişkin İstanbul İl binasında basın toplantısı düzenledi.
“Çaresi yok usta, biz kanacağız” yazılı pankart ve İstanbul Üniversitesi tıp öğrencilerinin mezuniyet töreninde açılan “Eğer; hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse… Biz kazanacağız!” yazılı pankart açtı.
“Performansa dayalı sistemle ciddi bir yıpranma oldu”
İlk olarak söz alan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, “Çok önemli olan bir seçime gidiyoruz. Toplumun önemli verdiği konulardan biri. Sağlığın ticarileştirilmesi en önemli konulardan biri” dedi. Kışkırtılmış sağlığa başvurunun çok olduğunu dile getiren Saip, performansa dayalı sistemle ciddi bir yıpranma olduğunu söyledi.
“Aklın ve bilimin ışığında hekimlik yapmak istiyoruz”
Ardından basın açıklamasının İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu adına, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk okudu. Başta iktidar partisi olmak üzere herkesin sonuçları saygıyla kabul etmesini isteyen Öztürk, yeni seçilecek hükümetten karşılamasını beklediği sağlık alanına ilişkin taleplerini de açıkladı.
Öztürk açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Etik değerlere ve insan haklarına saygı; herkese eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti; sağlığın piyasanın vahşi koşullarına terkedilmediği, koruyucu hekimliğin öncelendiği kamucu sağlık sistemi; hastalarımıza yeterli süre; insanca yaşayabileceğimiz, mesleki gelişimimizi sürdürebileceğimiz temel ücret; her basamakta güçlü ekip hizmeti; yıllık başvuru sayısının toplam nüfusu aşmadığı acil servisler; hasta sayısının çokluğuyla değil, azlığı/yokluğuyla övünen sağlık yöneticileri; bin kişiye düşen mr sayısında değil tıp fakültelerinin ürettiği bilimsel yayınlarda dünya rekoru; aklın ve bilimin ışığında hekimlik yapmak istiyoruz”
Bütün meslektaşlarına seçimlere katılmaya, oy kullanmaya ve sandıklara sahip çıkmaya davet eden Öztürk, “Mesleğimizi itibarsızlaştıranları, emeğimizi değersizleştirenleri, her fırsatta bizleri hastalara hedef gösterenleri, ‘ben doktora iğne yaptırmam, adamı felç ederler alimallah!’ ‘doktor efendi dönemi bitti!’ diyenleri, üniversitelerimizi bölenleri, sevgisiz, hürmetsiz, değerbilmez yönetici tutumlarını, yoksulluk sınırının altındaki emekli maaşlarını, her geçen gün daha da ağırlaşan çalışma koşullarımızı unutmayalım, 25 haziran günü umutlu bir geleceğe uyanmak için, lütfen; karanlığa karşı aydınlığı, gericiliğe karşı çağdaşlığı, istibdata karşı hürriyeti, dinciliğe karşı laikliği, savaşa karşı barışı, diktatörlüğe karşı demokrasiyi, tek adam rejimine karşı parlamenter sistemi seçelim” diye konuştu.
24 Haziran seçimlerine giderken, Türk Tabipleri Birliği olarak, yeni seçilecek hükümetten karşılamasını beklenen sağlık alanına ilişkin talepler şu şekilde;
* Sağlık alanında performans sistemi kaldırılmalıdır. Performansa dayalı ek ödeme toplam ücretin yüzde 20’sinden fazla olmamalıdır. Güvenceli, emekliliğe yansıyan temel ücret talep ediyoruz. Emekli hekim maaşı en az yoksulluk sınırı kadar (2018 Mayıs ayı için 5 bin 492 TL), hekim maaşı en az yoksulluk sınırının iki misli kadar olmalıdır.
* Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde döner sermaye uygulamaları kaldırılmalı; kamu hastaneleri merkezi yönetim bütçesinden finanse edilmelidir.
* Genel Sağlık Sigortası (GSS) sistemi terkedilmelidir. Halen 6.4 milyon kişinin prim borcu nedeniyle sigorta kapsamı dışında kaldığı GSS sistemi yerine, ülkedeki tüm bireyleri kapsamı içinde alan ve kimsenin cebinden ek para ödemek zorunda kalmadığı, finansmanı prim ödenerek değil, genel bütçeden karşılanan bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulmalıdır.
* Katkı ve katılım payı adı altında 14 ayrı kalemde ücret alınmasına son verilmeli, sağlık hizmetleri ücretsiz olmalıdır.
