İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) hasta tutsaklar listesinde yer alan Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Hapishanesi’ndeki Menderes Leyla’nın infazı ertelendi. Kemik erimesi, titreme, KOAH gibi birçok hastalığı bulunan Leyla’nın infazının ertelenmesine, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında hapishane idaresi tarafından verilen hücre cezaları gerekçe gösterildi. Aldığı müebbet hapis cezası nedeniyle 27 yıldır hapishanede tutulan Leyla’nın tahliyesi, karar nedeniyle 2024’ten 2030 yılının Aralık ayına uzatıldı.
Leyla’nın vasisi Hatice Onaran ve avukatı Gülizar Tuncer, hasta tutsak müvekkillerinin tahliyesinin ertelenmesine tepki gösterdi. Leyla’nın diğer hasta tutsaklar gibi sağlığa erişim noktasında sorunlar yaşadığını aktaran vasisi Hatice Onaran, revir doktorunun hasta tutsaklarla ilgilenmediğini söyledi. Onaran, 2005 ve 2007 yılları arasında Leyla’nın ağır işkencelere maruz kaldığını ve aynı zamanda hücre cezasına çarptırıldığını kaydetti. Onaran, şunları söyledi: “Gördüğü işkencelerin yanı sıra suçluymuş gibi bir de üstüne hücre cezası verildi. Daha sonra infazı yakıldı. Kendisinin 2009 yılında verdiği tüm itiraz dilekçeleri yerine ulaşmadı. İnfazının yakılmasına gerekçe olarak üç defa hücre cezası alması ve ‘terör’ suçundan yargılanıyor olması gösterildi. Bu karar, ‘Senin infazın yakılmalıdır’ şeklinde kendisine bildirildi. Siyasi tutsaklara karşı kin, nefret, düşmanlık ve cezalandırma politikaları her geçen gün artıyor. Avukatlar, insan hakları savunucuları, kurum ve kuruluşlar olarak tutsakların sesleri olmaya devam edeceğiz. Her türlü hak ihlallerine karşı yanlarında olacağız.”
Ölüme terk ediyorlar
Müvekkilinin ”Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçlamasıyla ceza aldığını ve adil yargılanmadığını belirten avukat Gülizar Tuncer, müvekkilinin yaşadığı sağlık sorunlarını anlattı. Müvekkilinin tahliyesi için infaz savcılıklarına defalarca başvuru yapmalarına rağmen taleplerinin kabul edilmediğini ifade eden Tuncer, ”Ağır hasta mahpusları hapishaneye çürütmeye dönük politika var. Devlet onların sağlık sorunlarıyla ilgilenmek yerine ölüme terk etmeyi tercih ediyor” dedi.
Tuncer, müvekkilinin disiplin cezaları gerekçesiyle infazının yakıldığına işaret ederek, ”Bu şekilde siyasi tutsakların şartlı tahliye zamanları gelince serbest bırakılmıyorlar. Siyasiler açısından zaten ayrımcı bir infaz rejimi söz konusu. Bir de şartla salıverilme haklarının ellerinden alınması çok daha ağır sonuçlar doğuruyor. Hücre cezalarının sonucunda infazın yanması büyük bir hukuksuzluktur. Ayrıca bu disiplin cezalarının hapishanede hukuki bir niteliği bulunmayan idari kurullar tarafından verilmesi başka bir sorun” şeklinde konuştu.
Kararlar hukuki değil
Cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulu’nun direkt idareye bağlı olduğuna dikkati çeken Tuncer, bu kurulun yargı organı niteliği taşımadığını ve kararlarının hukuki olmadığını söyledi. Kurulun “iyi halli olma” şartıyla verdiği kararların keyfi olduğunu ifade eden Tuncer, şöyle devam etti: “Hukuki anlamda artık örgütle bağı kesilmiş sayılan mahpuslara, birlikte kaldıkları arkadaşlarından ayrılmaları şartı getiriliyor. ‘Pişman’ olduklarını söylemeleri isteniliyor, bu da yetmiyor cezaevinden çıktığında artık mücadele etmeyeceği sözü vermesi isteniyor. İş öylesine saçma boyutlara vardırılıyor ki okuduğu kitap sayısından, ‘manevi rehberlik’ için cezaevine geldiği söylenen imamın rehberliğini kabul etmemeye kadar her şey ‘iyi halli olma’ şartını ihlal kapsamında değerlendiriliyor.”
Özgürlüklerini alarak yıldırma
Tuncer, tutukluların infazın yakılmasıyla ”yıldırma politikası” yürütüldüğünü dile getirdi. Tuncer, şunları ekledi: ”Yıllarca tecrit uygulamalarıyla politik kimliklerinden ve ideolojik duruşlarından vazgeçirmeye çalıştıkları mahpusları, bu sefer de özgürlüklerini ellerinden alarak ıslah etmeye çalışıyorlar. Elbette ki siyasi saiklerle yürütülen bu çürütme politikası siyasi mahpusların direnci karşısında başarılı olamıyor, olamayacak.”