Güncel

Gökhan Güneş işkenceleri anlattı

Kolluk güçleri tarafından alıkonulan Gökhan Güneş, İHD İstanbul Şubesi'nde maruz kaldığı işkenceyi anlattı

20 Ocak günü kaçırılan ve altı gün sonra gözleri bağlı olarak Başakşehir’e bırakılan işçi Gökhan Güneş, yaşadıklarını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısında anlattı.

Güneş’in ailesi ve avukatlarının katılımıyla düzenlenen basın toplantısına, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, ESP Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Devrimci Parti MYK Üyesi Burcu Gül Çubuk, SKM Genel Sözcüsü Deniz Aktaş, HDP, Partizan, SGDF ve YDG üyeleri de destek verdi.

Basın toplantısında ilk olarak Gökhan Güneş konuştu. Güneş, konuşmasına “Öncelikli olarak kaçırıldığım süreç içerisinde aileme destek olmak amaçlı ve aynı zamanda kaybetme politikalarına dair kampanyalar yaratıp, bir şekilde sindirme politikası şeklinde uygulamaya dair kabullenmeyip destek olan bana ve ailem teşekkür ediyorum” sözleriyle başladı.
Kaçırılmasının detaylarını ise şöyle aktardı:
“20 Ocak tarihinde işe gitmek için biraz geç saatlerde çıkmıştım, tesadüftür tek gittim. Ortalama 12:00 civarında otobüsten indim, durakta kaldırımda bekleyen 4 kişi vardı. Bir tanesi pardon bakar mısın tarzında konuştu. Arkamı dönüp ona baktığımda bir anda hepsi birlikte üzerime çullandı sayının o esnada arttığın gördüm. Orada bir tane araca bindirmeye çalıştılar. Daha sonra ben direndim arabaya binmemek için kendimi bir şekilde geri çekmeye çalıştım. Daha sonra o direnci ortadan kaldırabilmek için elektroşok aletiyle elektrik verdiler. Daha sonra kendime geldiğimde bir arabadaydım. İki kişi koluma girmiş. Kafamı aşağı eğmiş bir çuval geçirmişti. Daha sonar başka bir arabaya bindirdiler. Daha sonra bir yere götürdüler, neresi olduğuna ya da hiçbir şekilde görmedim, konum adres, mekana dair bir isim belirtilmedi hiçbir zaman.
Güneş alıkonulduktan sonra maruz kaldığı işkenceyi ise şöyle anlattı:
“Girdikten sonra gerek sistematik gerek ara ara işkence yöntemleri uygulandı. Elektrik verme, kaba dayak, ara ara soğuk suyla ıslatarak şiddet uygulama genelde bu uygulamalar gerek çıplak olarak bazen üzerinizde sadece iç çamaşırı olacak şekilde uygulandı. Bazı anlarda mezar dedikleri bir bölüm var, sadece ayakta durabildiğiniz elinizi kolunuzu kıpırdatamadığınız, gözünüzün bağlı ve ellerin arkadan kelepçeli oldu bir bölüme hapsedildim. Onların istediği doğrultuda oradan çıkarılıyorsunuz. Tehditler, teklifler yapılıyor. Yanı sıra tecavüz tehditleri gerçekleşiyor. Daha sonra onların keyfi olarak bu uygulama devam ediyor.”

Ajanlık dayatması

Güneş bırakıldıktan bir gün önce içerideki hazırlıktan serbest bırakıldığını anladığını da söyledi. Alıkonulduğu günler boyunca işkence dayatıldığını da ifade eden Güneş şunları vurguladı:
“O gün bırakmadılar. Bizimle çalışmalısın, bizimle çalışır mısın? İşbirliği içerisinde olma gibi tehditleri oldu. Daha sonra birkaç kez bizim kim olduğumuzu biliyor musun? Sorular da benim onlara muhtemelen istihbaratçısınız söylemlerim üzerine evet ya da hayır demediler fakat bazı konuşmalarında ‘biz görünmeyenleriz’ şeklinde söylemleri oldu. Sabah saatlerinde bir arabaya bindirildim, gözlerim bağlı. Dört kişi vardı muhtemelen. Arabaya bindirmeden önce çıkıştan önce, zaten üzerimdeki kıyafetlerin kendime ait değildi. Sadece pantolonum bana aitti. İç çamaşırlarım, çorap, gömlek onlar bana ait değildi, onlar verdiler. Çıkış yapmadan önce, boyun koltuk altları, vücut bölgemi temizlemeye dönük işlemler yaptılar kolonyayla. Daha sonra üzerimi giydirdikten sonra parfüm falan sıktılar, montuma falan. Bırakmadan önce, bana onların şef dediği kişi, ‘hiçbir şeyini almadım, sadece sim kartını alıyorum bilgin olsun’ dedi. Ne için olduğunu sordum. Cevap vermedi. Git ister aynı hattı çıkar, ister değiştir dedi. Daha sonra arabaya bindirildim. İnmeden önce kafam normal şartlarda bir peçeyle bağlı, üzerine bir bez geçirilmiş çuval tarzında onu çıkardılar. İki kişi kafamı aşağı bastırdı araçtı. Gözümü açtıktan sonra fark ettim, bıraktılar. İleri yürü, önün açık sakın arkana bakma sadece ileri yürü dediler. Ben biraz mesafe gittikten sonra gözümü açtım. Pamukla belli miktarda, gözümü kapatıp daha sonra da bantladıklarını fark ettim, sarmışlardı. Daha sonra telefonum olmadığından ulaşabileceğim bir ulaşım aracı da bulamadım. Sabah erkenmiş bilmiyordum akşam saati tahmin ediyordum bir güvenlik görevlisinden taksi çağırmasını rica ettim, taksiye bindim. Ailemin evine geldim. 