* Birinci basamak sağlık hizmetleri; koruyucu hizmetlerin öncelendiği, bölge tabanlı, eşit, ulaşılabilir, tamamen ücretsiz, yeterli ve nitelikli insan gücüyle, ikinci basamak kurumlarıyla iş birliği içinde, etkin bir şekilde sunulmalıdır.
* Şehir hastaneleri modelinden vazgeçilmelidir. Şehir hastanelerinin yerine, kamunun kaynaklarını kullanarak toplumun sağlık ihtiyacının karşılanmasını temel alan, içinde sağlık hizmetlerine kolay erişilebilen, tedavi hizmetlerinin etkin ve bütünlüklü olarak sunulabildiği hastanelerin yer aldığı yeni bir kamu sağlık hizmeti yapılanmasına gidilmelidir.
* Yeni tıp fakültesi açılmamalı; asgari standart ve koşulları sağlamayan tıp fakültelerinin tıp eğitimi verme yetkisi kaldırılmalıdır. Tıp fakültelerinde öğrenci sayıları, öğretim üyesi sayısı, alt yapı olanakları ve eğitim programı dikkate alınarak belirlenmeli; tıp ve uzmanlık eğitiminin niteliği artırılmalıdır.
* Sağlık Bilimleri Universitesi, siyasi iktidarın gölgesinden çıkartılıp üniversite olmanın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır.
* OHAL kaldırılmalıdır. OHAL KHK’larıyla kamu görevlerinden hukuksuz biçimde ihraç edilen hekimler/sağlık çalışanları görevlerine iade edilmelidir.
* Hekimlere güvenlik soruşturması uygulaması kaldırılmalı; güvenlik soruşturmaları nedeniyle bekletilen ya da olumsuz geldiği gerekçesiyle ataması yapılmayan hekimler görevlerine başlatılmalıdır.
* TTB ve sağlık emek ve meslek örgütleri tarafından hazırlanan, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Fiili Hizmet Süresi Zammı” başlıklı 40. maddesine; hekimler, diğer sağlık çalışanları ve sağlık işyerlerinde çalışanlar için, çalışılan süre, sağlık ve sosyal hizmet verilen işyerlerinin özellikleri ve hizmet sınıfı göz önüne alınarak, yılda 90 gün ile 180 gun arasında değişen bir sürenin eklenmesini içeren yasal düzenleme yapılmalıdır.
* Özel sağlık kuruluşlarında ve iş sağlığı alanında çalışan hekimlerin guvenceli çalışma koşullarında, emeklerinin karşılığı olan bir ücretlendirme ile, özlük hakları korunarak çalışmaları sağlanmalıdır.
* Sağlık çalışanlarına yönelik Olarak gerçekleştirilen şiddet suçlarının mutlak cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve önleyicilik açısından, Turk Ceza Kanunu’na; “1) Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline karşı, sağlık hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 2) Bu fiiller sonucu sağlık hizmeti kesintiye uğramış ise yukarıdaki fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.” hükmünün eklenmesini içeren sağlıkta şiddet yasa teklifimiz yasalaşmalıdır.
* Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 89. Maddesinde değişiklik yapılarak, Sağlık Bakanlığı Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamındaki aşlar ile toplumun sağlığını tehdit eden bulaşıcı hastalıklarda Bakanlıkça belirlenen aşıları yaptırmanın zorunlu tutulması ve bu aşıların yapılmasında kişinin kendisinin ya da vasisinin rızasının aranmaması sağlanmalıdır. Ek olarak, Türk Ceza Kanunu’nun 195. maddesinde değişiklik yapılarak, zorunlu aşıların uygulanmasını reddederek çocuğunun ya da vasisi bulunduğu kısıtlının aşılanmasını engelleyen veya toplumun zorunlu aşıya olan güvenini sarsacak davranışlarda bulunanlar için iki aydan bir yıla kadar hapis cezası verilmesini içeren yasal düzenleme yapılmalıdır.
* Bilimselliği kanıtlanmamış, etki mekanizması bilinmeyen geleneksel, alternatif ve tamamlayıcı sağlık uygulamalarının Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenmesine son verilmeli; bilim dışı sağlık uygulamaları denetim altına alınmalıdır.
* Bölünen üniversiteler birleştirilmeli, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İstanbul Universitesi’ne yeniden bağlanmalıdır.
* “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklaması nedeniyle TTB Merkez Konseyi üyelerine açılan soruşturmalar geri çekilmelidir.
– Seçimlere katılan partilerin programlarındaki sağlıkla ilgili öneriler konusunda Doç. Dr. Osman Elbek’in Bianet’te yayınlanan “Seçim ve Sağlık” ayrıntılı çalışmasını da konuyla ilgilenenler için ayrıca belirtildi.