İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), ‘çocuk işçiliğine, gençlerin güvencesiz çalıştırılmasına ve iş cinayetlerine son’ demek için Kadıköy Süreyya Operası önünde basın açıklaması yaptı. “Çocuk İşçiliğine, Gençlerin Güvencesiz Çalıştırılmasına, İş Cinayetlerine Hayır!” pankartının açıldığı eylemin basın metnini metal işçisi Nimet Erben okudu.
AKP’li yıllarda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden çocuk işçilere dikkat çeken Erben, “AKP’nin hükümet olup ilerleyen yıllarda hızla devletin merkezinde yer alışının 22. yılındayız. Bu dönemde hayata geçirilen tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki ‘Çocuk işçilik’ yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı. Ancak çocuk işçilik gerçeğini örtemezsiniz. Son on yılda en az 689 çocuk, daha evvel devletin eksik tuttuğu verileri de eklediğimizde de AKP’li yıllarda en az 925 çocuk işçi hayatını kaybetti” dedi.
“Sistematik ucuz emek sömürüsüdür”
Erben, Merkezi Eğitim sistemi ile çocuk işçiliğini arttığını ve çocuk işçilerin emeğinin sömürüldüğünün altını çizdi. Erben, “Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır, çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdirm ama çocuk işçiler sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle geçici bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür” diye konuştu.
MESEM eşitsizliği derinleştirdi
MESEM’nin eşitsizliği derinleştirdiğini vurgulayan Erben, “Türkiye’de çocuk emeğinin sömürüsünde yaygın bir şekilde kullanılan temel yasal model çıraklıktır. Yoksul ailelerin çocuklarına yapılacak eğitim yatırımının maliyetini ortadan kaldırmak üzere kurulan ve 1970’lerden bu yana uygulanan bu model sınıfsal eşitsizliği derinleştirmiştir.MESEM, 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğindedir. Yani (4+4+4 modeli birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. Türkiye’nin uluslararası işbölümündeki rolünü düşündüğümüzde MESEM ile yapılan ara eleman yetiştirmek ve ucuz emek gücü ihracıdır” diye belirtti.
“Çocuk işçilik meşrulaştırılıyor”
MESEM kapsamında başta metal, gıda, tekstil, kimya, ağaç işkolları olmak üzere yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıkladığını söyleyen Erben, “Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor. Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen neoliberal politikalar, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin metalaştırılması ve sanayi-eğitim işbirliği politikaları, 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile ‘Meslek lisesi memleket meselesidir’ şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması gibi adımlar bulunmaktadır. MESEM ile sermayeye ucuz emek sağlanırken çocuklarımız sağlıklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakmaktadır” diye konuştu.
“Çocuk işçiler haftalık 60 saat çalışıyor”
Erben, tarım işçiliğinin çocukların için en kötü çalışma biçimleri arasında yer alındığını belirtti. Erben, “Gezici mevsimlik tarım işçiliği ise tarım işçiliğinden de farklı olarak özellikle çocuk işçiler için pek çok sağlık riski barındırmaktadır. Tarım işçisi çocukların en önemli problemlerinden birisi de uzun çalışma saatleridir. Tarımda çalışan çocukların çalışma saatleri ortalamanın üzerinde seyretmekte ve haftalık 60 saati bulabilmektedir” dedi.
Çalışma yaşı 10’un altına düştü
Çocuk işçilerin en fazla tarım sektöründe çalıştığını belirten Erben, çocuk işçilerin günde 14 saatten fazla çalıştığını söyledi. Erben, “İnşaat işçisi çocuklar ise genellikle ailenin diğer üyeleriyle ya da akrabalarıyla birlikte çalışmaktadır. Genel olarak kalfalık, çıraklık yapsalar da iş yükü bakımından yetişkinlerle aynı biçimde çalışmaktadırlar. Yetişkinlerden farklı olan koşulları ise sadece aldıkları ücretin daha düşük olmasıdır.Tarımın ardından en fazla çocuğun çalıştırıldığı sektör hizmet sektörüdür. Özellikle son yıllarda kitleselleşen bir meslek olan moto kuryelikte çocuklar ehliyetsiz ve iş yetiştirme baskısı altında çalıştırılmaktadır. Sokakta çalışan çocuklar genel olarak ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık, araba camı silme, atık toplama gibi işlerde çalışırken, bu işler genel olarak kalabalık şehir merkezlerinde ve tehlikeli ortamlardadır. Çalışma yaşı 10’un altına düşmüştür. Dengeli ve yeterli beslenmeyen, bir kısmı ise geceyi sokakta veya çöplüklerde geçiren çocukların çalışmaları haftanın 7 günü ve günlük 14 saate varan çalışma saati bulabilmektedir” diye ifade etti.
‘Örgütlenmek, mücadele etmek, direnmek gerekiyor’
Çocuk işçiliğinin yasaklanması için mücadele etmek gerektiğini vurgulayan Erben, “Sonuç olarak Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Bu noktada çocuk işçilik elzemdir. Çocuk işçiliğin ancak üretenlerin yönetmesi durumunda önlenebileceğinin bilinciyle çocuk işçilik yasaklanmalıdır. Eğitime verilen bütçe artırılmalı, MESEM uygulamasına son verilmeli, mesleki öğrenim çocuk ve gençlerin gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır. Ancak bunları sistem içinde ifade etmek tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor” diye konuştu.
Son olarak ise İSİG Meclisi ve basın açıklamasına katılan mücadeleci sendikalar, çocuk işçiliğinin son bulması için herkesi 1 Mayıs’ta Taksim’de çağırdı.