“90’ların politikaları tekrar devrede” 

Güneş, işkence gördüğü yeri ise şöyle tarif etti:
İlk araçta yarım saat, diğer araçta bir saat sürdü götürüldüğüm yer onlar açısından özel bir yerde işkence yerleri ayrı ayrıydı. Benim tahminim bende başka birileri de orada. İçerideki özel hücre denilen yerin özelliğini sorarsanız, süngerli oda derilen odanın üstünün kafesli, projektörlü bir ışığını ya sürekli açık olması ya da kapadığında hiçbir şey göremediğiniz etrafında komple siyah olduğu bir zeminin olması ama ışık açık da olsa kapalı da olsa orada var olan bir tane hoparlörün 24 saat boyunca yüksek sesle müzik çalması, ırkçı müzikler, psikolojik olarak rahatsız edici müziklerin çalmısı bir şekilde devam etti.
Güneş yaşanan saldırının sosyalist kimliğine yönelik olduğunu da vurguladı. 90’ların politikalarının tekrar devrede olduğunu da vurgulayan Güneş son olarak şunları ifade etti:

“Muhtemelen bu akıl, bu uygulamaları bundan sonra ki günlerde de uygulamaya devam edecek. Fakat bu mücadele bireysel mücadelenin dışında toplumsal bir mücadeledir. Ezilenlerin sesini haykırmak isteyenler, ezilenlerle dayanışmak isteyenler, ezilenlerin sorunlarına, ezilenlerin sıkıntılarına bir çığlık olmak isteyenleri susturmaya çalışanlar bunu başaramayacaklarını kendileri de çok iyi biliyorlar. Buna dair söyleyeceklerim bu kadar. Tekrar aileme, arkadaşlarıma, yoldaşlarıma hepsine bana destek oldukları için teşekkür ediyorum.

Güneş’in ardından konuşan annesi Nazife Güneş de kendilerine destek olan herkese teşekkür etti. Güneş, “Sesime ses verene, yanımızda olana, destek olana herkese çok teşekkür ediyorum. Yavrumu bulma için mücadele eden herkese çok çok teşekkür ediyorum. Başkalarına olmasın, başka çocuklarımız kaybolmasın. Konuşmakta güçlük çekti. Cumartesi Anneleri’ne de çok teşekkür ediyorum ,onlar da inşallah çocuklarını bulurlar” dedi.

“Çok güçlü bir dayanışma ve mücadele sonucu Gökhan’ın aramızda olmasını sağladık

Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Sezin Uçar da şunları ifade etti:

“5 gün önce buradan seslenmiştik İHD aracılığıyla Gökhan Güneş nerede sorusunu sormaya buradan başladık. 6 günün sonunda yine Gökhan ile birlikte buradayız. Müvekkilimiz yaşadıklarını anlattı. Bunlar bizim esasta tahmin ettiğimiz, kaygılandığımız korktuğumuz, beklediğimi şeylerdi. Ama çok güçlü bir dayanışma ve mücadele sonucu Gökhan’ın aramızda olmasını sağladık. Dayanışma gösteren herkese teşekkürler. Kaçırıldıktan hemen sonra savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ama beş günden sonra suç duyurusu dilekçemiz, dosyamıza henüz bir savcı dahi atanmamışken, bırakalım taleplerimizi yerine getirilmesini kaçıran kişilerin bulunması, bağlantıların açığa çıkarılması, otobüs hattını kamera görüntülerinde tutalım, kullandığı telefonun hangi baz istasyonundan dinledi. Bırakılım. Soruşturmaya bir savcı dahi atanmadı. Gökhan bir dayanışma sonucu aramızda. Bu aynı zamanda hak, hukuk mücadelesini çoktan aştığının göstergesi. Bundan sonra Gökhan’ın gördüğü işkenceler devlet görevlileri tarafından 6 gün boyunca bir yerde alıkonulması, ve sistematik şekilde işkenceye uğratılması ile ilgili ayırca bir suç duyurusu talebimiz olacak. Bu kişilerin yargılanmasını sağlayacak. Gökhan için sokağa çıkan kamuoyundan aynı zamanda bu kişilerin cezalandırılması konusunda da aynı desteği, dayanışmayı bekliyoruz. Hem duyarlılık hem de teşekkür çağrısını yinelemiş olayım.

Son olarak konuşan ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü de şunları söyledi:

“Her anımızda gerçekten bu mücadelenin kararlılığını arttıran bir şekilde arkadaşlarına, yoldaşlarına mücadele örgütlerine, mücadele insanlarına güç veren ailemize gerçek anlamda bir teşekkür ihtiyacı var. Hem teşekkürlerimizi hem de saygılarımızı sunuyorum. Bir tarafında itirafçılaştırma ve ajanlaştırma, bir tarafta tehdit, şantaj kaybetme politikasının olduğu bir strateji ile buna bağlı uygulamalarla karşı karşıyayız. Bu mücadele hepimiz için bir eşikti. Bunun yanıtlanması geri püskürtülmesi mücadelenin hem geleceği, hem örgütlü kesimler hem de bu mücadeleye baş koyan, taşıyıcıları olan insanlar, emekçiler, ezilenler açısından çok önemli bir tehlike ile karşı karşıyaydık. bu eşiği durdurmak hepimizin başarısıdır.”
Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu